Bu hayra alamet değil! Kuraklık kadar tehlikeli
Ülke genelinde yaşanan kuraklık karşısında su tasarrufu ve ‘Olağanüstü hal ilan edilmeli’ çağrıları yaparken Urfa’da su israfı tüm hızıyla devam ediyor. Özellikle tarımda vahşi sulama yetkilileri önlem almaya zorluyor. Bakanlık, havzalarda daha az su tüketen mercimek veya nohut yetiştiren çiftçilere ilave yüzde 50 fark ödemesi desteğini gündeme aldı. Modern sulamanın daha fazla teşvik edilmesi, yeraltı suyu kullanımının azaltılmasına yönelik destekleme modellerinin oluşturulması yönünde Tarım ve Orman Bakanlığının çalışma başlattığı bildiriliyor.
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, ‘Suyun %77’ si tarımsal sulamada kullanılır, bunun da %70’i vahşi sulama, asıl tasarruf tarımda yapılmalı.’ diyor.
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Genel Başkanı Ahmet Kahraman, kuraklık ve su tüketimindeki artışın etkisiyle elektrik kurulu gücünün önemli bir bölümünü oluşturan hidroelektrik santrallerinde üretimin aksadığını ve dolayısı ile gerekli elektriğin fosil kaynaklı santrallerden sağlandığını bildirdi.
Prof. Dr. Doğanay Tolunay’a göre, Türkiye’nin 2008’de 45,5 milyar metreküp olan su tüketiminin 2016’da 60 milyar metreküpü aştı.
Tolunay, yaklaşık 15 milyar metreküplük artışın 10 milyar metreküpünün tarımsal üretimden, 4 milyarının termik santrallerden kaynaklandığını, evsel tüketimdeki artışın ise sadece 0,5 milyar metreküp olduğunu söylüyor.
Dünyada tarımsal üretim için kullanılan suda azalış eğilimi varken Türkiye’de böyle bir eğilimin olmadığını ifade eden Kahraman, “Tarım Orman Bakanlığı’na göre 2017’de Türkiye’deki toplam su kullanımının yüzde 74’ü tarım kaynaklı. Hükümetin tarımda sağlıklı ve sürdürülebilir bir tasarruf önlemi yok” diyor.
Evsel su kullanımı için de büyük bir israfın söz konusu olduğunu belirten Kahraman, tesislerde arıtılan toplam suyun yüzde 30-40’ının kötü altyapılardan ve çatlak borulardan ötürü kaybolduğunu aktarıyor.
Küresel iklim krizi de düşünüldüğünde sorunlara derhal müdahale edilmesi gerektiğine vurgu yapan Kahraman, yağış ve akarsu akışlarındaki yıllık değişimin Türkiye’nin hidrolojik kuraklığa doğru gittiğini net bir şekilde gösterdiğine işaret ediyor.
Prof. Tolunay, Türkiye’nin İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin aslında kuraklıktan daha fazla etkilendiğini, büyük kentlerde ise nüfus hızla artarken su kaynaklarının aynı oranda artırılmaması nedeniyle su sorunlarının yaşandığını vurguluyor. Tolunay, “Bu sorun kuraklıktan çok kentlerin yanlış planlamasından, daha doğrusu su ve diğer kaynaklar göz önünde tutulmadan hızlı kentleşmenin önünün açılmasından kaynaklanıyor” diyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetim Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’deki 25 büyük su havzasının 13’ünde Kuraklık Yönetim Planı hazırlandı. Tolunay, planın hayata geçirilmesiyle ilgili ise yönetişim sorunları yaşandığını belirtiyor. Su yönetimi planlarındaki eksikliklere de dikkat çeken Tolunay, “En önemli eksiklik, arazi kullanım planlamasının göz ardı edilmesi. Çünkü kentlerin aşırı büyümesi ve nüfusunun artması, özellikle içme suyu havzalarının kentleşme ve kirlilik ile kaybedilmesi, orman olarak kullanılması gereken eğimli arazilerde tek yıllık ürünlerin yetiştirilmesi gibi doğrudan kuraklıkla, hatta sel ve taşkınların da oluşmasıyla ilgili sorunlara değinilmiyor. Kuraklıktan söz edilince bir içme suyu havzasının yok edilerek kanal açılmasının hiç gündeme gelmemesi gerekirken, Kanal İstanbul’un inşasından vazgeçilmiyor” diyor.
Bakanlığın raporlarında, su havzalarının durumu ve kalitesi hakkında envanter sorunu olduğunun açıkça beyan edildiğini belirten Ahmet Kahraman da bunu ciddi bir zafiyet olarak değerlendiriyor. “Neye sahip olduğunuzu bilmezseniz onu koruyamazsınız” diyen Kahraman, bu alandaki sorunların çoğunun çözümünün 2023 yılına ertelendiğini vurguluyor.
DW Türkçe