Urfa’nın tarihine, doğasına bir de böyle bakın
İbrahim Dülger
Şanlıurfa Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü-Urfadosk- öncülüğünde 8 Ocak Pazar günü yaptığımız doğa yürüyüşünün amacı; yörede birçok insanın varlığından haberi olunmayan Cudi Vadisi ,harabeleri ve 1350 yıllık olduğu söylenen anıt zeytin ağacını görmek, bu konuda kamuoyu oluşmasını sağlayıp, yetkilileri bilgilendirmekti.
Sabah sisli ve soğuk bir havada Akçakale Altınbaşak köyünden başlayan yürüyüşe 30 doğasever katıldı .Gece yağan yağmur nedeniyle oluşan çamur ve sis nedeniyle yürümek bir hayli meşakatliydi .Ana yapısı kalker, kireç taşı olan ,kuzeyden başlayarak güneye doğru uzanan, Harran çöküntü ovasının batı yakasını oluşturan 700-800 m yüksekliğindeki Fatik dağ silsilesinin nispeten alçaldığı tepeleri aşmak zordu. Yürüyüş aralıklarla verilen molalarla keyifli oluyordu. Yağışlar ve ikilim şartları sonucu oluşan karstik oyuntu ve parçalar ayaklarımızı zorlasa da harabelere ve anıt ağaca yaklaşma düşüncesi gurubu daha şevkle yürümeye zorluyordu .Rehberimiz yöre İnsanı Mehmet Aslan’ın , hedefin tepenin hemen arkasında olduğunu söylemesi gurubu sevindirirken, yolun her tepenin aşılmasından sonra uzaması esprilere neden oluyordu. Günün ilerlemesiyle dağılan sis, ufku görmemizi sağlarken yön tespitimizi de kolaylaştırmıştı.
Aşılan tepeler zorlu yürüyüş daha sık mola vermenize neden olurken yorgunluklar ,kuru yemiş ve çerezlerin atıştırılması ile giderilmişti. Sonunda belli belirsiz taş yığınlarını görünce hedef Cudi Harabeleri denilen yere geldiğimizi anladık. Tarihi Şehir, ana vadi Cudi’nin yan kollarından birinin vadisinde yer alıyordu. Yukarı Cudi diye isimlendiriliyor. Yamaçları daha yatık ve derin olmayan vadi yamaçlardan erozyonla gelen kırmızımsı toprakla dolu tarla görünümündeydi Ana vadiye doğru alçalarak devam eden dolgu Şehrin yapılarını örtmüş durumdaydı. Bunu gece yağan yağmurların açılmış çok sayıda çukurlardan dibe doğru aktığını görebiliyorduk. Yere ayağımızı vurduğumuzda meydana gelen titreşim yapıların varlığının diğer bir kanıtıydı. Vadinin iki ucunda görülen kalın duvar kalıntıları geniş alana yayılmış şehri kayalık yamaçlardan da sarıyordu. Orta kesimlerde görülen devasa. kratere benzeyen çukurlar define arayanların buralarda yaptıkları tahribatın kanıtlarıydı. Uzun ve yorucu yürüyüşün ardından yeni süren çimenlere serilen yer sofralarında, kayalar üzerinde açlığın giderilmesi ile içilen çaylar ve kahveler keyifliydi. Harabe halindeki Şehrin karşı yamacındaki yapı ve kazılar dikkatimi çekmişti Guruptan ayrılarak yüzey araştırmaları için hızla o tarafa yöneldim. Yağmur sularının yüzeyde açtığı obruk benzeri çukurlar ve definecilerin kazdığı insan boyu toprak, yıllarca süren birikimin sonucu toprağın altında kalan yapı ve eserlerin tahribini önlemişti. Bir sütun başı, yazılı bir belge, sanatsal bir kalıntı bulurum diye kazılan çukurları dolaşıp dururken çevredeki kalıntıları fotoğraflıyordum. Büyük binalara ait duvar kalıntıları, kapı girişini andıran yapılar. Duvar yükseklikleri zaman içinde taşların düşmesi ile bir hayli kısalmıştı. Açılan çukurlardan birinde bir bölümü kırılmış kitabe ve sütun başına rastlayınca heyecanlandım Süryanice harfleri andıran kitabedeki yazılar aşınma nedeniyle bazı yerlerde belirsizdi Kırık parçayı yerine koyup tümünün fotoğraflarını çektim.
Yanı başında bulunan hatları belirgin sütun başı yosunluydu. Süryaniceyi kendi çabalarıyla öğrenen ve Urfa’daki kitabelerin tercümesini yapıp kitap olarak yayınlayan Selahaddin Güler beyle fotoğrafları paylaştım. Yazılanları çözmeye çalışacağını ifade etti. Benim de aynı kanıda olduğum gibi Harabelerin Roma -Bizans dönemine ait Dara ve Zerzevan’daki gibi garnizon, karakol şehri olabileceğini söyledi. Daha kuzeydeki Koçviran köyünde benzeri amaçlı bir savunma karakolu gibi yapılar bulunur. Öğretmen Halis bey ve Candan bey de yanıma geldi. Çevreyi görüntüleyip, video çekimi yaptık. Ören yeri ile ilgili açıklamalarda bulundum. Yakınlardaki çobanlık yapan gençten yöre ile ilgili bilgiler aldım. Bu büyük kentin imarında kullanılan yapı taşlarının çıkarıldığı taş ocağı olmalıydı Yerini gösterince oraya yöneldik. Girişindeki duvarda hayat ağacı rölyeflerinin bulunduğu kaya mezarı defineciler tarafından kazılıp tahrip edilmişti Merdivenle de içine girilen , mağaranın kapıya bakan duvarındaki Arapça yazılar; Selahaddin beyin çıkarsamalarına göre Eyübbi dönemine ait yazı tarzı olup ,mağaranın bir dönem mescit olarak kullanıldığı yönündeydi Ana blok kayada kabartmalar vardı Yerdeki blok taşlar mağaranın tavanının çöktüğünü gösteriyordu. Su ihtiyacının karşılanması için yapılan sarnıçlardan biri, Roma Dönemi Zerzevan Kalesinde gördüğüm muntazam oyulmuş tarzdaydı.
Gezi gurubu ile çekilen fotoğrafların arkasından aşağılarda vadinin derinlerinde bulunan taş ocakları ve mağaralara doğru hareket edildi. Bize katılan Yöre İnsanı genç Ahmet ve Babası Naif Buraların sahipsiz olduğu define arayıcılarının tahribat yaptıklarını bu nedenle yetkililerin önlem almasını istediler. Yöre halkını bu isteğini çok olumlu buldum. Genelde istenmez. Devasa sayılabilecek taş ocakları, Harran’daki Bazda Mağaraları büyüklüğüne yakın geniş ve üstü açıktı. Barınma amaçlı kullanıldığı belli olan kimi mağaralarda Arapça harflerle “Allah” yazılı olması , buranın Araplar döneminde de kesme yapı taşı (nahit) elde etmek için kullanıldığının kanıtları gibiydi. Çevrede birçok mağara ve ören yerlerinin olduğunu söyleyen duyarlı Naif bize anıt zeytin ağacına gideceğimiz güzergaha kadar eşlik etti.
Etrafta rahatsız edici koku gittikçe artıyordu. Cudi deresinin vadisine inince koku daha da dayanılmaz oldu. Kirli koyu griye yakın olan suyunun geçtiği çevre zehirlenmiş gibiydi. Organize Sanayiden dökülen atıkları da taşıyan sular ilerde yapılmış bendin arkasında geniş bir göl oluşturuyordu. Tabana sızan suların kuyuları ve yeraltı kaynaklarında kirlenmeye sebep olacağını söyleyince, Suları içemediklerini, hayvanların ve bitkilerin zarar gördüğünü, susuz dönemlerde mecburen kuyu sularını içtikleri hasta olduklarını söyledi. Yazın çevreye yayılan koku daha dayanılmaz hale geliyordur. Dereden gurubun zorlukla geçmesinden sonra Anıt Zeytin Ağacına doğru hızla hareket edildi. Gün öğleni devirmişti. Zirveleri aşınarak iyice yassılaşmış Fatik dağlarının tepeleri kolaylıkla aşılırken ,uzaktan anıt zeytin ağacının yüksek dalları görüldü. Açılan ve sıklaşan adımlarla Anıt Ağacın üzerinde olduğu kısmen yığma gibi görülen devasa tepenin eteklerine ulaşıldı. Zirveye ulaştığımızda bütün canlılığı ile karşımızda duran ulu zeytin ağacı ve çevre görüntüsü hepimizi büyülemişti. Kırk yıllık dostlarını görmüş gibi çevresine örülü iki duvarı aştıktan sonra iyice yayılmış gövdesine yorgunluklarını gidermek için oturan arkadaşları ağaçtan ayırmak bir hayli zor oldu. Yılların zorluklarını aşıp günümüze kadar gelen, bu kutsanan verimli ağacın üzerinde yaşını ve tarihçesini belirten tescil belgesi maalesef yoktu. Bu eksikliğin bir an önce giderilmesi gereklidir Bulunduğu yerin yakınına kadar asfalt yolun gittiği Zeytinli köyü ve ağacın bulunduğu Göbeklitepesi daha iyi düzenlenip turizm açısından çekici hale getirilebilir.
Biran önce Cudi Harabeleri denilen alanda ciddi araştırmalar yapılmalıdır. Yetkililerin ve üniversitenin ilgili bölümlerinin kaynak taraması ve kazı çalışması yaparak alanın tarihini açığa çıkarmaları gerekir Harabelerle ilgili anlatılanlar yakıştırma ve rivayetlerden ibarettir. Alanda tespitini yaptığım kitabe daha fazla tahrip olmadan oradan alınmalı müzeye konmalıdır. Alanda geçmişte kullanılmış çanak çömlek parçaları sütun başları vardır Define arayanların yaptıkları tahripler önlenmelidir.
Kalkınma Ajansından sağlanacak destekle kazı yapılarak Urfa ya yeni bir turizm alanı kazandırılabilir. Yaptığımız Doğa yürüyüşü sonucu gözlemlerimi ve tespitlerimi paylaşarak üzerime düşen görevi yaparken, yetkililerin çabalarını, kamuoyunun bu konudaki duyarlılığını arttırmayı amaçlamış bulunmaktayım.
Cudi vadisi gezisi güzeldi Candan Arkadaşıma, katılımcılara emeği geçen herkese teşekkürler Umarım ulu zeytin ağacının yanında dilediğiniz arzular kabul olur. Kimler el sürdü ağaca, adaklar sundu inandıkları ilahlara. Oralara gidip buluntulara tanıklık etmek, birliktelik ,hepimizi ruhsal açıdan dinlendirdi Ufak tefek aksaklıkları görmemek gerek Büyük hekim İbni Sina Ruhsal yönden sıkıntıları olan bir hükümdarı, böyle bir gezi ile tedavi etmiş. Organizenin atık, koku saçan sularını geçenlerden topuğu suya değenler, bedenlerine musallat olan kötülükleri de suya bıraktıklarına inanılır bu coğrafyada Eski kentte “Ağırvan” diye anılan böyle bir deremiz var İhtiyaç olmaz umarım. Kalın sağlıcakla