Ali H. Demir
20 Eylül 2006
Toplumsal yaşamın içinde bireyler kendi isteklerini gerçekleştirmek için çaba gösterirler. Bu bireysel istekler gerçekleştirilmeye çalışılırken bireyin tek başına kendi çabası yeterli olmaz. Mutlaka başkalarının gücüne, yardımına, çabasına ihtiyaç duyulur. Başkalarının da kendi isteklerini gerçekleştirmek için aynı şekilde bir başkasına ihtiyaç duyar. Böylece karşılıklı güç alışverişi, karşılıklı destek olma durumları ortaya çıkar. Bu karşılıklı ilişkiler toplumsallaşmayı ortaya çıkarır.
Toplumu oluşturan bireyler toplum içinde kendi isteklerini gerçekleştirmeye çalışırlar ancak toplum içinde birey sayısınca farklı bakış açıları, farklı istekler vardır. Bu kadar çeşitli isteklerin hepsinin amacına ulaşabilmesi her zaman mümkün değildir. Hayatta her istenen şeye her zaman ulaşılamaz. ınsanların tarihi süreç içinde yaşadıkları tecrübelerle geliştirdikleri pek çok toplumsal, kültürel, siyasal, ekonomik yapılar vardır. Devlet de bu yapılardan birisidir.
Toplumu oluşturan bireylerin tümünün kendi kişisel isteklerinin peşinde koşması belki bazı bireylerin yararına olabilir. Ancak toplum içinde kendi kişisel ihtiyaçlarını gerçekleştiremeyecek durumda olan güçsüz kişiler vardır. ışte devlet adını verdiğimiz kurumsal yapılar bu toplumsal dengesizliğin önüne geçmek için oluşturulmuştur. Toplumlar devlet adı verilen aygıtlar aracılığıyla organize olurlar. Devlet bir bakıma toplumsal yaşamı düzenlemekle görevlidir. Devlet bu anlamda toplumsal ihtiyaçların herkes için dengeli bir şekilde karşılanması için oluşturulmuştur. Bu yönüyle bakıldığında devlet toplum için var olan kurumsal bir yapıdır. Devlet toplum için veya toplum devlet için vardır şeklinde değişik bakış açıları olmakla beraber devleti bireyler için vardır şeklinde düşünmek daha doğru bir bakış açısıdır.
ınsanlık toplum içindeki bireylerin tüm toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için birçok farklı araçlar geliştirmiştir. Devlet de tarihi süreç içinde yaşanan tecrübelerle şu an için gelinen noktada geliştirilmiş en önemli araçlardan birisidir. Yarın ne olur bilinmez ama bu gün için devlet aygıtı toplumsal tüm ihtiyaçların karşılanmasında, toplumsal yaşamın düzenlenmesinde kullanılan en etkin araçlardan birisidir. Demokrasinin iyi geliştiği toplumlarda devlet aygıtını işletecek kişiler seçimlerle belirlenir. Toplumu oluşturan tüm bireyler toplumsal ihtiyaçların yönetilmesi, karşılanması, gerçekleştirilmesi işine hep birden girişemez. Fiziksel, mekânsal ve daha birçok faktör buna engel olur. Zorunlu olarak toplumun içinden bir kısım insanlar toplum içindeki diğer insanları yönlendirir. ınsanın yapısında da bu anlamda bir toplumsallaşma, guruba dahil olma, bir gurubun üyesi olarak hareket etme duygusu vardır. Toplumsal, fiziksel zorunluluklar yanında insanın yapısında var olan bu duygular da toplum içinde bir paylaşımı getirmektedir.
Toplumsal hayatı düzenleyen pek çok kural olmakla birlikte çağdaş dünyada en etkin düzenleyici kural hukuk kurallarıdır. Hukuk kuralları devletin koruması altındadır. Hukuk kuralı koyma yetkisi devletin olduğu için bu kuralların yerleşmesini takip edecek olan da devlet ve devlete ait güçler olacaktır. Ancak devlet dediğimiz kavram somut bir şekilde ortada dolaşmaz. Toplumsal hayatın içinde her tür gereksinimlerin karşılanması için oluşturulmuş kurumsal yapılar devletin somutlaşmış şekilleridir. Kamuya yönelik hizmet, mal ve daha bir çok değişik katkıyı üretmekle görevli her tür örgütsel yapı devletin somutlaşmış halidir. Bu örgütsel yapıların işletilmesi devletin işletilmesi, çalışması anlamına gelir. Örgütsel yapılar ise yöneticileri aracılığıyla işletilir. Bu nedenle örgütsel yapılar için asli unsur insan unsurudur denir. ınsan unsuru kuru, cansız bir fiziksel ortamı canlı, üretken, faal bir hale getirir. ınsan unsuru ise yöneticiler tarafından yönlendirilir. Bu nedenle devletin etkin bir şekilde işlemesi insan unsurunun niteliğine, son noktada ise yönetim mekanizmalarının başında oturan kişilerin etkililiğine bağlıdır denilebilir.
Eğitim sistemleri de devlet adı verilen aracın onlarca işlevinden sadece bir yönünü içerir. Eğitim sistemi toplumsal yaşamda var olan eğitime yönelik ihtiyaçların karşılanmasıyla ilgili işlevleri gerçekleştirmek için oluşturulmuştur. Eğitim sistemi okullar ve diğer kurumlarla somutlaşır. Eğitim örgütleri yöneticilerinin yönlendirmesi doğrultusunda içine aldığı insan unsurunu kullanarak eğitim hizmetini üretir. Böylece toplumun bu yöndeki ihtiyaçları karşılanmış olur. Bu ihtiyaçların etkin bir şekilde karşılanabilmesi başta etkin yöneticilerin ve personelin olmasına bağlıdır ancak öncelikle etkin yöneticilere daha fazla ihtiyaç vardır. Zira kurumsal yapıları işletecek olanlar öncelikle yöneticilerdir. Eğitim hizmetlerinin yönetimi konusunda gerçekten yetkin bireylere ihtiyaç duyulmaktadır.
Eğitim örgütü eğitim sistemini işleterek eğitim hizmetini topluma sunar. Eğitim sistemimiz içinde özellikle il/ilçe milli eğitim müdürlükleri eğitim hizmetlerinin etkili ve verimli yürütülmesinde çok önemli bir paya sahiptir. ıl ve ilçe milli eğitim müdürlükleri yerleşim biriminde bulunan tüm okul ve kurumlar arasında koordinasyonu sağlayan yegane yetki sahibi olan birimlerdir. Bu birimler yetkin kişilerden oluşmazsa okullar ve diğer kurumlardaki eğitim faaliyeti de sekteye uğrar. Bir bakıma her okul kendi başına kalır. Okul ve kurumlardaki faaliyetlerde bir başıboşluk, bir gelişigüzellik ortaya çıkar. ıl/ilçe milli eğitim müdürlüklerinin çok etkin çalıştırılması gerekmektedir. Eğitimin yönetiminden sorumlu olan kişilerin tümü etkin bir ekip çalışması yapabilmeli, eğitim işiyle uğraşanları cesaretlendirmeleri, yönlendirmeleri gerekir. Sadece il/ilçe milli eğitim müdürünün eğitim, öğretim ve yönetim konusunda bilgili olması yetmemektedir. Yöneticiler yanında yönetici yardımcıları ve diğer tüm görevli personel eğitim öğretim ve yönetim konularında yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Her ne kadar eğitim faaliyeti öğretmen öğrenci arasında yapılıyor gibi görünse de bu faaliyetlerin etkililiğini arttıran, faaliyetlerin verimliliğini denetleyen, yönlendirenler yöneticilerdir. Yöneticiler rutin işlerden çok eğitimin kalitesine odaklanabilmeli, sahip oldukları yetkilerini de iyi kullanabilmelidirler. Bu yönüyle iyi bir yönetici yetiştirme sistemine ihtiyacımız bulunmaktadır. Sorunlar ancak yetkin yöneticilerin önderliğinde çözülebilir.