Remzi Mızrah
2 Nisan 2007
Kütüphane terimi, Arapça kitaplar anlamına gelen “Kütüp” ve Farsça
ev anlamına gelen hane terimlerden oluşan bir sözcüktür. Kütüphane yerine son zamanlarda “kitaplık” terimi de kullanılmaktadır. Bu isimlendirme kitapların evi anlamına gelmektedir.
Batı dillerinde yaygın olarak kullanılan “Library” ve “Bibliothek” terimleri de aynı şekilde kitapların bulundurulduğu ve korunduğu yer anlamındadır.
Toplumsal bir gereksinim sonucu oluşturulan ve parçası bulunduğu toplumun niteliklerine dayanarak şekillenen kütüphane kurumunu sadece bu etimolojik çerçevede tanımlamak yeterli olmayacaktır. Günümüzde kütüphaneler bilgi kaynaklarını korumanın yanında, yararlandırmanın ağırlıkta olduğu farklı işlevlerde gerçekleştirmektedirler. Bu işlevleri, bilgi kaynaklarını muhafaza etme, eğitim, araştırma ve özgür zamanı değerlendirme işlevleri olarak sıralayabiliriz.
ılk kütüphaneler, yazının bulunmasını takip eden dönemlerde yazılı kayıtların muhafazası ve denetimi amaçlanarak oluşturulmuştur. Tarihin ilk dönemlerinde kil tabletlerin üzerine kaydedilen bilgi, kil tablet kütüphanelerinin oluşmasını sağlamıştır. Toplumsal gelişmelerle birlikte kayıt ortamları papirüs ve parşömen şekline dönüşmüş, Bu dönemdeki kütüphaneler papirüs tomarları ve parşömen kodekslerin(kitabın ilkel biçimi) ihtiva ettiği koleksiyonlara sahip olmuşlardır.
Matbaanın bulunması kitapların basım ve dağıtımını kolaylaştırmış, bu ortamda kütüphane sayıları ve türleri de artmıştır. Nihayetinde 1900’lü yılların ikinci yarısından itibaren gelişen “enformasyon teknolojisi kütüphanelerin yapısını değiştirmeye başlamış ve bu hızlı değişim alışılagelen bilgi kayıt ortamlarını ve dolayısıyla da geleneksel kütüphaneleri ortadan kaldıracak bir ivme kazanmıştır.
Tarihte gerçek anlamda kütüphane diyebileceğimiz ilk yapı, Asur Kralı, Asurbanipal (MÖ 648–622) tarafından oluşturulmuş olan Asurbanipal kütüphanesidir. Yazının icadının yaklaşık MÖ 4500- 4000 olarak kabul edildiği düşünülünce 600 bine yakın kil tabletten oluşan, bu kütüphanenin yaklaşık 2500 yıllık bir kültür ve uygarlık birikiminin taşıyıcısı, çok önemli bir kütüphane olduğu rahatlıkla görebiliriz.
Aslında her uygarlık siyasi gücünün yanında bir kültür zemini de oluşturmak istemiş ve kendi kültürünün taşıyıcısı olan belgelerin korunup, diğer nesillere ulaştırıldığı kütüphaneler oluşturmuşlardır.
Asurbanipal kütüphanesi eski çağın, şöhreti dünyayı saran ıskenderiye kütüphanesi Helenistik kültürün, Efes Celsus kütüphanesi Anadolu kültürünün en önemli yerlerinde durmuşlardır. Dar’ül Hikme, Beyt’ül Hikme, Kurtuba Kütüphaneleri ise ıslam kültürünün evrensel kültüre yaptığı katkının somutlaştığı mekânlardır.
ılk kütüphaneler daha çok arşiv niteliğinde yapılardı. Koleksiyonlarında daha çok resmi belgeler, çeşitli ticaret sözleşmeleri ve devlet yönetimiyle ilgili karaları içeren metinler yer almıştır.
Tarihsel süreç içerisinde, toplumsal gereksinimlerin itici gücüyle ilkeleri ve çalışma yöntemleri birbirinden farklı kütüphane türleri oluşmuştur. Kitapları halkın yararına sunma düşüncesi ilk örneklerini Roma’da gördüğümüz halk Kütüphanelerini, gelişen bilimsel araştırma faaliyetleri ilk örneklerinden birini Harranda gördüğümüz araştırma kütüphanelerini, Milliyetçilik akımıyla birlikte gelişen Fransız devrimi Milli kütüphaneleri çağdaş eğitim faaliyetleri, okul kütüphanelerini, sanayi devrimi ise özel kütüphanelerin oluşup gelişmesini sağlamıştır.
Kısacası her toplumsal gelişme ve ilerlemeye kütüphanelerde ihtiyaca göre yeni tür bilgi hizmeti üreterek kültürel alt yapının oluşmasında önemli roller almışlardır..
ılkçağ toplumunun kil tablet kütüphanelerinden günümüzün Sanal kütüphanelerine ve Digital Kütüphanelerine evrimleşen kütüphane kurumları her toplumsal gelişme safhasında kendilerini yeniden programlayarak toplumsal sürekliliğin eksiksiz bir şekilde sürdürülebilmesi için tarihsel misyonlarını yerine getirmişlerdir.