Mehmet Göncü
26 Nisan 2007
Hazreti Ali’ye ait olan bu güzel vecizenin tamamı şöyledir.
“Kişi düşündüğü gibi yaşayamazsa,
yaşadığı gibi düşünmeye başlar”
Hakikatten yaşam pratiğinde de bu böyledir.
Beşeri davranışlarımızdan olan alışmak ve unutmak olgusundaki gerçek gibi.
Yine bir atasözü; “Hafızayı beşer, nisyan ile maluldur.” demektedir.
Yani insan hafızası unutmakla özürlüdür.
Yukarıdaki Hz.Ali’ye ait bu güzel ve anlamlı vecizeyi hem olumlu, hem de negatif olarak yorumlamak mümkündür.
Örneğin, kişi en olumsuz yaşam koşullarına bile alışmaktadır.
Niye?
Yaşadığı gibi düşünmeye başladığı için, olumsuz yaşam koşulları dahi zaman içerisinde ona normal gelmektedir.
Bu olay beyin dediğimiz yaşam merkezinin kişiyi rahatlatan bir aldatmacasıdır.
Bunun aksini düşünelim.
Kişinin ilkel koşullarda yaşayan ve o koşullar gibi düşünen biri olduğunu varsayalım. O şahıs günün birinde sosyolojik sebepler nedeni ile çağdaş, uygar, temiz ve güzel bir ortama göç edip, orada yaşamaya başlarsa, ilkin yeni geldiği ortam onu sıkacak ve birazda rahatsız edecektir.
Ancak çok kısa bir zamanda, yaşadığı gibi düşünmeye başlayarak, bu yeni ortama hemen uyum sağlayacaktır.
Yaşam pratiği bu olguyu ispat etmiştir ki, ilkelliğe alışmak ve öyle düşünmek çok zordur ve uzun bir zamana da ihtiyaç vardır.
Çağdaş, uygar bir ortama alışmak ve öyle düşünmek ise çok, çok daha kolaydır.
Bu nedenle yönetici durumunda olan aile ve okul dahil herkes çağdaş ve uygar düşünmeli ve öyle davranmalıdır ki, yönetilenler de öyle düşünsün.
Bu yazımın ilham kaynağı, şanlıurfa Belediye’nin çeşitli alanlara diktiği karanfil, menekşe, papatyalar ve her renkteki laleleri artık kimsenin koparmadığı gerçeği oldu.
Demek ki; kişi yaşadığı gibi düşünmeye çok çabuk uyum sağlamaktadır.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.