BBP Urfa İl Başkanı Çavcı’dan teröre tepki
Büyük Birlik Partisi (BBP) İl Başkanı Sabri Çavcı, Irak’ın kuzeyinde 12 askerin şehit olduğu terör saldırılarısını yazılı bir açıklamayla kınadı.
Şehitlere Yüce Allah’tan rahmet, kederli ve bir o kadar da gururlu ailelerine başsağlığı dilediğini vurgulayan Çavcı, 40 yıldır aynı acıyı yaşadıklarını ve aynı düşmanların beslediği, aynı kuklalara karşı savaştıklarını dile getirdi. terörle mücadele konusunda yapılması gerekenlere ilişkin şunları kaydetti:
“Terörün bütün unsurlarıyla topyekun mücadele etmezsek; Meclis’te, belediyelerde, sözde meslek kuruluşlarında, basında, terör propagandası yapılmasına, teröre maddi manevi destek sağlanmasına engel olmazsak; terör örgütü mensuplarına hak ettiği cezaları vermezsek; terör örgütleriyle mücadele eden güvenlik güçlerimize, şehitlerimize, gazilerimize, şehit ailelerimize haksızlık yapmış oluruz.
Daha kötüsü, ülkemize, milletimize, gelecek nesillerimize kötülük yapmış oluruz.
Bunu bir intikam hissiyle söylemiyorum.
Hukukun varlık sebebi intikam değildir.
Hukuk, o hukuku uygulayan toplumu korumak için vardır.
Cezalar, öncelikle, suç işleyenleri tecrit ederek toplumu suçludan korur.
Ama ceza, aynı zamanda, caydırıcılığıyla, o suçun yeniden işlenmesine engel de olmalıdır.
En korkunç terör suçlarını işleyenlerin, cezaevinde keyif yaptığı bir ülkede, terörle mücadelenin başarılı olması mümkün değildir.
Terör örgütü mensuplarının, Meclis’te, her gün, devlete, millete, hukuka meydan okuduğu, terör örgütünün sözcülüğünü yaptığı şartlarda, terörle mücadelenin başarılı olması hiç mümkün değildir.
Terör örgütünün talimatıyla kurulan ve yönetilen bir partiye, devletin bütçesinden yüz milyonlarca lira vererek, terörle mücadele etmek mümkün değildir. Buna derhal son verilmelidir. PKK nın partisinin eş genel başkanı çıkmış hadsizce ve onursuzca devleti, hükümeti ve milleti tehdit ediyor; “ sözde kürt sorunu çözülmezse, talepleri kabul edilmezse Trabzon’daki de, Tekirdağ’daki de rahat etmezmiş. Bre şerefsiz, haysiyetsiz vatan haini, millet, bayrak ve ezan düşmanı. Sen kimsin ki bu millete, bu devlete parmak sallıyorsun. Bu günün konforlu şartlarında böyle konuşabiliyorsun. Ama o kadar rahat ve emin olma. Gün gelir devlete baş kaldıran bölücü, hain dedelerinin akıbetini yaşarsın. Bunu da aklından sakın çıkartma!
Tekrar ediyorum:
Hukukun gereği derhal yapılsın.
Hükümeti, siyasi parti gruplarını, Anayasa Mahkemesi’ni, görevlerini yapmaya çağırıyorum.
Nedir o görev diyenlere de söylüyorum ki, hainlere müsamaha göstermeyin. Hak ettikleri cezaları verin. PKK’yı meclisten çıkarın ve her noktadan temizleyin.
Önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, sonra terörist sevicisi, hainlerin, teröristlerin sözcüsü Merdan Yanardağ’a ve diğerlerine herkesin, en çok da kendilerinin bildiği bir gerçeği yeniden hatırlatmak istiyorum:
Muhatap olduğunuz, anlaştığınız, iş birliği yaptığınız, adını her gün değiştiren topluluk; terör örgütünün talimatıyla kurdurulan ve yönetilen bir örgütlenmedir. Bu nedenle, hiçbir zaman bir “siyasi parti” olmadığı gibi bundan sonra da olmayacak.
Sizin;Devlet, vatan, millet ve ahlak başta olmak üzere tüm değerleri rafa kaldırarak yaptığınız oy oranı hesaplarınız, gizli pazarlıklarınız, siyaset cambazlıklarınız, kayıkçı kavgalarınız, bu gerçeği değiştirmeyecek.
*
Değerli Basın Mensupları,
Bilmeyenler olabilir, şimdi ben söyleyince öğrensinler:
Şehitlerimiz, “vatan” dediğimiz bu toprakların gerçek sahipleridir.
“Arazi”yi vatan yapan, o toprağa dökülen şehit kanıdır.
Şehitlerimizin aileleri, “şehit ailesi” oldukları günden itibaren, artık hepimizin ailesidir.
Bununla birlikte, şehit ailelerinin onurlarını korumak, şehitlerimizin uğruna can verdiği “devlet”in görevidir.
50 yıldır gazeteci kılığında aramızda dolaşan bir soytarının, şehit ailelerine hakaret etmesine, sen kimsin diyerek parmak sallamasına bahsettiğimiz, bizim kutsal olduğuna inandığımız bir devlet izin veremez.
Herkesi uyarıyoruz; Devlet, bu konuda görevini yapmazsa, “millet”in gereğini yapmasının sorumlusu olur.
Ve şehidimizin ailesine hakaret eden gazeteci kılıklı terörist sevicisine diyoruz ki; aklını başına al yoksa Alperenler aklını alır.”
Dün, basında; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkereleri, Meclis Başkanlığınca ‘Gelen Kağıtlar’ listesinde yayımlanarak Karma Komisyona havale edildiği.”; “Komisyondaki fezleke sayısının 733’e ulaştığı.”; Bu fezlekelerden 512’sinin, -parti ismi telaffuz etmiyorum- PKK’nın partisinin mensuplarından oluştuğu.”;“PKK’nın partisinin mensuplarına ait fezlekelerin, ‘terör örgütü üyeliği’ ile ‘örgüt propagandası’ iddiasıyla hazırlandığı.” bilgileri tekrar edildi.
Bu çok geç kalmış bir karardır.
Hukuk, bir an bile geçirilmeden, gecikmiş adaletin adaletsizlik olduğu gerçeği unutulmadan işletilmelidir.
Dün, basında, bir partinin genel başkanının “Olumlu ve olumsuz yönleriyle eyalet, özerklik ve federasyon gibi yönetim modelleri üzerine serbestçe tartışılabilmelidir.” cümlelerini okuduk.
Kimse karnından konuşmasın.
Türkiye’de zaten herkes her şeyi konuşuyor ve tartışıyor.
Türkiye, bebek katili bir müptezele “Heykelini dikeceğim” diyen parti genel başkanları, cumhurbaşkanı adayları gördü.
Tartışılamayan nedir?
Bu sözlerin sahibine diyoruz ki; Sen o tartışmanın neresinde olduğunu söylersen, biz de muhatabımızın ne demek istediğini anlayıp ona göre davranırız.
Şaşırıp da bize nerede olduğumuzu soranlara da peşinen söyleyelim:
Biz; Bağımsız, hür, bir ve bütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanındayız ve onu korumak için gerekirse hayatlarımızı da feda edeceğiz.
Anayasa Mahkemesi’nin, PKK’nin yavrusu Tip mensubu sözde avukat, gerçekte vatan, millet, din ve devlet düşmanı Can Atalay’la ilgili kararının gerekçesine dair birkaç cümle söylemek istiyorum. Öncelikle bu kararın altında oluru olan AYM üyelerine soruyorum?
Devlete isyandan, anayasal düzeni yıkmaya teşebbüsten 18 yıl mahkumiyet kararı almış ve bu kararı yargıtayca onanmış olan bir haini niye kurtararak meclise göndermeye çalışyorsunuz. Derdiniz ve amacınız nedir? Bunu yaparak kime hizmet ediyorsunuz. Bunu sizden kim istiyor.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türkiye Cumhuriyetinin tüm kurumlarının üzerinde değildir.
AYM başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarının birinci önceliği, devleti, içeriden ve dışarıdan yönelen saldırılara karşı korumaktır.
Ayrıca kararın niteliği ve üslubu, Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesi zaruretini bir kez daha ortaya koymuştur.
AYM gerekçeli kararda ne diyor;
“Kararımızı hiç kimse inceleyemez ve denetleme kararı yoktur.” diyor.
Yok ya siz hainlere, teröristlere, terör örgütü partisine sahip çıkacak onun önünü açacak kararlar alacaksınız, kapatma davasını sürüncemede bırakacaksınız, yüz milyonlarca para almasına onay vereceksiniz, biz de susacağız öyle mi? Asla susmayacağız ya bu karar altında imzası olanlar gidecek ya da AYM’nin yapısı değişecek.
İsveç’in, geçmişten bugüne, topraklarında PKK mensuplarını barındırması; PKK’ya silah ve para yardımı yapması; uluslararası kuruluşlarda ve kamuoyu önünde, PKK’nın sözcüsü gibi davranıp, Türkiye aleyhinde yaptırımlar uygulanması için mücadele etmesi; hiçbirimiz için sır değil. Yine kutsallarımıza çirkin saldırılara müsaade etmesi de işin cabası.
Kimse kusura bakmasın.
Bu şartlarda, İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusunun, Meclis’te, Dışişleri Komisyonu’nda kabul edilerek Genel Kurul’a sevk edilmesi bizce doğru ve yerinde bir karar değildir.
Tıpkı, 1980 Darbesinden sonra, Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne onay veren darbe yönetiminin, sonrasında Türkiye için sayısız probleme neden olan kararı gibi, yanlış bir karardır.
Açık olalım, açık konuşalım: Verdiği sözler konusunda ABD ye ne kadar güvenebiliriz. F35 projesine geri mi dönüyoruz. F16’lar kesin mi? Hayır.
Irak’ta ve Suriye’de dün de, bugün de PKK yı kurduran, kollayan, eğiten, donatan ABD değil mi? Buna son mu verecek, hiç sanmıyorum.
İsveç Rusya’dan korktuğu için NATO’ya girmek, dolayısıyla Rusya İsveç’e saldırırsa, Türkiye’nin kendisini korumasını istiyor.
PKK’ya silah veren, para veren, PKK’lıları koruyan, uluslararası alanda PKK’nın sözcüsü gibi davranan İsveç için Mehmetçik neden savaşacak?
Binaenaleyh kimse bizim aklımızla alay etmesin, Türk Milletine ahmak muamelesi yapmasın.
Görüşmelerin tamamlanmasının ardından, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ayrı ayrı oylandı ve kabul edildi.
Bütçenin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
*
Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettim:
Asgari ücret 17 bin liranın altında olmamalıdır.
Enflasyon tek haneli rakama düşene kadar, 2024 Temmuz ayında tekrar güncellenmelidir.
En düşük emekli maaşı %100 (yüzde yüz) artırılarak 15.000 TL olmalıdır. Diğer emeklilerimizin maaşları da buna paralel kademeli olarak yükseltilmelidir.”