Bülent Okutan
18 Aralık 2006
(Son altı-yedi yılımı habercilikle geçirip yorumculuğumdan uzak kalmıştım. Ama yerel seçimlerin ardından daha doğrusu Fakıbaba’nın seçilmesinin ardından tekrar yoruma dönersem kalemimi, bu şehre kazandırdıklarından dolayı Belediye Başkanımız için de elime alacağıma kendi kendime söz vermiştim. şimdi bu sözümü yerine getirmeye çalışacağım” Hiç unutmam seçim atmosferine girilmişti. Ve aday adaylarından Fakıbaba beklendiği gibi ipi göğüsleyendi. Çünkü ayinesi iştir kişinin felsefesi yıllardan beri ilk defa şanlıurfalıların öngörüsü olup oylarına bir özlem olarak yansımış AKP’ye “Doktoru istiyoruz” mesajı verilmişti. Kolay mıydı, sorunlar yumağı bir kente belediye başkanı olmak. Belediye başkanı olmak belki de önemli değildi. Geçmişte başarılara imza atacak, halkın gönlünde taht kuracaktın ve bir gün gelecek hiç bilmediğin bir yola girip koltuğunun altına karpuzları sığdırmaya çalışacaktın. Ki bu karpuzlardan bazıları da adı siyaset olan ve Diyarbakır’ın uzun şekilsiz karpuzları gibi bir çok yere sığması zor ebatta olanlardı. Ne yazık ki bu şehirde siyasetin eşanlamı taziyeleri kaçırmamak, o taziyelerden fırsat bulup çalışmak, partilileri küstürmemek, hatta partisizleri de küstürmemek, yarı siyasi bürokratlarla iyi geçinmek, seni oraya getiren partiye oy verenlerin ucuz kolay ekmek kapılarını kapamamak, senden öncekilerin, seninle çalışamayacak kapasitede olsalar da doldurduğu kadroları idare etmek ve yine seni oraya getiren partiye bir dahaki baharda hiç değilse aynı oranda oyu sağlayacak icraatlara imza atmaktı. Bunların altından kalkmak ve tüm bunları yerine getirirken de geçmişte ki bir çok başarıya imza atan ve o başarıların referansı olan kendi kişiliğini zedelemeden hizmet etmek, elbette ki hiç kolay değildi. O bunun bilincindeydi. Kaygısını seçimlere birkaç gün kala bir akşam benimle paylaşmıştı. Kendine güvenen ve o güvenle yola çıkan biri olarak birlikteliğimizde bu ağır yükün altından kalkıp kalkamayacağını sormak istediğini hissettim. Direk olarak sormadı, fakat emindim, bu onun belleğinde büyük bir soru işaretiydi. Onu Birecik’ten fakir fukara babası olarak bilip destekleyen bir gazeteci olarak, yıllardır tanıyan biri olarak manen moral vermek istedim. şunu söylediğimi hatırlıyorum. “Ahmet ağbi merak etme. Bir belediyenin asli görevleri vardır ve bu şehir neredeyse çeyrek asırdır bunlara hasret. Bırak ekstrasını sen ilk etapta onları yapsan, bir şehirde yaşama özlemi duyan bu insanlar yaptıkların karşısında senin heykelini dikecek kadar seni takdir ederler, gerisine Allah Kerim” Ve kısa bir süre sonra hasta şehir doktoruna kavuştu. Tedavi süreci mi? Onu önümüzdeki birkaç gün boyunca kendi gözlemlerim, kıyaslamalarımla sizlere aktarmaya çalışacağım.