Sabri Dişli
9 Mart 2006
Aliye ve 8 Mart…
Türk “kadını” onca fedakârlığına rağmen, sergileyemediği karşı duruşu Aliye dizisinin sanal dünyasında sergiliyordu.
Dizide: Zengin koca karısı Aliye’yi sekreteriyle aldatıyordu. “Külleyen yalan (!) Veciz Türk erkeği eşini hiç sekrete-riyle aldatır mı?”
Ama aldatılan Aliye sadakatinden taviz vermiyor. Cadı kayınvalidenin türlü eziyetine karşın çocuklarına kol kanat geriyordu. Nitekim fragmanda şöyle diyor:
Çocuklarım olmadan Asla!… Diyorsanız “Aliye!…”
Delikanlı kadındır Aliye!
Bu nedenle ekranların vazgeçilmez dizisi oluverdi.
‘Ali’ den dönme Aliye’nin ses tonu da erkekten dönme gibi böm-böm ötüyordu…
Direnişin sembolü Aliye 8 Mart Kadınlar Gününe iki gün kala, kadın hayranlarını dizinin senaristi ile aldattı…
Yalnız kadını değil, Türkiye’yi aldattı. Kıyamet koptu! Kadınlar kalesi düştü…
Eyvah ki, ne Eyvah!… Ne olacak şimdi(!)
Al-ıYE ile Türk-ıYE’nin ıYE’leri iyeleşmişti
Bir cinsin kalesi olan “iyesi” yıkıldı … nı-nın, nı-nı-nın!…
Ana Haber manşetlerinde de konuklara soruyorlar:
Ne olacak Aliye?…
Ne olacağı var mı?
Kapının önüne koyulacak.
Çıtır çıtır çekirdeklerimizi çıtlatıp, haftada bir gece, zoraki seyrettiğimiz delikanlı sesli Aliye yok artık… Olsa da eski tadını verir mi?
Ey Türk Kadını!…
Uyan!
Kendini çimdikle, baktın olmadı uyanamıyorsun, bir de çuvaldızı dene…
Uyanık kalmak için parmağındaki yaraya tuz bas! Yarandaki asil kan, seni uyanık tutacaktır…
Bu yalanlara pabuç bırakma.
Ne Aliye…
Ne samanlıkta basılan halime…
Ve ne de değirmen taşı gibi dönen popusuyla, pardon popçusuyla, Sivaslı şarkıcı kız “Hadise”
Bunların hiç biri seni bir yere götürmez.
Önde yürü, önder gibi…
Siyasete yürü, lider gibi…
Dik dur be kadın!…
Eş gibi…
Anne gibi…
Doğal olarak ayı ormanda yaşar!…
Hayır, bu ayılar bildiğiniz türden değil; çok vasıflı…
Araba kullanıyorlar, kebap pişirmek için ateş yakıyorlar, Elbise bile giyiyorlar….
Ama ormanda orman kanunlarını değil; ayı kanunlarını işletiyorlar…
Yaktıkları ateşi söndürmüyor, yedikleri atıkları çöpe atmıyor, araçtaki cihazlarının sesini sonuna kadar açıyorlar…
Ya ben ne diyorum Allah aşkına!
Gene kafayı yedim!
Sanki bu ayılar gazeteyi eline alıp: “ Aaaa!.. bizi yazmışlar(!)” Mı diyecek?.. Bu köşeyi mi okuyacak.
Yok baba okurlar mı hiç.
Okusalar, bütün bu densizlikleri yapıp elbiseli ayı olurlar mıydı?
Önemli not: Bu şekilde bir benzeşme yaptığım için, doğal hayatta yaşayan ayılardan özür diliyorum.
Sayın Kaymakamım. Bizler Atatürk Baraj gölü havzasında yaşayan canlılarız.
Dünyaya ve Doğal hayata faydalı olmak için gece gündüz çalışıyoruz. Ancak; Trol, elektrik ve patlayıcı kullanarak bizleri toplu halde yok ediyorlar. Harran Üniversitesi’nin koruma altına aldığı, yalnızca Fırat’ta bulunan yumuşak dokulu kaplumbağalardan çok az kaldı.
Konuyu geçen yılda bir dilekçe yazarak iletmiştim.
Önce bizleri doğal ortamda da koruyun. Yok almaya yüz tuttuktan sonra koruma altına alıp, doğal olmayan bir yaşam şekli sunmayın. Lütfen bizi kanun dışı avlanmalardan koruyun.. .
Atatürk Baraj Gölü havzasında yaşayan canlılar adına
Aynalı SAZAN