‘Şiddeti üreten, bu sistemin kendisi’
Sağlıkçılar, toplu sözleşme görüşmelerinin başlaması ile birlikte iş bırakma kararı aldı.
19 sendika ve iki aile hekimliği federasyonu tarafından kurulan Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformu’nu (SABİM) bünyesindeki sağlıkçıların iki günlük iş bırakma eylemi başladı.
Eylem kapsamında poliklinik hizmeti verilmiyor ancak acil servisler iş bırakma eylemi dışında tutuldu.
ELİNİ KOLUNU SALLAYAN BIÇAKLA, SİLAHLA HASTANEYE GİRİYOR
Sağlıkta şiddet haberlerinin en çok geldiği illerden olan Urfa’da da greve gideceklerini söyleyen Urfa Hekimsen Şube Başkanı Cemalettin Ünal, “Şiddete karşı tedbir alınması, özlük haklarımızın korunması amacıyla Türkiye genelinde olduğu gibi Urfa’da da iş bırakacağız. Ne bir silahlı giriş engellendi ne hastanelerde güvenlikçi sayısı artırıldı ne de hastanelere polis verildi. Elini kolunu sallayan bıçakla, silahla hastaneye giriyor. Tedbirler alınacağı söylenmişti bakan tarafından ama sahada hiçbir şekilde bunları göremedik” dedi.
URFA’DA ŞİDDETE EĞİLİM ÜRKÜTÜCÜ BOYUTTA
Tedbirlerin alınmaması ve verilen sözlerin tutulmaması nedeniyle tedirgin olduklarını kaydeden Ünal, “Urfa’da şiddete daha fazla eğilim var. Doktorlarımız kendine güvende hissetmiyor ve biz bu eylemi daha çok önemsiyoruz açıkçası. Çünkü diğer illere oranla bizde şiddet daha fazla. Biz eyleme geçmeden, bakanımız tedbirleri artırır, önlemler olursa Urfa’da eylem iptal edilebilir. Ama şu anda hiçbir gelişme yok, bir açıklaması da yok. Beklemedeyiz hala. Tehditlerden dolayı giden çok tabibimiz oluyor. Urfa’da doktora çok ihtiyaç var, bu bölgeyi bırakıp gitmeleri bizleri üzüyor” ifadelerini kullandı.
HER AN BİR KURŞUNLA, BİR BIÇAK DARBESİYLE ÖLEBİLİRİZ
Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformu adına açıklama yapan Şanlıurfa Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Yusuf Eryazgan, şunları kaydetti:
”Toplu sözleşme taleplerimizi belirleyerek, platformun büyük çoğunluğunun katılımıyla 1-2 Ağustos’ta ülke genelinde iş bırakma kararı aldık.
Çünkü;
ÖLÜYORUZ!
ÖLDÜRÜLÜYORUZ!
EKONOMİK OLARAK AÇLIK SINIRINDAYIZ!
TÜKENİYORUZ!
Tırnak makasıyla AVM’lere dahi girilemeyen bir zamanda, silahla polikliniğe girip sağa sola ateş edebilen kişilerle iç içeyiz. Şiddetin gölgesinde hizmet üretmeye çalışırken, her an bu silahtan çıkan bir kurşunla, hatta başımıza indirilen bir oksijen tüpüyle, gelecek bir bıçak darbesiyle ölebiliriz!
Şiddeti engellemek için sadece kanunların yeterli olmayacağını biliyoruz!
Rant alanına dönüştürülen ve kışkırtılan sağlık talebi, saygının yok edilmesi, eksik istihdamla verilmeye çalışılan hizmet, sanal kuyruklar, 5-10 dakika muayene süreleri…
Şiddeti üreten, bu sistemin kendisi, biliyoruz.
Çeşitli kalemler altında ödenen ve emekliliğe yansıtılmayan ek ödemelerle avutuluyoruz, kandırılıyoruz. Gerçek enflasyon karşısında bizlere sadece %17,5 zam reva görülürken, emekliliğimize yansımayan seyyanen zam ile eğitimli olmak cezalandırılıyor ve mezarda emekliliğe mahkûm ediliyoruz.
Alım gücümüz büyük bir hızla azalıyor, fazla çalışma ücretimiz, iş hukukuna göre normal mesaimizin 2 katı olması gerekirken, yarısından az alıyoruz. Çocuklarımız için sağlıklı beslenme koşullarını sağlayamıyoruz, eğitim masraflarını, kiramızı bile ödemekte zorlanıyoruz.
Uluslararası aile hekimliği uygulamaları ile ilgisi olmayan düzenlemeler, yetersiz aile sağlığı merkezi gider ödemeleri, yetersiz aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı sorunu çözülmüyor, düşük tavan katsayısı ve destek ödemesi ile aile sağlığı çalışanları yok sayılıyor ve birçok angarya iş yükü ile 85 milyon vatandaşın koruyucu sağlık hizmeti ihmalediliyor.
2010 yılından bu yana sayısız başarı elde etmiş aile hekimliği uygulaması, liyakatsiz eller sebebiyle geriye gitmeye devam ediyor.5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nu düzenlemek yerine 657 sayılı Kanuna göre ceza verilerek anayasal haklar görmezden geliniyor, liyakatsizlik ve art niyet, yönetimdeki etki alanını giderek arttırıyor.
Sağlık sistemindeki kargaşa ve huzursuzluk nedeniyle, hekimlerimiz, hemşirelerimiz, ebelerimiz, teknikerlerimiz, teknisyenlerimiz; genel idari, teknik ve yardımcı hizmetler sınıflarındaki çalışanlar gibi sağlık ekibinin hiçbir üyesi artık nefes alamıyor.
HASTALARIMIZIN NİTELİKLİ TEDAVİ OLMA HAKKINI SAVUNUYORUZ
NEFES ALAMIYORUM, İMDAT! DEMEYEN KİMSE KALDI MI ARAMIZDA?
Daha ne kadar dibe vurabiliriz? Artık göğsümüzü gere gere hekimim, hemşireyim, ebeyim, sağlık çalışanıyım demeyi geçtik, çalışanlar olarak memurum demekten utanır hale geldik.
Ayrıca, Sarı-Sen’in Toplu Sözleşme Teklifinde ileri sürdüğü,
Dayanışma aidatını kabul etmiyoruz!
Sendikal ikramiyenin barajlara bağlanmasını kabul etmiyoruz!
Yetkili sendika tarafından kullanılan ve ayrımcılığa yol açan tabip dışı ifadesini kabul etmiyoruz!
Ne yapacağız?
Kafamızı öne eğip “Boş ver, böyle gelmiş böyle gider, başımı derde sokmayayım” mı diyeceğiz!
Yoksa bize yapılan zulme sesimizi çıkarıp tepkimizi mi göstereceğiz?
Tabii ki, demokratik tepkimizi meşru zeminde göstererek, hep beraber, tek bir ağızdan artık yeter, hakkımızı verin diyeceğiz!
Biliyoruz ki, sağlık, en temel haktır. Sağlık hizmetleri bir ekip işidir ve bir bütündür!
Ülkemizde oluşacak ideal sağlık sisteminin en büyük destekçisi olan bizler, hastalarımızın nitelikli tedavi olma, bakım alma ve iyileşme hakkını savunduğumuzun bilinmesini arzu ediyoruz.
Pandemide, depremlerde ve her türlü zorlu şartlarda halkımıza ve hastalarımıza verdiğimiz fedakârca hizmetin unutulmamasını bekliyoruz.
Nitelikli sağlık hizmeti için verilecek bu mücadelede sadece kendimiz için değil, hastalarımız için de mücadele ettiğimizin bilinciyle, tüm halkımızı yanımızda olmaya davet ediyoruz.
Bu sebeplerle;
Hakkımız, halkımız ve hastalarımız için, ideal sağlık sistemi için,
Bugün ve yarın acil işlemler dışında sağlık hizmetini durduruyor, İŞ BIRAKIYORUZ!”