Mahmut Çepoğlu
15 Kasım 2007
Kimin milletindensin sorulduğunda “Hz. ıbrahim’in soyundan “demek yetiyordu. Yine en büyük özelliği “ced-ül enbiya” yani “enbiyaların atası” Hz. ıbrahim’i en güzel şekilde ifade etmeye yeter sanırım.
Semavi dinlerin sahip çıktığı Hanif Dini’ni yani “tek tanrı inancının” ilk yayanın Hz. ıbrahim olması onun yolunda yürümenin, bu uzun yürüyüşün bizi onun inancına, kültürüne, örf adet geleneklerine, yaşam biçimine götüreceğinin şüphesizliğini ortaya koymaktadır.
Böyle bir yol var mı? Sorusuna elbet cevabımız evettir. Ama neresidir belli değil. onun için bu anlamda bu yoldan ziyada önemli olan beraber yürümektir. Kimi zaman konuşacağız kimi zaman yorulup mola vereceğiz. Önemli olan kiminle yolculuk yaptığımızdır. ıbrahim’in yolunda olan herkesle kim gelirse o yolda yolculuk yapılır. şiarımız bir insanı tanımak için onunla yol yürü. “Az konuş çok yürü.” Sloganı ıbrahim’in putları kırmasıyla başlamış ve uzun yürüyüşe başlamadan o görünen putları kırdı. Ama biz daha yüreğimizdeki putları kıramadık. Onun sıkıntısını çekiyoruz.
Benim duygularımı sorarsanız o yola çıktığım zaman Allaha giden bir yola gitmenin mutluluğunu yaşadım. Kimsenin dini dili belli değildi, hepimiz insandık ve yürüyorduk. O yola çıktığımızda her şey geride kalmıştı. ışte çıkılan tüm yolculuklar böyledir. Bu yolda yürümenin erdemini yakalamak, Allah sevgisini yakalamak isteyenlerin yürüdüğü bir yol oldu.
Nedir bu ıbrahim yolu ya da kimler yürüyecek soruları çok açık ve basit. ıbrahim’in Urfa’dan geçtiğinde izlediği güzergâh doğduğu ve büyüdüğü kent yukarı Mezopotamya’nın başkenti olan Urfa’dan başlayacak. Ortadoğu’nun kalbine bir kültür, inanç ve turizm yolu olarak insanlar arasındaki saygınlığını bulmaya yöneliktir. ısteyen bu yürüyüşün altında istediği her şeyi arayacak. Bulup bulmaması insanın vicdani sorumluluğuna kalmış.
Dini kaynaklara göre Medine ve Kudüs’ten eski. Tarihi kaynaklara göre Mekke’den de eskidir. Eğer tarihi ve dini söylemleri sentezleştirirsek karşımıza Urfa’nın Kabe’den de eski olduğu anlamı çıkılıyor. Bu kanata varmamızın nedeni mitolojilere dayanarak hz. Adem’in insanlığı dünyada sürdürmesi için (bana göre görevlendirilmiş) geldiği ilk yer olarak Urfa kabul edildiğine göre nedenler cevap bulmuş olur.
Bu yol semavi dinler, Yahudilik, Hıristiyanlık ve ıslamiyet’in atası olan Hz. ıbrahim’in yolu takip edilecek ve bu uzun yürüyüş insanların ufkunu açmaya, barış ve kardeşliği sembolize etmeye büyük katkı sunmaya yönelik olduğu inancındayım.
Herkese açık olan bu yol insanların ufkunu açmaya yönelik olacağından kimsenin şüphesi olmasın. Turizmcilere, gezgincilere, seyyahlara, yaya ve vasıta yolu olabileceği gibi tarihin derinliğinden hareketle kervanlarla da işlerlik kazandırılarak nostalji olmaya yönelik olması tüm insanları sevindirecektir.
“Ey ateş, ıbrahim’i serin ve selamet tut” ayeti kerimesinden sonra Hz. ıbrahim Nemrut karşısında başarıya ulaşmış ve hezimete uğrayan Nemrut’u sıkıtı, çile ve dertleriyle baş başa bıraktığı gibi halk arasında yaydığı tek tanrı inancı artık Nemrut’u bir bela gibi sarmış insanlar mutluluğu yakalarken o kahrolup gitmişti.
Hayatta gerçek mutluluk gelecek nesillerin geleceği için geçmişe sahip çıkmak bu günü en iyi şekilde değerlendirmek ve geleceği tahmin etmenin yolu geleceğe sahip etmektir. Dolaysıyla insanları tanımak kültürleri hakkında bilgi sahibi olmak için gidip görmek gerekir. Oysa biz Demirperde ülkelerinden de öte durumdayız, ne kimseyi tanımak, ne kimseyi görmek istiyoruz.
Eğer biz barış ve kardeşliği istiyorsak dünya barışının ıbrahim’in yolundan geçtiğini bilmekte yarar vardır. Kültürel miraslar dünyada arz ve talep meselesinden doğar. Bu arz ve talep meselesine göre “kutsanmış şehir” olarak kabul edilen Urfa’nın nimetlerinden insanlığa sunalım ki bizim insanlarımızdan bundan nemalansın. Bunun temelinde barışın harcı dökülüyorsa bundan uzak durmak dünya insanlarına yakışmaz. “Yurtta sulh, dünyada sulh” ilkesini en iyi şekilde değerlendirmek gerekir.