Ali H. Demir
11 Aralık 2007
Okulda yapılan eğitimin niteliğine katkı sağlayabilecek bir çok unsur arasında aile de mutlaka sayılması gerekiyor. Ancak eğitim öğretim faaliyetlerinde ailenin istenen düzeyde desteğini sağlayabilmek için oluşturulması gereken bir çok ön şart da söz konusu. Ülkemizde ailenin okul eğitimine katkısı konusunda yeterli ve etkin yönlendirmenin yapılabildiğini söylemek zor. Bunda okulun, öğretmenin ve diğer aile dışındaki unsurların yerine getirmesi gereken yönler var. Ailenin kendisinden kaynaklanan okul dışı unsurların da yerine getirilmesi gereken yönler de var.
Okul, okulda öğretmen aileye yönelik eğitici, yönlendirici çalışmaları etkin bir şekilde yerine getirmesi gerekiyor. Bu anlamda okul aile arasındaki ilişkinin eğitim öğretim odaklı olacak şekilde yönetilmesi, geliştirilmesi gerekiyor. Mevcut durumda okullar ailelerden devletin yapmadığı/yapamadığı maddi desteği sağlamak için yararlanmaya çalışıyorlar. Okulların açıldığı, öğrenci kayıtlarının başladığı dönemlerde aileler çocuklarını özellikle tercih ettikleri okullara, okullardaki öğretmenlere gönderebilmek için her tür maddi katkıyı, bağışı yapmaya zorlanıyor, bazen de aileler gönüllü olarak bu katkıyı, bağışı yapıyorlar. Bunun dışında ailelerin eğitim öğretim sürecine etkin bir şekilde dahil olmaları, dahil edilmeleri gibi bir uygulama, bunu sağlayan bir sistem yok. Bu durum okulda yapılan eğitime ailenin katkısını sağlamanın önünde bir engel olarak duruyor. Eğitim öğretim faaliyetlerinin başladığı tarihten itibaren aileler öğrencilerinin durumu hakkında öğretmenleriyle görüşmeye çalışıyor. Bu görüşmelerde ailelere kısmen bir destek, açıklama yapıldığı söylenebilir. Ancak bu desteğin etkisi, kapsamı okulun yönetimine, okulda oluşturulmuş kurum kültürüne, öğretmenlerin ilgisine, ailelerin de talep etmelerine bağlı kalıyor. Okul aile birlikleri okulda yapılan eğitim öğretim sürecinde etkin bir yapı imiş gibi görülebilir. Ancak okul aile birliklerinin mevcut işleyiş sürecine bakıldığında bu anlamda bir işlev yürüttüklerini söylemek mümkün görünmemektedir. Okul aile birliğinde görev almış kişiler ya bu işi angarya gördükleri için ya da bilmedikleri için gereken çabayı gösteremiyorlar/göstermiyorlar. Dolayısıyla iş kağıt üstünde ve okul idarelerinin eline kalıyor. Elbette okul aile birliğinin çok etkin çalıştığı okullar da yok değil. Ancak bunların sayısı hem çok az hem de gördükleri işlev yine okul idaresinin yönlendirmesine göre maddi bazı destekleri sağlamaktan öteye gitmiyor.
Aileden kaynaklanan yönlere gelince toplumumuzun eğitim seviyesine bakıldığında okuldaki eğitim öğretim sürecini etkin bir şekilde takip edip değerlendirebilecek düzeyde birey sayısının oldukça az olduğu rahatça söylenebilir. Eğitim seviyesinin düşük olması nedeniyle aileler çocuklarının eğitimi konusunda yeterli bilinç düzeyine ulaşamıyorlar. Türkiye’de eğitim seviyesinin ortalamasına bakıldığında oldukça düşük düzeylerde olduğu görülür. Kaldı ki görünürdeki ortalamanın yüksekliği de yetmemektedir. Zira eğitim seviyesinin yüksekliği sadece okur yazarlık oranının yüksek olması ile ölçülmemektedir. Okur yazar oranı yüksek olsa bile okur yazarlığı etkin bir şekilde kullanabilen, okur yazarlığı entelektüel düzeyde olmasa bile günlük hayatında etkin bir şekilde kullanabilen insan sayımız ne yazık ki oldukça düşük. Bu durum en üst düzeyde eğitim almış kişilerde dahi benzer şekilde görülebilmekte. Bu nedenle ailelerin eğitim seviyesinin eğitim öğretim sürecine etki edebilecek düzeyde olmadığı durumlarda her hangi bir katkı beklemek mümkün olmuyor. Eğitim seviyesi yönüyle yeterli olan ailelerde ise eğitim sisteminden kaynaklanan eksiklikler, ailelerin bu konuya yeterli katkıyı yapmaya istekli olmaması, öğretmen ve okul yönetimlerinden kaynaklanan aileyi okuldaki işleyişe karıştırmada gönülsüz davranma gibi bir takım anlayışlar nedeniyle istenen katkı yine sağlanamıyor. Bu anlamda ailenin yönlendirilmesi konusunda yapılması gereken daha çok iş var.
Toplumsal dokumuzda var olan, geleneksel genlerimize kadar işlemiş tarihten getirilmiş alışkanlıklar da zaman zaman engel teşkil edebiliyor. Yöneticiye, lidere aşırı güven, bir başkanın etrafında kısa sürede kenetlenebilme, çabuk örgütlenebilme, grupla hareket etme, bireyselliği her zaman şüpheyle karşılama gibi nitelikler, tarih boyunca bir çok devleti kurup bir çoğunun da yıkılmasını sağlama özelliği bu tür alışkanlıkların bir sonucu olarak sayılabilir. Bu durum toplumda yönetim kademesindeki kişilere yönelik eleştiri, başkaldırı, kuralları sorgulama, sorulmadan düşüncelerini açıklama gibi bir takım çağdaş değerlerin kolaylıkla yaygınlaşmasını engelleyen nitelikler olarak da görülebilir. Bu tür alışkanlıkların bir sonucu olarak ailelerin, toplumu oluşturan bireylerin okul yönetimine katılma yönünde aşırı istekli olmamaları, toplumun yönetim işlerine karşı ilgisiz kalma, kurumsal yetki ve makam sahibi kişiler ne yaparsa buna ses çıkarmama gibi durumlar sık karşılaşılır hale gelmektedir. Bu durum yöneticiler açısından iyi olarak görülebilir. Ancak toplumsal potansiyelin ortaya çıkmasının önündeki önemli bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır.
Okullarda yapılan her tür faaliyete aile ilgisinin çekilebilmesi, aile desteğinin sağlanabilmesi okullar, eğitim sistemi ve eğitim yönetiminde bir takım düzenlemeler yapılmasını gerektiriyor. Eğitim sistemini öğretmen, okul ve öğrenme öğretme sürecinin değerlendirilmesi sürecine ailenin etkin katılımını sağlayabilecek şekilde organize etmek ailelerin ilgisini okullara daha fazla çekebilir. Bu düzenleme toplumun eğitime olan bakışını büyük oranda değiştirebilir. Aile eğitim sisteminin düzenlenmesinde sorumluluk sahibi olduğunu hissederse okuldaki çalışmalara çok daha ciddi sarılacaktır.