İbrahim Halil Okuyan
21 Mart 2009
Platon, Hz. İsa’dan 427 yıl önce doğmuş ve o zaman bir site devleti olan Atinalı bir filozof. Günümüzden hesaplarsak, düz hesap 2400 yıl önce yaşamış bir düşünür.
O’nun, devlet üzerine yazdığı ve aynı adı taşıyan, hala okunur ibret alınması gereken kitabı var. Platon işte bu kitabında diyor ki: “Devlet adamı, o görevde bulunduğu süre içersinde mal mülk, altın gümüş edinemez” Ne demek bu? Şu demek ki, insanlık bu konuyu ta o zamandan beri düşüne gelmiş.
Devlet adamı ne demek? Geniş anlamda, kamu adına hizmet veren kişi demek. Hizmet alanı, devlet kapsamında olabildiği gibi, yerel yönetim kapsamında da olabilir. Hizmet üstlenme görevi atamayla olabildiği gibi, seçimle de olabilir.
İnsan, doğarken devlet hizmetini, daha geniş anlamda kamu hizmetini, üstlenmiş olarak doğmaz. Öncelikle o hizmeti yerine getirebilmek için gerekli eğitimi alma koşuluyla (ister atamayla olsun, ister seçimle) bir kamu iradesiyle ve tabi, kişinin kendi istenciyle sonradan, meydana gelen bir oluşumdur bu…
2400 yıl önce devlet adamlığı böyle tarif edilmiş ve bugünde aynı prensipler geçerli.
16.Ocak.2009 tarihinde manşetlere düşen haber : “Daha önceleri Ahmet Eşref Fakıbaba yı aday olarak gösteren Ak Parti dün gece ani kararla Mehmet Oymak’ı aday gösterdi. Bugün Başbakan Recep Tayyib Erdoğan Mehmet Oymak’ı aday olarak açıkladı. Şanlıurfa’nın yeni belediye başkan adayı dün gece geç saatlerde ani bir karar ile değiştirildi.” Haber özetle bu.
Malatya da da durum aynı, mevcut belediye başkanı AKP li ve başarılı, halk istiyor ama 7 AKP milletvekilli istememiş ve mevcut AKP il başkanını aday göstermişler. Tesadüf bu ya orada da 7 milletvekili söz konusu olmuş. Halkta, (bir önceki dönem MHP li belediye başkanı ) Saadet Partisi adayını destekliyor. Orada da milletvekilleri olayı sahiplenmiyorlar, Şanlıurfa da da, Adana da da durum benzer. Örnekler çoğaltılabilir.
Benim yorumum şu; Başbakanı, dün akşam (20.3.2009) başbakanla gündem programında izledim, önemli konuşmalar yaptı, yaptığı açıklamalar doyurucu, ümit verici idi, bu milletvekilleriyle secimden sonra bazı yasalar ve de özellikle sivil bir anayasa çıkarmak istiyor, bir şekilde milletvekillerini bir arada tutmak istiyor ve yerel seçimlerde onları kırmak istemiyor.
O halde bu sayın milletvekilleri, neden? Başbakanın elini güçlü tutmasına yardımcı olmuyorlar, neden? Sayın Başbakanım, bizi de halk seçti onların temayülüne bakalım, ekonomik krizin yakıp kavurduğu bu dönemde ortamı germeyelim demiyorlar, neden? Yerel yönetim yerinden yönetim diyip yasalar çıkarıp ondan sonra işin ucunu Ankara ya bağlıyorlar. Neden? Halkın sizi de biz seçtik müsaade edin de kimi seçeceğimize biz karar verelim sesine saygı duymuyorlar.
‘Kral Çıplak’ günümüze kadar ulaşmış eski bir masalın adı. Buna göre, çevresi yardakçılarla dolu bir kral, güya sadece akıllıların görebildiği, akıllı olmayanların asla fark edemedikleri bir elbise giyerek törene katılır.
Herkes kralın üstündeki hayali elbisenin ne kadar güzel desenleri, renkleri, dikişleri olduğunu konuşurken bir çocuk gerçeği haykırır: “Kral çıplak!”
Ama biz gene de o pek çok kimsenin bildiği ama dillendirmediği, gizlenen gerçek sebebi yani, kral çıplak diyecek birini bekliyoruz. Aksi halde pek çok insan hakketmediği zan altında kalıyor.
Yazımızı Hz. Mevlana ile sonlandıralım.
Bak… Bil ki domuzların önüne inciler serilmez
Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez
Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir camda
Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma
Gelecekte daha güzel dileğiyle.