Konuk Yazar
17 Nisan 2021
Dr. Coşkun Özdemir
11 Nisan, ulusal bağımsızlık savaşımızın şanlı destanlarından biridir.. Bu yıl kurtuluşun 101 inci yıl dönümünü kutladı hemşerilerim. Önce İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilen Urfa, emperyalizme karşı tüm yurtta verilen savaştan payına düşeni gerçekleştirerek işgalcileri kovalamış ve özgürlüğüne kavuşmuştur. Bu kurtuluşta yer alan kahramanlar 12’ler olarak anılır.. İsotu ile çiğköftesi ve türküleri ile kalesi, kutsal gölleri, dili, bayrağı ve peygamberleri ile birlikte.
Ankara’da Büyük Millet Meclisinin açılmasına daha 12 gün vardı Urfa özgürlüğünü ilan ettiğinde.
1984’de ilimizin adının başına şanlı unvanı geldi. Bir kaç kez yineledim. Bugünkü yaşlı Urfalı hemşerilerim bana gençleri göstererek, “Coşkun beg, sen bu gençlere bahma onlar Şanlıurfalı, biz senin kimin Urfalıyıh” demişlerdir. Oldukça anlam yüklü bir vurgulamadır bu. Çünkü uzun yıllar önce bizim kuşağımızdan Urfalılar hiç bir ayrım yapmadan birlikte övünüyor, birlikte seviniyor, sevinci, kederi ve eksiksiz her şeyi paylaşıyorduk. Annem İzmir’den kopup gelmişti, babam Urfa doğumlu. Etnik kökenimizi sorgulamak diye bir şey yoktu o günlerde, bundan bir ayrımcılık çıkarmak kimsenin aklına gelmiyordu. Birlikte kurtuluş savaşı vermiştik.. Üstelik Çanakkale savaşında Mustafa Kemal’in komutasında dövüşen Urfalılar, komutanlarını ağız dolusu övmüşler ve bunlardan çok etkilenen mutasarrıf NUSRET bey Urfada ilk Mustafa Kemal anıtını dikilmesini sağlamıştır.
Atatürk’ün hayatta olduğu Cumhuriyetin o altın yıllarında hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları idik.. Kürtçe konuşanlar çoğunlukta idi. Arapça konuşanlar da az değildi. Farklı diller ve kültürlerden etkilenmiştir ilimiz.
Urfa’nın çok zengin bir tarihi var. Ta Sümerlere kadar gidiyor. Akkoyunlular var. Güzel bir camiye adını veren Akkoyunlu Uzun Hasan Şah İsmail’in dedesidir.
Bizans dönemini de yaşayan Urfa 1516 da Osmanlı toprağı olmuştur.. Urfa dilinde çok sayıda Kürtçe, Farsça, Arapça, Azeri sözcükler vardır. Ben o dili iyi konuşanlardanım. Eminim, Urfa’yı yazıları ile çok güzel anlatan Mehmet Faraç da, yazı ve şiirleri ile Urfayı dillendiren Naci İpek arkadaşım da, Bekir Coşkun da o dili iyi biliyorlardı.
Sanat tarihçisi Cihat Kürkçüoğlu ve Av.Müslüm Akalın birbirinden değerli kitapları ile Urfa tarihi ve sanat etkinliklerine büyük katkıda bulunmuşlardır… Siz okuyucular isotu bilirsiniz ama frenk, pirpirim, bahteniz, arış, külünçe, arzele, hayır, pürcüklü, has, puşu, şıllık, zerzembe, belleme’yi bilemezsiniz. İzmirli annem de öğrenmişti Urfa dilini, Urfa ağzını. Sınıf arkadaşlarım arasında Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Yahudi kökenliler vardı kuşkusuz ama kökenimizin ne olduğu sorusu gündemde yoktu. Öylesine candan bir beraberliğimiz vardı.
O yıllarda bir insanın Kürtçe konuştuğu için suçlandığına hiç tanık olmadım. O kadar doğaldı ki Kürtçe konuşmalar. Kürtçe şarkıları çok dinledim. Toplantılarda kalkıp “eziherim Diyarbekir hatuni lorke” diye oyunlar oynardık. Sahnede Babi Yılmaz skeçler yapardı. Sıklıkla Kürtçe sözcükler kullanarak “ Top heyye, tabanca heyye, tüfek heyye, ceseret tunne” dediği zaman salon coşku ile alkışa dururdu. Ne kadar güzeldi yaşantımız. Anzelhada kravl yüzücüleri izliyor, halkevinde tiyatro seyrediyor, fon müziği olarak Offenbach, Chopin dinliyorduk. 6 mayısta Hıdrellezde yüzlerce uçurtma uçuruyorduk.
Küba’da geçirdiğim günlerde hep Urfa’yı andım. Küba halkı ambargodan bunalıyordu ama her yerde, her köşede müzik ve dans vardı. Urfa da çok benzer ona, en güzel türküler o yöreden çıkar ve her yerde, her evde, her toplulukta şarkı, türkü, müzik, halk oyunları vardır. Müzik, şarkı, türkü, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Devrimden, hümanizmadan, aydınlanmadan uzak, beceriksiz, ufuksuz, şoven, demokrasiyi amaç değil araç olarak gören ve Türkiye’mizin kaderine egemen olan politikacılar, dış dinamiklerin de etkisi ile bu güzelim beraberliği yaşatmadılar.
Özellikle, 12 Eylülden sonra, bu insancıl beraberliklere ağır darbeler vurulmuştur. Kürt kökenli yurttaşlarımızın kendi isimlerini, kendi dillerini kullanmalarına, kendi kültürlerini yaşatmalarına ne engel vardı? Birlikte bağımsızlık savaşı vermiştik, birlikte gelişme, ilerleme, çağdaşlaşma, bilime sanata aydınlanmaya ulaşma için çaba verecektik.
Dogmalardan, cehaletten kurtulup feodaliteye son vermek için çalışacaktık. Benim çocukluk arkadaşlarımla arama giren basiretsiz, karşı devrimci politikacıların ihaneti olmasa idi, sürekli devrim için elbirliği yapacak, etnikçilik, ırkçılık yerine, sınıf bilincini egemen kılacak, Türkiye’yi ileriye taşıyacak, emperyalizme karşı savaşacaktık. Türk, Kürt, Arap, Yahudi, Ermeni, Rum, Laz, Çerkez, Abaza bir araya gelecek, sömürüye, eşitsizliğe, ilkelliğe karşı, din istismarına karşı mücadele edecektik.
Nasıl anıyorum o birlikte Topçu meydanında kutladığımız 11 Nisan günlerini. Trampetler çalıp, borazanlar öttürdüğümüz, Tılfındır tepesine tırmanan eğersiz Arap atlarını izlediğimiz o coşkulu günleri.
Nemrutun putlarını kıran İbrahim’in atıldığı, ateşten suya dönüşen o dünya güzeli Anzelhayı. Bir gün doğacaktır bizim güneşimiz, güneşin zaptı yakın Tüm hemşerilerimin bu büyük onur ve gurur gününü kutluyorum.
Not: Urfa’da uzun yıllar öğretmenlik yapan her alanda hizmet veren annem ve babamın isimleri birer okulda yaşıyor. Bu vefa örneğini gerçekleştiren başta ünlü Vali Muzaffer Dilek olmak üzere Urfa’nın yöneticilerine şükranlarımı sunuyorum. Urfa tarihine kültürüne folkloruna araştırmalarla destek veren URFA ili Kültür, Eğitim, Sanat ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV)ı takdirle anıyorum.
Mustafa Kemal Anıtını yaptıran Mutasarrıf Nusret bey İngiliz ili işgal eden komutana ayağa kalkarak karşılamadığı için Nemrut Mustafa divanında Boğazlıyan kaymakamı gibi idama mahkum edildi. Adı bir ilk okulda ve bir köy ve caddede yaşıyor, Arkadaşım Avukat Müslüm Akalın’ın onu ve olayı anlatan kitabı var. .