Av. İzzet Doğan
13 Haziran 2021
Doğaya hoyratça davranan toplumlar da insanlar arasındaki ilişkiler de hoyratça olur.” (John Bennet)
Güzel ülkemin her köşesi pırlantalarla dolu. Hangisini anlatalım ki ormanlarını mı, dağlarını ovalarını mı, yaylalarını mı, dört mevsimini mi, sularını mı, üç tarafı denizlerle çevreli maviliklerini mi?
Fakat biz bu güzel vatanın her güzelliğini bilerek veya bilmeyerek kirletiyoruz. Tıpkı toplum olarak insanlar arasındaki ilişkileri hoyratça kirlettiğimiz gibi. Bakın bu günler de çevredeki kirliliği tartıştığımız kadar siyaset-mafya eksenin de ortaya dökülen, kokusu her gün daha dayanılmaz olan ve ortaya atılan kirli çamaşırları da tartışıyoruz.
Marmara Denizinde 2004 yılında tam 68 bin ton balık tutulmuş. Şimdi Marmara Denizinde balık olmadığı gibi olsa bile tutulacak balık yenilmemeli diye düşünüyoruz.
İşin kolayına kaçıp, kendimizle yüzleşmeyip, sorumluluk almayıp her şeyde suçladığımız dış mihraklar bazen iyi şeyler de yapıyorlar.
Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı yani kısaca Nasa Kızıl Gezegen’de milyarlarca yıl önce göl olan kurumuş olan Jezero krateri ile Salda Gölünün benzerlikleri olduğunu açıkladılar.
Salda’ya gelip, Salda Gölünün, biyolojik, jeolojik ve kimyasal yapısını incelediler.
Peki biz Salda ’ya ne yaptık? Salda’nın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelenlerden daha beter olmadı mı? Suyunu kurutmadık mı? Dünyada eşi bulunmayan kumlarının kepçelerle kamyonlara doldurup taşımadık mı?
15 yıl kadar öncesinde İstanbul’un un Altınboynuz da dediğimiz Haliçten geçerken midemiz bulanıyor ve burnumuzu kapatıyorduk. Çünkü lağım kokuyordu. Yıllarca o çevrenin kirini, pisini hep Halicin sularına akıttık. Elimize ne geçse Halicin sularına fırlattık. Sonuç insanlar o çevrede yaşamalarını sürdürdüler ama balıklar ve diğer deniz canlıları bu pisliğe dayanamadılar Haliçten kaçtılar ve temizleninceye kadar dönmediler.
Şimdi Marmara Denizi can çekişiyor. Kimi öldü, kimisi de can çekişiyor diyor.
Günde 100 ton deniz salyası toplanıyormuş.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum:
“Üç tarafı denizlerle çevrili mavi vatanlarını tehdit eden önemli sorunlardan birisi de Deniz Salyası (Müsilaj). Marmara Denizinde görülen ve hepimizin derinden etkileyen çevresel soruna da hep birlikte-ortak akılla çözüm üreteceğiz” demiş.
İyi ama bugüne kadar bu ortak akıl tonlarca Deniz Salyası denizi kirletirken neredeydi? Bu tonlarca salya bir gecede gökten zembille mi indi? Neden yıllarca oturup seyrettik? Haliç örneğinden niçin ders almadık? Mavi vatanı korumak hepimizin ulusal ve Anayasal görevi değil miydi?
İnsan eliyle doğa yok edilirken sessiz kaldığımız gibi toplumsal olaylarda da örneğin Fetö , mafya , kadın cinayetlerinde de sessiz gibi görünüp dolaylı işbirliği içinde bir tutum sergilemiyor muyuz.?
Yağma ve talan kültürü, imar barışı adı altında çıkarılan aflar dengeli ve sağlıklı bir çevreye sahip olmamızı engellemiyor mu?
Sözüm ona biz temizliği severiz!
Binanın 10. Katından çarşaflarımızı silker, o kirler, tozlar alttaki daire pencerelerinden içeri girer, sonra aynısını alt katlar yapar, rüzgâr varsa bu kez tozlar üst kat pencerelerinden içeri girer. Ama ortak çöplüğümüz sokaklar, sular, ormanlar, park gibi yerlerdir.
Sigara içer izmaritleri sokağa atarız. Şimdi sokaklar maske dolu. Kahvaltı ederken hayvan severlerimiz köpeklerini dışkı ettirirler. Kedi severlerimiz pencerelerinden yiyecek artıklarını binanın ana giriş kapısı ve civarına atarlar!
Ormanlar spor yapmaktan çok mangal yapmak için aklımıza gelir.
Bazen de doğaya, hayvanlara karşı inanılmaz ve vahşice cinayetler işleriz. Denizleri doldurur, ormanları yakar, suları kurutur, yeşili betona çeviririz. Bu yapılanlara yıllarca göz yumar, görmezden gelir sonra da düzeltmek için eylem planları hazırlarız. Büyük tehlikeler yaşar ve zararlar görürüz. Bazılarında iş işten geçmiştir, yazık olur.
Şimdi bir denizi öldürdük… Hep birlikte ölüyü diriltelim ona can verelim ama ders de alalım doğayı ve toplumu çocuklarımıza bizim aldığımızdan daha temiz bırakalım diyorum. Bu çağrı herkese….
Bilinsin ki doğayı savunma İkizdere, Sinop, Mersin, Kazdağılarında insanların gösterdiği haklı demokratik gösterilerle sınırlı değildir.