Mahmut Çepoğlu
3 Aralık 2007
Bedeli hiçbir maddi karşılıkla ölçülmeyen, çok özel, yüce bir mesleği temsil eden öğretmenler, sevgi ve fedakârlık isteyen önemli bir görev üstlendiklerini hepimiz biliyoruz. ınsanın şekillenmesinde en büyük pay öğretmenlerindir. Ağır bir sorumluluk ve vebal isteyen, kutsal bir göredir.
Önemli gördüğüm kişilerin sözlerinden alıntı yaparak öğretmenler gününü layığı veçhiyle değerlendirelim. Paha biçilmeyen bir meslek olarak değerlendirilen öğretmenlik için Hz. Ali bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Diyerek ifade etmiştir.
Atatürk’ün öğretmenler için söylediği şu sözü sizlerle paylaşmak istiyorum. “Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumun en özverili ve en saygıdeğer öğeleridir.” Elbette öğretmenliği özverili bir meslek olduğu kadar saygın bir meslek olduğunu kabul ediyoruz. Konuyu Socratesin şu sözleriyle sürdüreyim. “Dünyada her şeye değer biçilir, ama öğretmenin eserine değer biçilemez. Çünkü onun eseri hem her şeydir hem de hiçbir şeydir.”
Bu önemli zatı muhteremlerin önemli sözlerinden sonra asıl konumuz öğretmenler gününe geliyorum. Öğretmenler günü. Atatürk’e Başöğretmen unvanı verilişinin yıldönümü, “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır. 24 Kasım 1981 den beri bu gün öğretmenler günü olarak kutlanmakta.
Ayrıca “5 Ekim Birleşmiş Milletlerin Eğitim, Bilim ve Kültürel örgütü (UNESCO) tarafından ilan edilen “Dünya Öğretmenler Günü” dünyada 100 den fazla ülkede kutlanmaktadır. Dünya Öğretmenler Günü, öğretmenler ve çeşitli sendikalar tarafından kutlanırken, 24 Kasım Öğretmenler Günü Milli Eğitimin organizasyonu ile yapılmaktadır.
Tüm günler dünya ile birliktelik sağlanırken bu günde sağlanmaz. Çünkü bu gün hak arama günü. Eğitimcilerin sürgünlere, kadrolaşmaya “hayır” dedikleri gündür. ılimizde şimdiye kadar böyle bir gün Milli Eğitim tarafından kutlanmamıştır. Lakin 24 Kasım Öğretmenler Gün’nün bir haftaya yayılmasını da büyük bir başarı olarak değerlendiriyorum. Her şey çok güzelde, eksiklik nerede derseniz hatırlatma da fayda umarak yazıyorum.
şimdiye kadar emekli öğretmenleri bu etkinliklere katma gereğini kimse akıl etmedi. Bu büyük bir eksiklik. Mesnet gösterirken isim vermiyorum. Çeşitli kamu kurumlarında böyle etkinliklerde hep emeklileri başköşede buluruz. Sanki öğretmen emekli oldu, öğretmenlikle bağı kesildi. Oysa öğretmenler yaşamın içinde daima öğretmendirler. Fizikken dışarıda iseler bile, ruhen daima okulda ve sınıfın içindedirler.
Hükümetin öğretmenlerin özlük haklarının, sosyal statülerinin yükseltilmesi, eğitim- öğretim konuları öncelikli hedefleri arasında alıp bu anlamda hizmet verirken emekli de olsa öğretmenlerin öğretmenler günü ile ilgili yapılacak etkinliklerden haberdar olmaması elbette insanı düşündürmektedir.
Bir basın toplantısı yapılmış. Bu kadar yazar-çizer takımı var, kimsenin haberi yok. Birkaç haberci ile yollarına devam etmişler. Oysa emek veren, ister emekli olsun, ister çalışan olsun büyük fedakârlıklar yaparak öğretmenin sesini duyuran, öğretmenlerin saygınlığını sürdüren öğretmenler de vardır. Bunlar hizmetleri dışında kalem kuşanarak, eğitim ordusunun okuyucularla buluşmasının gayreti içindedirler.
Bu kadar köşe yazarı öğretmen varken, kimsenin hatırlamaması, istişare gereği duymaması akıllarda soru işareti bırakıyor. Ya da bu emekli öğretmenlerle fikir teatisinde bulunma kimsenin aklına gelmedi.
Halbuki biz Milli Eğitim camiasından olmamız hesabiyle bu güne kadar, güzeli, hatır bilirliği, kadir şinasliği hiçbir zaman göz ardı etmedik. Bedenimiz Allah’tan lakin beynimizin gelişmesini, ruhi şekillenmemizi ilkokuldan(ilköğretimden) bu güne kadar eğitime borçluyuz. Bu borcun bedelini yıllarca ödedik, halende ödüyoruz.