İbrahim Dülger
30 Nisan 2008
”Orda bir milli parkımız var uzakta.
O park bizim parkımızdır.
Gitmesek de, gelmesek de
Korumasak da
O Milli Park bizim milli parkımızdır.
Lay lay lay lay lom.
Var olan ancak kıymeti tam anlaşılamayan ve sonunda kaybettiğimiz değerlerimiz vardır çok sayıda.
Ardından hayıflanıp pişman olmak nafiledir. Anlatılarda ve geçmişe özlem sohbetlerinde kalıp sonunda unutuluverir birkaç nesil sonra. Kalıcı belleklerimizin toplum olarak zayıflığı; kültürel değerlerimizi pek önemsememekten olsa gerek.
1950’li yılların sonunda Urfa’da çevre sorumluluğu ve yurt sevgisi gelişmiş insanlar tarafından koruma altına alınıp üretime dönüştürülen Tektek dağlarındaki çitlembik (menengiç) ağaçları, Urfa’da korunabilmiş ender doğal orman alanıdır.
ıskâna açılması düşünülen bu doğal ortam, yerel basın sivil toplum örgütleri, bürokratlar ve bu konulara duyarlı olan birkaç milletvekilimizin gayreti ile 2007 seçimlerinin öncesindeki havadan da faydalanarak Milli park ilân edildi.
Sevindirici bir gelişmeydi bu. Arkası? Gelmedi. Karar alınmış ancak uygulama için gerekli işlemlere başlanmamıştı. Seçim sonrasında yaşanan gerilimler ve gelişmeler, dikkatlerin başka alanlara kaymasına neden olurken, milli parkımızla ilgili çalışmalar gündemden çıkmıştı bile.
Bölgenin korumasını yapan Toprak Su Araştırma Enstitüsü (GAPEYAM) kendi sorumluluk alanı dışında kalan doğal orman alanının tahribini önlemek için geçici olarak bekçi bulunduruyor.
Ancak koruma önlemleri yetersiz.
Aldığım duyumlara göre, çevre köylülerinin bilinçsiz hayvan otlatmaları ormana zarar verirken, gizlice yapılan ağaç kesimleri doğal bitki örtüsünün tümden yok olmasına sebep olacaktır.
Acilen Milli park alanının Milli Emlak, ardından Orman Genel Müdürlüğü’ne devri ve bu alana ait fizibilitenin yapılması gerekmektedir.
Basın ve sivil toplum örgütleri belli bir yere kadar üzerlerine düşeni yaptılar. Bundan sonraki çalışmalar için; kararlı bir siyasi irade ve dolayısıyla büyük miktarda ödenek gerekiyor.
Peki bu mekanizmayı kimler harekete geçirecek?
Bizleri siyasi yönetimde temsil etsin ve sorunlarımızı çözsünler diye seçtiğimiz vekillerimiz doğal olarak.
Kaç kişiler 11.
Neredeler?
Göremiyoruz.
Halkın arasına katılıyorlar mı? Yok.
Bazen sessizce gelip gittiklerini duyuyoruz, birkaç akraba dost meclisine katılıp.
Hayalet gibiler.
Görsem çoğunu tanımam bile.
Meclis oturumlarında da pek boy gösteremiyorlar her nedense?
Tek bayan vekilimiz Çağla hanım alışılmışın dışında gibi. Milli park konusunda bir şeyler yapabilir. ılgili bakana neden gerekli işlemler yapılmıyor diye sorabilir mi acaba !?
Geçmiş dönem vekillerimizden bir kaçı elektronik posta ile iletişim sağlıyordu bizlerle.
Kötü mü oluyordu?
Aksine, yaptıkları çalışmalar konusunda bilgilenirken; sorunları yakından bilen bizler de kendilerine geri besleme yaparak bilgilendiriyor, sorunların çözümünde fikir verip, destek bekliyorduk.
Vekillerimizin içinde ana muhalefete mensup olan da yok.
Tulum çıkardık.
Olsaydı; Orman ve Çevre Bakanı’na yazılı veya sözlü soru yöneltir, Biz de Milli park alanı ile ilgili işlemlerin neden başlatılmadığını anlardık.
DTP’li milletvekilimiz ıbrahim Binici Bey bu sorunu önemser mi bilmem?
Sanırım doğal alanları yok edilmiş bir alanda yaşam oldukça zor. Yağışların oldukça azaldığı, iklim dengelerinin bozulduğu son yıllarda böyle bir doğal ortamın tekrar oluşması mümkün görünmemekte.
Urfa ve doğal çevre için bir şeyler yapmak isteyen iktidar milletvekilleri; “Milli park ile ilgili bu belirsizliği lütfen giderin ve sorunun çözümünü sağlayın. Bunu; gelecekte bu topraklarda yaşayanlara duyacağınız sorumluluktan dolayı önemseyin.
Gaziantep’te yapay olarak hayvanat bahçesi haline getirilen parka Urfa’dan ve çevreden gelen herkes gezip para bırakırken, Bizim doğal olan bu milli park alanını kaderine terk edip yok olmasını beklemek mi lazım?
Milli Park’ın yakınlarından geçen ana kanaldan alınacak su ile yaban hayatı ve doğal ortam daha da canlanacak, kurulacak bir hayvanat bahçesi ve piknik alanı tarihi yerleri turlayacak turistler için sıcak havalarda dinlenilen mola alanı olacaktır
Rüstem deresinde düzenlenecek dağ yürüyüş programları ve etkinlikler önemli bir gelirin kazanılmasını da sağlayacaktır.
Yakınındaki Karaali kaplıcalarına gidilirken milli park alanı da gezilebilir. Böylece kaplıca, doğal fıstık ormanı ve ören yerleri doğa ve sağlık turizmi amaçlı turistler için çekim alanı oluşturacaktır.
Fıstık ormanında yetiştirilen ürünler çevre köylüleri için iş yaratmaktadır. Bilinçsizce yapılan bu tahripler bu imkânın da yok olmasına neden olacaktır.
Toplum olarak yaşadığımız ortamı koruma konusunda pek bilinçli bireyler olmadığımız üzerinde yaşadığımız yurt parçasının içine düştüğü durumdan besbelli olurken; doğan olumsuz ortamdan da en fazla yakınıp çaresizlik içinde kurtarıcı beklemek veya tanrıya yalvarıp, yakarışta bulunmak en büyük meziyetimiz.
Yaşadığımız doğal ortamı geçmiş nesillerden değil, gelecek nesillerden ödünç aldığımızı düşünerek korumalıyız.
Gelecek nesillerin yaşayabileceği sağlıklı bir ortam bırakmadan yok edeceğiz dünyayı.
Ve hep bir ağızdan şikâyetleşerek, papağan gibi yineleyip, ama üzerimize düşeni yapmadığımız ”Küresel ısınma” olgusu lâfazanlıklarıyla … 26.4.2008