‘Beyaz Urfalılar’ın soyları tükeniyor mu?
Harita Mühendisi Müslüm Yıldırım, sosyal medya hesabında paylaştığı yorumla yeni bir tartışmanın ftilini alevleri.
‘Beyaz Urfalı’ veya ‘İsotçu’ olarak adlandırılan insan tipini tanımlayıp soylarının tükenmekte olduğunu anlatan Yıldırım, ortaya çıkan yeni durumu tarif etti
İşte Müslüm Yıldırım’ın o yazısı:
”Beyaz Urfalı, Alev ALATLI’nın Beyaz Türkler Küstüler’inden aşırma bir deyim gibi geliyor.
Kavram dilimize düşeli 5-10 sene oldu.
Eskiden İsotçu derlerdi. Şimdi değiştirdiler. İsotçu deyiminin biraz daha kırıcı olduğunu fark ettiklerinden şimdi ciddi ortamlarda bu kavramı kullanıyorlar. Samimi ortamlarda yine yakıştırma; İsotçu…
Kısaca Taşranın Urfa yerlisine taktığı bir isim beyaz Urfalı.
Esas itibariyle sosyolojik bir terim. Bir insan tipolojisini tarif ediyor.
Kişiye göre değişmesine rağmen haklı veya haksız, kavrama yüklenilen anlam aşağı yukarı şu :
Suya sabuna dokunmayan, Elini taşın altına koymayan , İyiyi güzeli isteyen ama olması için çaba göstermeyen, Kendisinin ve çekirdek ailesinin menfaatini önceleyen, Ticareti , alışverişi , ortaklığı biraz daha sağlamcı görünen , Sıkıştığında kaba kuvveti değil hukuku kullanan , Kamu otoritesinin yanlışını sorgulamayan, kurallara uyan, Pısırık , Yüze gülüp esas niyetini belli etmeyen , Komşuluğu zararsız , Ağzının tadını bilen , Yemek kültürü geniş ,Rahatına düşkün , Yaşadığı Şehir için, sözle bir şeyler isteyen , Aksaklıkları eleştiren, pratiğe gelince geri duran , Sesi sedası çıkmayan…
Genel olarak da pek hazzetmedikleri bir profil…
Kavramı temellendirdikleri kurtuluş savaşındaki hikayenin tarihi hiçbir geçerliliğinin olmadığını kendileri de araştırdıklarında itiraf ediyorlar.
Ama işin garip tarafı bir kısmı konu ticaret,ortaklık,komşuluk,evlilik olunca özellikle Urfa yerlisini tercih ediyorlar. Kendi kültürlerinden gelenleri pek tercih etmiyorlar.
Beyaz Urfalı veya isotçu…
Pek kalmadılar ama. Soyları tükenmek üzere.
Ortaya karışık Taşra kültürü Hakim ve baskın olunca geri çekildiler. Zaten popülasyonları da zayıf. Son temsilcileri piyasada . Onlarda kendilerine verilen görevlerde sergiledikleri kötü performans neticesi bir daha tercih edilmenin önünü kapadılar.
Ekonomik olarak da bir karşılıkları yok artık. Mülklerinin çoğu ellerinden gitti. Satıp yediler.
Peki Şehrin geleceğini tayin edecek yeni versiyon Şanlıurfalı tipi nasıl?
Açıkçası onlarda pek ümit vaat etmiyorlar. Genellemek elbette doğru değil ama aşağı yukarı oluşan profil şu:
Zengin olmak için her türlü yolu mubah gören,Kuralların kendileri için çiğnenmesini, başkaları için uygulanmasını isteyen, Her işini ikili ilişkilerle,torpille, araya adam koymakla halleden, Siyasette, şehrin geleceği için değil, kendi geleceği için yer alan, Şehrin değerlerini, kültürel zenginliğini,tarihi mirasını pek önemsemeyen,eline güç geçince önce en yakınına zulmeden, en yakın akrabasına bile kütük atan, elindekini korumak için kaba kuvveti hak gören, Önce vurup sonra haklımı haksız mı diye soran, Taziyesini, düğününü, mal varlığını gövde gösterisi haline getiren, Haramı besmele çekerek yiyen, Kendisini bilgisiyle, liyakatiyle değil ailesi ve aşireti ile pazarlayan bir profil.
Taşradan gelip şehirde yaşayanların hepsi böyle mi ? Asla değil
Urfa yerlisi olan herkes İsotçu mu ? Değil
Ama Şehrin kontrolü ortaya karışık kültürün elinde artık…
Zaten göçmenler gelince tam tüy dikildi …
Örneğin Ziyaretçilere Urfa’yı tanıtanlara bir bakın.Esasını bilmedikleri adetleri,misafirleri yolmak için kullananlar. Ömürlerinde gerçek bir sıra gecesi görmeden , Konukevlerinde Sıra gecesi diye sömürü gecesi tertipleyenler, Zurnasına para tıkılmadan, Ne idüğü belli olmayan kahvesinin fincanına bahşiş bırakılmadan ,İçinde ne olduğu belli olmayıp mideyi bozan çiğköftesini zorla insanlara ikram eden, bahşiş almadan gitmeyen kişilerin elinde artık Urfa kültürü.
İki cümleyi bir araya getirmeyi beceremeyip, koltuğa iltimas ve ayrıcalık istemek, kendisine siyasi gelecek temin etmek için gelen STK temsilcileri…
Ne beyazlar, ne morlar, al birini vur ötekine.
Kadim, insanlık tarihine yön vermiş dünya mirası bu şehri hakketmiyorlar….”