Mahmut Çepoğlu
4 Eylül 2006
Aşk; bugün veya daha dün meydana gelen bir olgu olmadığını hepimiz biliyoruz. Adem ile Havva’nın varlığıyla başlamış aşk. Havva yasaklı meyveyi Adem için yedi. Yiyince de olanlar oldu. Yılan kisvesine bürünen şeytanın sebep olduğu söylenir. ıster şeytan olsun ister yılan olsun birilerine kanmadı mı? Hep efsanelerde duyarız da özünde insanın cennetten kovulmasının neden olan ilk aşkın günahından bahseden yok. Düşünüyorum da, iyi ki yemiş ve birilerine kanmışlar, yoksa bu gün insan nesli dünya da olmazdı. Dolaysıyla aşkın bir derinlik, aşkın çoğalma ve sancılı bir umut olduğunu bilmek mümkün olmazdı. Mükemmelliği taşıyan, bazen yanı başımızda kimi zaman ulaşılmayan bir menzildir. ışte insanla başlayan aşk sonraları toplumlara göre, insanların yaşam tarzına göre, kimi zaman dünyanın maddiyatına, kim zaman manevi yapılanmanın bir yanını tamamlamışlardır. Hangi medeniyetin hangi uygarlığın küllenmiş sayfaları arasına inersen, hangi sayfayı çevirirsen çevir kadın vardır, aşk vardır. Aşkın olduğu her yerde ihanetler yaşanmış, acıdan dağlar çökmüş insanlar üstüne. Gurbet yaşanmış, hasretler yaşanmış, ölümler yaşanmış kahredercesine… Aşkın tadını almak, tutkuların, mutlulukların zevkine varmak yüreğini bir isyan bayrağı gibi dalgalandırırken, bir de bakarsın aşkın elemi, kederi en ince yerinde oyuk oyuk açılır. Ardından göz yaşları sicim sicim eden bir sır olur, bir rüya olur kimi zaman. Sevgiliye duyulan derin aşklardır sevdalarını günümüze taşıyan. Hele şu Balıklıkgöl efsanesinde babası Nemrut’a düşman, ıbrahim’e aşık olan Zelha’nın göz yaşlarından olan ve adı verilen “aynzelha” (ayın-göz) gölüne ne dersiniz. Aşkın bu kadar derin yaralar açması belalar getirmesi neticesinde neler olmuyor ki. Çünkü dokunmadan, ışık ışık gözlere bakmadan, tutkuyla sarılmadan, bulutları dolaşmadan olmuyor. Tarih boyunca günah gibi bakılan aşk, aile bağlarının kurulmasıyla onaylanması, yasalar, toplumsal değerlerle toplumdaki olgunluğuna eriştiği gibi, dini değerlerin onaylamasıyla toplumdaki güzelliğini bulmuştur. Tüm aşık olunan güzellikler için söylenen sözlerin, bu kadar güzel ve hala en güzel şekilde ifade edilmesinin sebebinin aşk olmadığını kim söyleyebilir. “Dikeni için güle katlanır” sözünü söyleten, yine güle aşık bülbülün derdini kim bilebilir. Yoksa bizim yakıştırmamız mı? Burada biraz soluklanıp sağa sola bakarak yoluma devam ediyorum. Biri cep telefonuyla konuşuyor. “Aşkından çıldırıyorum. Sen benim biricik aşkımsın” deyip devam ediyor. ıntihar lafları geçiyor. Karşıdan olumsuz cevap almış olacak ki “Kimseye yar etmem” derken kızgınlığından telefonunu duvara çarpıyor. Biraz daha yürüyorum kaset sidi satıcısı bir müzik stüdyosu önünden geçiyorum. Allah, Muhammet aşkına diyen ağıtlı bir ses geliyor kulaklarıma. Bir ilahi, belki bir mevlitten bir parça… Kahvede oturup biraz dinlenmek istiyorum. Aşkın izlerini insanların seslerinden duymak istiyorum. Hal ve davranışlarına yansıyan bir aşık arıyorum maalesef. Yanımdaki masada hararetli bir konu tartışılıyor. Alacak verecek meselesi…Yaşlı gün görmüş biri yalvarıyor. “Allah aşkına bu kötülükten vazgeçin.” Her şey aşk için konuşuluyor. Ama maalesef aşkı yaşamadığımız bir kez daha meydanda… Peki Allah aşkına, Muhammet aşkına ya da hangi aşkın hangi nesnenin önünde ve arkasında olduğunu bir düşünün. Bu aşklar dolaysıyla inancın ifadesidir. Bu inanç ne kadar insanlar üzerinde etkili. Halisane, samimi duyguları görmemek beni düşündürüyor. Elbette bunların hepsinden ağır basan bir aşk var ki; buda para aşkı…ısterseniz kabullenmeyin… Aşk bir başkadır yaşamda insan mutlu olunca. Dört mevsim bahardır. şiirleri şenlendirir… Türküler dilde, mısralar gönülden seslenir. Her kelimesinde aşk var sözlerin… Kırlar bir başka gün batımları ayrı bir haz verir insana. Geceler ah geceler bazen bitmek bilmeyen derin kuyular gibi insanın içini düştüğü, kabuslu, korkulu, insanı kahreden geceler. Birde bakarsın nasılda geçti. Bir içim su misali. Yıldızlar bir başka parlar. Ya ! dolunay gelince aşka; gel keyfim gel… Her yüreğe düşeni aşkın iz düşümümü diyelim? Aşkın acılığı bir yangından geriye kalan bir enkazdır kimi zaman depremdir bazen afet afet üstüne gelir kurtuluş çaresiz. Ne kadar yaşansa herkes için bir başkadır dedik aşk. Ne pazarlanır ne satılır. Parayla alanını hiç görmedim. Bazen güzel bir dünyada yaşatır. Her yer gül u gülistan bazen bir tamudur cehennem azabı veren zindanlar dayanmaz kahrına…