Mahmut Çepoğlu
24 Ocak 2007
Sabah, akşam derken, günler birbirini kovalıyor. Ülkedeki gündem öyle karman, çorman ki neler oluyor, kimse net bir şey söylemiyor veya bilmiyor. Dün yadırgadığımız insanın ardından şimdi şivan ediyoruz. Hani halkımız kurtla yer, kuzu ile şivan edenler var ya!… ışte öyle bir şey. Sizler gündemi çok yakından takip ettiğiniz için sizi düşüncelerinizle baş başa bırakıp ben bu gün “yolsuzluklar” ile yoluma devam ediyorum. Tan atımı ile sokağa düşen insanda, öğlene doğru zorla uyandırılan insanda, dünya yaşamı için uğraşı içindedirler. Dükkanını sabahın köründen açanda, öğleye doğru darabaya sarılan da aynı minval. Geceleri sabahlayan, gündüzü gece eyleyen insanlarda hep birer parça ekmek için didinir, dururlar. Daha nice vasıftan, nice insan, nice çeşit işle meşgul olurlar. Nicesinin uykusu çalınmış, nicesinin düşleri acılı derin girdaplarda boğulmakta… Kazanım uğruna kölelik, tutsaklık bitirmiş benliklerini…Kişiliklerini koruyup kendi kendine sahip çıkanlar çoğunlukta. Biliyorum bir şeyler arayacaksınız kelimelerimde, cümlelerimde. Ben hiç ummadığınız, ama her gün karşı karşıya olduğunuz ve nefretle andığınız bir temanın içindeyim. Hepimizin her yerde, her zaman kullandığımız bir kelime yolsuzluk. “yol” kelimesinden türeyen bu yolsuzluk nedense çoğuna engebelli, dikenli telli, ise de çoğuna bal kaymak. Bu kelime lastik gibi. Yolluk olur, eve serilir. Yolluk olur, nice yolcunun koltuğunda, çantasında açlığımızı yatıştırır. Ah bu yolsuzluk. Bu yolsuzluklar değil mi ki; insanları kinden, öfkeden kavgaya ve ölümlere götüren. Bu değil mi ki, bir yaşam biçimi oldu girdi insanların içine. Herkes bir biçimde bir yolunu buldu ve yolsuzluklar bir yol, bir yaşam tarzı, bir kültür, bir kazanç kapısı olup çıktı. Nedenlerini düşünmenizde fayda vardır. ınsanları manevi temelden alıp maddi temele oturtan ve insanlık kavramını kirleten, insanların etik yapısını bitiren, yolsuzluğun toplumda yalanı, hırsızlığı, fuhuşu, kapkaççılığı, gaspı ve zorbalık gibi ve daha nice kirli yapılaşmayı getirdiğini hep görüyoruz. Ama bunlar sıradan, olağan şeylermiş gibi bakıp geçiyoruz. Bunun bir sosyal patlama olduğunu hala anlayamamışsak bu bizim eksizliğimiz. Kaç kişi yüreğindeki yolsuzluğu, beynindeki düşünceleri sokağa atıp öylece eve girdi. Kaç kişiyle konuşurken kaldırımda kirlenen insanlığın sebebinin yolsuzluk olduğunu dile getirebildi. Acaba bunu bir duyan olurda bir yerlere mi ulaştırır gibi kuruntular mı yaşıyorsunuz. Dahası kaç kişi kendi kendini yargılayabiliyor, hele bir aynaya bakın. Acaba diyorum, kaçımız kaç fırsat eline geçti de yolsuzluk batağında kirlenmedi. Hele yaptığınız işlerin bir vicdanı muhasebesini yapın . Hangi gece vicdanı rahat bir şekilde yastığa baş koydunuz. Koydunuzsa siz dünyanın en mutlu insanısınız. Bugün üstün olma, biri birini yok etme noktasına, bir birinin boğazına sarılmış insanların ihtiraslarının temelinde ne var? Doğru düşünüp insanca karar verme yeteneğini hele bir kullanın. Tabakalara ayrılmış insanların sınıf mücadelesinde yerlerinin ne olduğunun bilincine varmış mıdırlar.? Bulunduğu toplum içinde bile bireysel kurtuluşu uğruna insanları yok eden insan yapısı üzerinde hiç düşündünüz mü ?. Ben insanları hep sağlıklı olma koşullarında düşünür ve yorumlarım. Bir koşudur, yaşlı, genç, çocuk, kadın hep koşuyorlar. Kimileri yırtınırcasına, bazıları kör topal, en arkada, bazıları kenarda, kıyıda yürür. Bazıları dinlenir. Bazıları, kimilerini çiğneyip geçer. Sizin mutlaka bu koşuda sevmediğiniz insan tipleri vardır. Sevginizi kazananlarda olmuştur. En çok kimi sevdinizse yapınızı onlar gibidir. Çünkü sizin içinizi bundan men edecek bir güç yoktur. O güç, o kuvvet, o erk yine sizin içinizdir. Ama yaşadığınız toplum çarpıklıklarını eksikliklerini, yaşam hakkı tanımayan zihniyetlerin yaptıklarını görüp hala tahammül ediyor ve içinde bulunduğunuz sınıfın yanında yer almıyorsanız, içinizde bir eksiklik olduğunu fark edin. Duyarlı iseniz yolsuzluğun içinizde bıraktığı derin acıları his ediyorsanız bireyi olduğunuz topluma karşı görev ve sorumluluklarını hatırlayın.