İbrahim Halil Okuyan
13 Nisan 2009
Perşembe günü ; “Vazgeçme Ortak “ yazımı yazmıştım. Ama ölümün bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim.
8.Şubat. 2007-tarihindeki SMS mesajımda; “ MERHABA. Yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş sureci yasamak zorunda kalırız.” Demiştik. Ölüm de inancımıza göre bir yeniden doğuş süreci değil midir?
Kur’ân-ı Kerim’de (Bakara, 2/156) ; “ölümü bir yok oluş değil; insanın aslına rücûu, Allah’a kavuşması, gerçek hayatı ve ebedîliği kazanması ” olarak tebliğ edilmektedir, bizlere.
Hz. Mevlana’nın, ölümle ilgili düşünceleri de bu yöndedir:
“ Ölüm günümde tabutum yürüyüp gitmeye başladı mı, bende bu cihanın gamı var, dünyadan ayrıldığıma tasalanıyorum sanma; bu çeşit bir şüpheye düşme.
Bana ağlama, yazık yazık deme. Şeytanın tuzağına düşersem, işte o zaman yazık yazık demenin sırasıdır.
Cenazemi görünce ayrılık, ayrılık deme. O vakit benim buluşma ve görüşme zamanımdır.
Beni kabre indirip bırakınca; sakın elveda, elveda deme. Zira mezar cennetler topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneşe ve aya batmadan ne ziyan gelir ki?
Sana batmak görünür; ama o, doğmaktır. Mezar hapis gibi görünür; ama o, canın kurtuluşudur ”. Olarak özetlenebilir.
.
Bir su damlası, dağların en yüksek yerinden yolculuğa başlar, hedef denize varmaktır. Yolculuk zordur ve uzundur ama su damlası’nın tek korkusu, güneşin onu buhar olarak, denize varmadan nehirden ayrılmasıdır.
Nehirdeki su damlalarından ancak bir kısmı hedefe varacaktır, bunu bilemezler yollarına devam ederler. Ama o buharlaşsa da, önce bulutlara karışır, yağmur, kar şeklinde, tekrar yeryüzüne iner ve bu yolculuk yeniden başlar, bazen direk denize düşer başlamadan biter serüven, bazen en uzaktaki dağların doruklarında başlar bu serüven, bıkmadan usanmadan dünya durdukça.
Hayatta böyledir, insan kendi maratonunu koşar. Bir şekilde doğar, fakat bin bir şekilde ölürüz. Acı çekerse, bu dünyada çok çekti, öbür dünyada rahat eder inşallah deriz. Ölüm kolay olunca, hiç sıkıntı çekmedi Allah’ın sevdiği kulmuş, deriz. Neticeyi kabullenmektir bu.
Ölüm, en büyük gerçek. Hepimiz bu kapının önünde sıradayız, sıranın kimde olacağını bilmeden.
Önce Ömer Özbek ardından Mehmet Sait Hiçdurmaz ve şimdide Mehmet Satış. Bu dünyada 7 milyar insan var, çok azını tanıyoruz, arkadaş oluyoruz ve de kaydediyoruz.
Bir insanın doğum günü, bir başka insanın ölüm günü olabiliyor. Sevinç ve üzüntü yan yana. Dünyadaki insan profili, her gün değişiyor; ölenler var, doğanlar var. Dünyadaki insan sayısı her an değişiyor. Ama biz 7 milyar deyip geçiyoruz. Çok azı sonradan hatırlanıyor. Geriye para değil, eser bırakanlar hatırlanıyor.
Mehmet Satışın maratonu, doğduğu şehirde vergi rekortmeni olmakmış.
Unutmayalım ki…
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
Son söz, Yahya Kemal Beyatlı’nın olsun. “ SESSİZ GEMİ ” şiiriyle yazımızı sonlandıralım.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden
Ortak! Mekânın cennet olsun. Dualarım seninle.
Vergi rekortmeni olmanın hazını, doya doya yaşamadan, ebediyete intikal eden bu kardeşimizin adının, son olarak yaptığı köprülü kavşaklardan birine verilmesini, Sayın Valim Yusuf Yavaşçan ve Sayın Belediye Başkanım Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’ya arz ediyorum.
Saygılarımla