Mahmut Çepoğlu
24 Temmuz 2006
Geçen hafta eşeklerle ilgili bir yazı yazdım. Bu gün eşekle ilgili toplumuzda söylenen fıkralardan bir kaçını sizlerle bölüşmek istiyorum.
Kırsal alanda hayli eşek beslenir. Dağda, bayırda, saman taşımakta, beriye giderken, süt taşımakta, saka olarak hep eşek köylülerin kahrını çeker. ınatçı olduğu kadar aptallığı ile de hep tanınır. Bağ bozumu zamanı çalı çırpı, odun taşır. Daha neler neler…
Köylüler şehirde satılması gereken ürünlerini eşeklerin sırtlarını yükleyip getirirler. Onları sattıktan sonra, kendileri de ihtiyaçlarını temin etmek için eşeklerini hana bırakırlar. Köylüler de alış veriş yaptıktan sonra gider han odasında dinlenirlerdi. Hatta köyleri uzak olanlar bir gece handa konaklamak zorunda kalırlardı.
Odalara çekilmeden önce hancı, hana gelen adamları ve eşeklerini sayar, onlara göre han odası ayırırdı. Köylüler hanın fiyatını sorar ve ardından pazarlık başlardı. Hancı “eşekler onbeş kuruş, insanlar yirmi beş kuruş verecek” der. ınsan başına düşen parayı çok bulan köylünün biri hemen oradan bağırır. “Lav lav hancı bizi de eşekten say…”
Devam ediyorum…
Köylünün birisinin çocuğu askere gider. Askere giden çocuk baba hasretini gidermek için babasından fotoğraf ister. Baba da şehre yük getirdiği zaman, çok sevdiği iki eşeği ile fotoğrafçının karşısına geçip poz verir. Fotoğraf çıkar, güle oynaya eve gider. Fotoğrafı aile efradı baktıktan sonra zarfa yerleştirecekken biraz düşünür. Okula giden çocuğundan bir kırmızı kalem ister. Kırmızı kalemi diliyle ıslattıktan sonra, iki eşek arasındaki fotoğrafını bir yuvarlak içine alır.
Sonra fotoğrafın arkasına şöyle bir yazı yazar. “Oğlum şaşırmayasın, beni tanıyasın diye fotoğrafımı kırmızı halka içine aldım”.
Bir fıkra daha…
Ortaokul sıralarında bir öğretmenimiz vardı. En güzel gözlü hayvan eşektir derdi. Onun akıllığı saymakla bitmez. Halbuki bize eşeği aptallığı ile hep tanıttılar. Onun için biri size “eşek” dedi mi hemen kızarsınız. Oysa çoğunuzun soyadı kurt, aslan, kaplan, porsuk gibi hayvan isimleridir. Ama bu soy adlarınızdan hiç biriniz kızmazsınız. Üstelik gurur duyarsınız.
Halbuki onlarda hayvan, üstelik o hayvanlar hepsi vahşi, gel gör ki; eşek evcil, üstelik bizim birçok hizmetimizi gören bir hayvan. Size eşek denildiğinde de kızmayın. Mesela biri bana eşek dese ben kızmam. Hepimiz utanıp başımızı yere eğdik. Ama içimizden biri parmak kaldırıp “öğretmenim size bir şey söyleyebilir miyim dedi ? öğretmende “buyurun evladım” dedi. Öğrencide fazla cüretkarca, “öğretmenim siz bir eşeksin” demeyince hepimizin yüzü kızardı.
Bu son fıkrayla bu günkü yazıyı bitireyim.
Sabah erkenden şehre gelen köylüler satışlarını yaptıktan sonra alışverişlerini de bitirince kafileler halinde köye dönerler. Kafile yavaş yavaş dağılır, eşek önde, eşek sahibi arkada yorgun argın eşeğin ardında mesafe hayli açılır. Evi özleyen eşekler hızlı eve doğru giderken anırmaya başlarlar. Bu arada evin çocukları evin önünde sekinin üstünde babalarının yolunu gözlemektedirler. Anne içerde akşam yemeğiyle meşguldür. Çocuklar eşeklerini seslerinden tanırlar. Eşek anırınca, annelerine seslenirler.
“aney babo geldi!..”