Sabri Dişli
28 Mart 2006
11 Nisan Bayramını silahlı kutlamak isteyenler yine hamasi nutuklar atamaya başladılar…
500 Fransız askerin üç beş tane mitralyözle koca şanlıurfa’yı işgal edebileceklerini sananlar; Fransız sömürgesi olan Cezayir ve Senegalli Müslüman, askerlerden oluştuğunu…
Yüzbaşı Lambert (Saco) komutasındaki tümenle mütareke gereği şehrin mülkü yönetimini devir aldıklarını…
ışgalcilerin Maraş, Antep ve en son olarak da misyonerlerin ayartmasıyla Urfa’daki 500 Ermeni milliyetçisinin Fransız kuvvetleriyle işbirliği yaptığını…
Veya yerli işbirlikçilerin neler yaptıklarını…
Sadece Ali Saip Bey’in anlaşma gereği 1500 kişilik bir kuvvetle Siverek’e çekilmek zorunda bırakıldığını…
Ali Saip Bey Komutasındaki gücün anlaşma ile şehri Fransızlardan tekrar teslim aldığını…
Urfa’da yüzlerce şehit veren aileler, oluşturdukları silahlı güçle şebeke dağında Fransız kuvvetlerini imha ettiklerini…
11 Nisan kurtuluş Savaşı’nda şehit düşenlerin bir tanesinin bile mezar yerini bilmiyorlar mı acaba?
Kurtuluş savaşında ön saflarda yer almış, ülkenin her yerinden gelen; yaşanmışlarla yaşanan arasında soğumamış savaşın sıcaklığı ile kutlanan geçmişteki silahlı törenlerin coşku ve heyecanı bambaşkaydı…
şimdilerde öyle mi; yemesi içmesi yatması bedava olduğu için, sahte madalyalar takıp, iki kuru sıkı tabanca patlattıktan sonra turistik gezi yapanlar, dönerken de geziyi kâra dönüştürerek, bedava tahsis ettirdikleri araçlarına peynir doldurup gidiyorlar.
Gazi kılığına girmiş, ticaretle ziyaret mantığını bedavaya dönüştürenlerin silahları altında kutlama yapacağız öyle mi?
Çoğu şehirlerimizde, aynı mizansen, aynı senaryo, aynı figürlerle, kutlanıyordu ”Derme çatma bir kale teslim alınır, bayrak dikilir…” Bir insan ömrü boyunca gerçekle ilgisi olmayan bu mizanseni her yıl izler.
Henüz ilköğretimde ıngilizce öğrenen, bilgisayar bilen şimdiki nesil, bu loloyu yutar mı sanıyorsunuz?…
Bilgi toplumunda yetişen kuşağa; tiyatro, film, etkili araştırma sonucu profesyonelce yapılmış bir belgeselle tarihi gerçekleri aktarmak varken neden Silahlı kurtuluş…
Silahsız kardeşim Si-lah-sız!
Su Günü
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1992 yılında Rio de Janerio’da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart’ın ‘Dünya Su Günü’ olarak kutlanmasına karar vermiş…
Geçtiğimiz gün uygulanan su kesintisinden sonra apartmanın karşı bloğuna su geldiğini, benim bulunduğum bloğa su gelmediğini gördüm…
Karşı bloktaki komşuya sordum?
Valla bize de gelmiyor. Dedi.
Ses geliyor, saat dönüyor?
Öksürüyor ama bir türlü su gelmiyor!!!
*
“Seksen metre kuyudan kurtlu su çektim
Haç tasına doldurdum başıma çektim.
Hepsinden beteri ben kaderime rest çektim…”
*
Biz suyu çok bekledik, çok çektik tam sefasını süreceğiz derken dünyada su savaşlarından falan bahsediliyor. Dilerim Dünyanın suyu çıkmaz.
*
şu 22 Martı ile 1 Nisanı birleştirseler ne iyi olur..
Nasılsa o gün sulu şakalar yapanlar çoğalıyor..
Hele bir de 1 Nisan adına densiz manşetler atmıyorlar mı?
Konu fazla sulandı…
Geçmiş dünya su gününüz mübarek olsun.