Kayıp kuşak riski arttı, kalıcılık güçlendi
Yaklaşık 10 yıl önce 29 Nisan 2011’de Suriye’den gelen ilk mülteci grubu Türkiye topraklarına girdi. Gelen ilk kafile 252 kişiydi. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre şu anda Türkiye’de geçici koruma altında yaşayan Suriyeliler’in sayısı 3 milyon 670 bin civarında. Urfa’da bu sayı resmi verilere göre 500 bine yaklaşmış durumda.
Türkiye’ye gelen Suriyeliler’in bir kısmı Avrupa’ya geçerken çok büyük bir kısmı yeni bir yaşam kurmaya başladı. Ancak Corona salgını birçoğu sıfırdan bir hayat kurmaya çalışan Suriyeli mültecileri de olumsuz etkiledi.
Türk-Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Erdoğan, salgın sürecinde ekonomik olarak en çok mağdur olan gruplardan birisinin Suriyeli mültecileri olduğunu söyledi. VOA Türkçe’ye konuşan Erdoğan, “Bizim yaptığımız Suriyeliler Barometresi Araştırması’nda da bunu çok net biçimde görüyoruz. Bir sene önce Suriyeliler’in içinde çalışanların oranı yüzde 38 iken bu yüzde 29’a düştü. Yani neredeyse üçte biri işini kaybetmiş görünüyor. Suriyeliler sağlık bakımından bir sorun yaşamaktan daha fazla günlük ihtiyaçlarını giderecek parayı kazanmanın derdine düştüler” dedi.
Erdoğan, başta Birleşmiş Milletler’e bağlı kurumlar olmak üzere bazı uluslararası kurumların bu süreçte destek programlarını hayata geçirdiğini belirtti, ancak bunların genel ihtiyacı giderebilecek bir durumda olmadığını da sözlerine ekledi.
Kayıp bir kuşak gerçeği Suriyeli çocuklar
Pandemiden önce Urfa’da yaklaşım 85 bin Suriyeli çocuk okullarda eğitim görüyordu. Salgınla birlikte yüz yüze eğitime ara verilmesi tüm ülke genelinde olduğu gibi Urfa’da da Suriyeli çocukların eğitimine büyük bir darbe vurdu. ‘Kayıp kuşak’ ileride çeşitli problemleri beraberinde getirecek. Prof. Dr. Murat Erdoğan, eğitim konusunun Türkiye’deki Suriyelilerin son dönemde yaşadığı en büyük mağduriyet alanı olduğunu söyledi: “Şu anda Türkiye’de devlet okullarına kayıtlı 770 bin Suriyeli çocuk var. Suriyeli ailelerin teknolojik altyapısı, televizyon, telefon, laptop sayısı başlı başına sıkıntılı. Ama eğitim online sisteme dönünce özellikle Türkçesi iyi olmayan Suriyeli çocuklar için sadece teknolojik altyapı eksikliği itibariyle değil, onlara özel olarak destek olacak mekanizmalar da ortadan kalktığı için de çok zor bir dönem. Okula gittiklerinde öğretmenler özel olarak onlarla ilgileniyorlardı. Çocuk bir şey bilmediğinde onu defalarca anlatıyordu. Ama online sistemde bunu vermeniz mümkün değil. Bence gerçek anlamda okulda olmalarına rağmen kayıp kuşak diyebileceğimiz yeni kuşaklar da oluşmaya başladı.”
Muhammed Salih Ali de bu süreçte Suriyeli çocukların yüzde 80’inin eğitimden uzak kaldığını kaydederek, “Bir kısmında internet yok, bir kısmında cep telefonu veya tablet yok. Bir kısmı anlamıyor. Yüz yüze eğitimde zorla anlıyorlardı uzaktan eğitimde hiç anlamıyorlar” dedi.
Ekonomik sıkıntılar ve eğitimde sorunlar olsa da Ali, sağlık hizmetlerine erişimde bir sıkıntı yaşanmadığını vurguladı. Ali, “Corona’ya yakalanan ya da test yaptırmak isteyenlere sağlık kurumları ve devlet kendi vatandaşları gibi davranıyor” diye konuştu.
“Suriyelilerde Korona’ya yakalanma oranı düşük
Prof. Dr. Erdoğan da elde çok net, resmi veriler olmasa da Suriyelilerde Corona’ya yakalanma oranının Türkiye ortalamasına kıyasla biraz daha düşük olduğunu söyledi: “Bu konuda hala elimizde çok net, resmi bir veri yok. Ama Sağlık Bakanlığı ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’yle görüşmelerimde anladığım kadarıyla Suriyeliler bu konuda ciddi bir sorun alanı gibi görünmüyorlar. Yani Türkiye ortalamasında Covid’in durumu neyse üç aşağı beş yukarı Suriyelilerde de böyle. Hatta biraz daha iyi gibi.”
Erdoğan, Türkiye’deki Suriyeli nüfusun genç olmasının ve yaşam koşulları nedeniyle bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olmasının bunda etkili olduğunu vurguladı.
Peki Corona salgını süreci, Türklerin Suriyelilere bakışını nasıl etkiledi? Erdoğan, bu soruya şu yanıtı verdi: “Biz, Suriyeliler Barometresi Araştırmasını her yıl tekrarlıyoruz. Son araştırmamızı Aralık ve Ocak aylarında gerçekleştirdik. Türk toplumunda Suriyelilere yönelik az da olsa bir yumuşama görüyoruz. Suriyelilerde de kalıcılık daha da güçlenmiş. Çok net bir biçimde güçlenmiş. Bu hem Covid’den dolayı hem Suriye’deki vahim durumdan dolayı. Eğer bu insanlar şu an Suriye’de olsa sağlık imkanlarından ne kadar yararlanabilirlerdi? Bizim Türkiye’de de aşıyla ilgili çok sıkıntımız var ama yine de aşı programlarının içindeler. Belirli yaş grupları dahilinde onlara da aşı yapılıyor. Belki Suriye’de olsalar buna hiçbir şekilde ulaşamayacaklar. Dolayısıyla pek çok sebeple Türkiye’deki Suriyeliler’in Türkiye’de kalıcılık eğilimleri daha da güçlenmiş durumda.”
amerikanınsesi.com/Soner Kızılkaya-Oğulcan Bakiler