Bülent Okutan
10 Ocak 2007
şanlıurfa Emniyet Müdürü Kutlay Çelik’i mesleğimiz icabı çoğunuzdan iyi tanırız. Bu kente gelip göreve başladığından beri yaptıklarını sizler bilirsiniz. Gazetecilikte evveliyatı olan bizler ise onu bazı vesilelerle ezelden beri tanıma şansına sahibiz. Ufku geniş bu müdürümüzün son yıllarda çocuklara yönelik projeleri ise hepinizin malumudur. Yaptığı icraatlarla işin temeline inmeye çalışmış, bu yavrularımızı bizlere kazandırma yolunda çok güzel icraatlara imza atmıştır. Son elli yıl içinde Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş, Trafik gibi temel hizmet unsurlarından başka çok az yeni birime kavuşmuştur. Bu birimlerde yine bu iki ana branştan doğan şubeler olmuştur. Çok az hemşehrimiz ise Çelik’in geçmişinde ki bazı icraatlarını bilir. Bu ufku geniş polis müdürümüz örneğin Türkiye’de Yunuslar diye tabir ettiğimiz motorize timlerin kurucusudur. Hızlı, pratik ve bir çok olayın önleyicisi olarak bilip hatırladığımız Yunusların en ince ayrıntısı bile Kutlay Çelik tarafından geçmişte düşünülüp, tasarlanmış ve yaşama geçirilmiştir. Çelik gerçekten çok iyi bir polistir. Bu benim naçizane düşüncem. Dedim ya bu şehre geldikten sonra yaptığı icraatlarla bunu hepimize de ispatlamış bir şahsiyettir. Kimse bunun aksini söyleyemez. Hele kadrosunu son revizesi. O kadar yerinde tercihler yapmıştır ki, taşlar tamamen yerine oturmuş ve bu şehirde asayiş gerçekten berkemal bir hale gelmiştir. Ama ; Ben bir gazeteciyim. Başarıyı överim. Hatayı yermek ise görevim. Ortada bir hata varsa bunu sadece kendim görüp eleştiriye açarsam bu yanlış olur. Hele benim gördüğüm bir hata, bir yanlış uygulama sesi olduğum kentin insanlarına da rahatsızlık veriyorsa, bunu dile getirmek benim boynumun borcu olur. Bana neredeyse yirmi gündür insanlarımız polisin aşırı sıkmasından yakınıyordu. Adım başı kontroller, araçlardan indirilip aranmalar, isimleri ya da plakaları telsizlerden zikredilerek yapılan potansiyel suçlu muameleleri gibi. Ayda bir genel huzur operasyonu yapılsa neyse idi. Ama her gün, her akşam hem de en olmadık saatlerde ve yerlerde bunu yaparsanız insanlar elbette isyan ederdi. Bende denk gelmiştim bu uygulamalara. Doğrusu bu şikayetler iyice ayyuka çıkana kadar farkına varmamıştım rahatsızlığın ne derece büyük olduğunun. ış “OLMAZDI Kı ” denecek boyutlardaydı. Bir şehrin giriş ve çıkışlarında kontrol normaldir. Ama şehrin en müstesna semtlerinde hem de akşamın ilk saatlerinde insanlara asayiş uygulaması neyin nesiydi. Neyi arıyordunuz? ınsanlar yada araçları durduruluyor. Bırakın üst aramasını, aracın içinin aranmasını, otoların motor kaputları açılıp araç çalıntımı diye ona bakılıyor du. Hem de akşam akşam. Hem de Bahçelievler’de, hem de Yenişehir’de. Herkesin otomobil sahibi olma gibi bir yaşam seviyesinin yakalandığı semtlerde herkese otomobil hırsızı muamelesi. Yani önüne gelene potansiyel suçlu yaklaşımı. Onu da geçin asayişin ekip otolarına son zamanlarda bir üst lambası takılmış. Beyaz dönerli projektör. ıyi hoş. Gecenin ilerleyen saatlerinde sokak lambaları yanmayan semtlerde bunları çalıştırıp o ekiplerimiz devriye görevi yapabilir. Hem caydırıcıdır, hem etrafı aydınlatıcıdır. Ama Allah aşkına akşamın saat sekizinde Atatürk Bulvarı’nda bu lambaları yakıp gezmek neyin nesi. Burası ne Batı şeria, ne de Amerika’nın Harlem’i. Son olumsuz tabloyu da yaşamış biri olarak ben gözler önüne sereyim. Pazar akşamı havaalanındayız. Mahşeri bir kalabalık. Ankara ve ıstanbul uçakları ardı ardına indi birinin rötarı nedeniyle. Herkes hacı yolu gözlüyor. ıki uçaktan toplam iki yüz hacı indiyse alanın etrafında neredeyse bir o kadar otomobil var. Kapıdan çıkanlar alkışlarla karşılandı. Bebecikler kucaklara verildi, yaşdaşların yüzleri gözleri öpüldü. Büyüklerin ise elleri öpülerek Urfa toprağına basıldı. Buraya kadar her şey hoş. Adettir. Hacı karşılanır. Çoğu aracın ise motor kaputları Türk bayraklı. Ve alandan ayrılmalar başladı. Oraya gelen herkesin bir tek gayesi vardı. Yakınını daha kalabalık karşılayıp huşu içinde üç-beş araçla evine kadar eşlik etmek. Havaalanından çıkıp hacıları ile kente girmek isteyen küçük grupların tebessümleri az sonra yüzlerinde asılı kaldı. Eyyüp Peygamber kavşağında asfaltın ortasında kırmızı-beyaz trafik işaretleri ve elleri ile araçlarını sağa çekmeleri yolunda ikaz eden polis yelekli güvenlikçilerimiz. Yine araçlardan inmeler, yine üst baş aramaları, yine potansiyel suçlu muamelesi. Sayın Çelik sizin havaalanı polisiniz var. Kaldı ki gördüğüm kadarı ile Güvenlik şube’den de ekipler yoğunluk dolayısı ile oradaydı. Bunlar hiç mi telsizleri ile merkeze kente böyle bir akışı bildirmediler. Ben maç magandası duydum, düğün magandası duydum, yılbaşı magandası duydum ama Hacı magandası duymadım. Bu araçların önü kesilip ne arandı Allahaşkına. AB Kriterlerine göre bildiğimiz kadarıyla hani artık yoktu bu tip uygulamalar. Ya da ancak Savcılık izni ile ender ve çok gerekli görülürse yapılacaktı. Bizler bunun yapılmasını hak edecek çok ender kişilermiyiz beyler. Abartmayın lütfen. Ve milleti bu kadar sıkmayın. Bu kentin adı huzur ile bir anılmıştır bu güne kadar.