Ahmet Arslan, Urfa, Müzik ve Felsefe!

Urfalı ünlü Felsefe Profesörü Ahmet Arslan, Urfa’nın içinde bulunduğu geri kalmışlığını kastederek “Tatlıses mi yoksa Ahmet Arslan mı?” bir tercih yapması gerektiğini vurgulamıştı.
Yazar Mehmet Kurtoğlu, ”Bugün Urfa, tarihi dinamiklerinden kopmuş, üzerine oturduğu mirası tüketmiş Türkiye’nin en cahil şehri. Müzikle, sıra gecesiyle yemekle kafayı yemiş” şeklindeki sözlerle bu değerlendirmeye hak vermişti.
Kendisine üstü kapalı yanıt veren Eğitimci Mehmet Sarmış, “İkisini de beğenen çıkabilir. Bazılarımız ikisini de beğenmeyebilir. Urfa’yı ve Urfalı’yı eleştirmek başka, böyle genelleştirip utanılacak bir şeymiş diye yaftalamak başka. Bir şehri ve o şehrin halkını böyle bir şekilde aşağılamak kimsenin haddi de hakkı da değil.” demişti.
FELSEFE Mİ, CEHALET Mİ?
Bunun üzerine Kurtoğlu bir yorum daha paylaştı.
Ahmet Arslan’ın bu sorusuyla kimseye bana veya Tatlıses’e benzeyiniz demediğine vurgu yapan Kurtoğlu, ”Zira doğan çocuk anne ve babasına dahi bire bir benzemezken, farklı bir kişilik sahibi olurken Ahmet Arslan toplumdan kendisine benzemesini nasıl isteyebilir?” diye sordu, “Tatlıses mi yoksa Ahmet Arslan mı?” konusuna bir kez daha şöyle açıklık getirdi:
”Hoca beni örnek alarak ya felsefe yapacaksınız ya da Tatlıses’i örnek alarak felsefeniz olmadan, şehrin içindeki durumunu sorgulamadan, halinizden memnun olarak türkü çığıracaksınız, demek istemiştir. Ama nedense hocanın “felsefe mi yoksa cehalet mi” sorusunun bırakıp onun ateistliği, deistliği üzerinde durmaya, sanki hocanın Tatlıses ile yarışmak gibi bir derdi olduğu üzerinde durdular.
KONUYU FARKLI TARAFLARA ÇEKMEK, HOCAYI TERSTEN ANLAMAK TAKDİRE ŞAYAN
Urfa’da müzisyenler dışında kimsenin Tatlıses olmak gibi bir derdi yok! Kimsenin Ahmet Arslan gibi olmak diye de bir derdi yok!
Hoca, Urfa’nın içinde bulunduğu sancılı durumdan, geri kalmışlıktan çıkabilmesi için felsefesi olması yani düşünmesi, fikretmesi, sorgulaması gerekir, demek istiyor. Ancak yapılan tartışmalar ve yorumlarda hoca Urfa’ya hakaret etti, hoca Tatlıses olmak istiyor vs. gibi görüşler yer aldı. Hoca, kendinin ve Tatlıses’in ismini örnek vermesi bir mesaj, bir sembol, bir metafor olsun diyedir. Urfalıların önünde iki örnek şahsiyet var. Biri felsefeci diğeri türkücü! Şehir türküyle mi ilerleyecek yoksa felsefe ile mi? bunu farklı alanlara çekmenin bir manası yok!
Urfa’da peygamberler ve filozoflar müzik yapmıştır. Hz. Davut lir çalıp şiir/müzik ile dua etmiştir. Zebur’daki “Neşideler Neşidesi” şiirdir. Müziktir. Aynı zamanda Davut Peygamber liri icat etmiştir. Sesinin güzelliği dünyaca meşhur olduğundan güzel seslere “Davudi” benzetmesi yapılmıştır. Urfa’da Hz. Davut ile ilgili anlatılar mevcuttur. Ahmet Arslan felsefe deyince müziği yok saymamıştır. Müzikle felsefenin iç içe geçtiği bu şehirde hocayı tersten anlamları gerçekten dikkate şayandır.”
‘SIRA GECELERİ’NİN DAHİ ADINI BATIRDILAR
Sosyal medya hesabında paylaştığı yazıda Urfa’nın zengin musiki mirasını özetleyen Kurtoğlu, ”Bugün yapılan müziğe baktığımızda eskilerin “uçkur havası” denilen bayağı bir müzik hâkim. Sanat, estetik ve felsefeden yoksundur. Sıra Gecelerinin dahi adı batırılmıştır. Şahsen Valiliğin veya Belediye’nin yerinde olsam Sıra Gecesi altında müzik yapılmasına izin vermem. “Eğlence Geceleri” adı altında müzik yapılmasına izin veririm. Kimsenin dini, felsefi, hikemi boyutu olan “Sıra Gecesi” geleneğini bozmaya, bayağılaştırmaya hakkı yoktur. Hele davul zurna sokmaya hiç mi hiç hakkı yoktur!” dedi.
GELİŞMEYE KAPALI TOPLUMLAR SÖMÜRÜLMEYE MAHKUMDUR
Tartışmaya katkı sağlayan diğer bazı yorumlar şöyle:
Mustafa Elverdi: Ahmet Arslan bir konuya sızı duyarak dile getirmesine rağmen, gürültülü ve şamatalı tepkiler, Arslan’ı Atina’ya, Kurtoğlu’nu Urfa dışına itme çabaları cehalette boğulmayı öngörmek anlamına gelir. Türkiye lanetli bir ülkeye dönüştü. Çığırtkanlar da İbrahim Tatlıses’in yanında yerlerini almak için sıraya girmişler. Feryat ve figanın bile felsefi derinliğini yazmayınca, bin yıllar boyunca notasız figanları müzik sanan bir sanat anlayışı ne kadar sadra şifadır.
Çağdaş Güneş Gündüz: Ahmet hocanın konuşmasını bu şekilde ayrıntılı anlatmak zorunda kalmanın üzüntüsü zaten durumu ve hocanın dertlendiği konuyu anlamaya yetiyor.
Gülşen Uysal: Dindar bi bölgeden din karşıtı insanların olması ayrı psikolojik sosyolojik durum. Urfalılar hep söylerdi; Urfalı yabancıyı sever, birbirini sevmez diye. Arslan da Urfalı sevmiyor olmalı. Biraz kitap okuyup eğitim görünce çıktığı kabuğu beğenmeyen bir anlayışın felsefik olarak Urfalıya faydası olmaz. Tabii ki sorunlar var. Sorun aşağılamayı gerektirmez.
Ferhat Karagözlü: Ahmet hocanın verdiği mesajın özünden uzaklaştırıp müzik ile felsefe arasında tercih yapılmasından tut, dini ve dünya görüşünü aşağılamaya varan yorumlar yapıldı. Aydın bildiğimiz bazı Urfalılar bile olaya at gözlüğü ile bakmış ve yorumlar yazmıştı. Bağnaz, tekdüze, farklı fikirlere gelişime kapalı toplumlar her zaman sömürülmeye mahkumdurlar, sızlanarak mutluluk oyunu oynarlar.