İbrahim Halil Okuyan
11 Nisan 2006
Halkımızın huzur ve selâmeti için çalışan Polisimiz, Devletimizin kendisine verdiği yasal hak ve selâhiyetler çerçevesinde görevini en iyi şekilde yerine getirmektedir. Kanunlarla polisin elinin kuvvetli olduğu zamanlarda halkın huzur ve selâmeti de iyi olmuş, yetkiler azaldığında iş tersine dönmüştür. 161. yıldan beri halkımızla ve devletimizle içiçe yaşayan bu Teşkilâtı her bakımdan kuvvetli kılmak gerektiği iyice anlaşılmıştır artık. Polisin olmadığı yerde huzur da yok olmuştur. Veya yetkilerinin daraltıldığı zamanlarda tabir caizse namuslu vatandaşın nefesi de daralmış, huzurdan mahrum kalmıştır. Zaten namuslu vatandaşın hiçbir zaman polisten şikâyeti olmamıştır. Niye olsun ki… ınsan canını, malını, namusunu koruyan bir Teşiklâttan, emniyetinden şikâyetçi olur mu?.. Bu, eşyanın ve insanın tabiatına aykırı birşey olmaz mı?.. 1,5 asırlık bir dönemde elbette polisimizin de iyi ve sıkıntılı günleri olmuştur. Hatırladığım kadarıyla 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası günlerinde bir kısım fırsatçılar, iyi niyetli olmayan kimseler Polisi devrilen iktidarla işbirlikçi, bir bakıma vatan haini(!) göstermek için çaba sarfediyorlar, Milletin gözünden düşürmek istiyorlardı. şükürler olsun ki, bu düşüncenin yanlış olduğu halkça çabuk anlaşıldı. Hatadan çabuk dönüldü. Halk, polis, asker yine kolkola girdi ve kardeşlik avdet etti. Polis, devletin polisidir. Hiçbir zaman siyasetin, politikanın adamı olmaz. Milletimizin huzur ve selâmetini istemiyenler her zaman kendilerine uygun fırsatlar arar ve çoğunlukla da bulurlar. şimdi doğru veya yanlış bir AB sevdasına düşmüşüz. ışin nereye varacağını nelere malolacağını pek kestiremiyoruz. Bu arada “AB kanunlarına uyum sağlama” anlamında adapte ettiğimiz kanunlarla Polisimizin gücünü maalesef kısırlaştırıyoruz. Tabii 70 milyonluk Ülkemizde bu zaaftan istifade etmek isteyenler çıkıyor, her türlü asayişsizliği sergiliyorlar. Polis eski gücünü kullanamıyor. Üstelik bir kısım sorumsuz ve tuzu kuru Sivil Toplum Örgütleri de demokrasi(!) adına derdimize tuz-biber ekip polisin değil, kötü niyetlilerin elini ve amacını kuvvetlendiriyorlar. Ondan sonra da gel polisten iş ve güç bekle… Ne derecede olabilir? Ama yine sağ olsunlar. Polis Teşkilâtımız asırları aşan misyonuna lâyık bir fedakârlıkla olayların üzerine atılıyor, işin içine giriyor, Memleketimizin ve halkımızın huzuru için ne lâzımsa yapıyorlar. Unutmayalım ki, polisin zayıf kalması hepimiz için bir kayıptır. Dürüst ve namuslu insanlar bunu hiçbir zaman istemezler. Onun için canını feda etme bağlamında asker ve Jandarmadan hiçbir zaman geri kalmayan, bu Vatan ve Millete onlarla eşdeğerde şehit veren Polislerimizi desteklemeli onların yanında olmalıyız. Gerek asayişimiz ve gerekse sosyal hayatımızın bir parçası olan Polisimizin Bayramının 161. Yılını kutlar, onlara sevgi ve saygılarımızı sunarız. Vatan için canını veren bütün şehitlerimizle birlikte Polis şehitlerimizi de saygı ile anarken, huzur ve selâmetimizin tesisinde halka hizmet veren bu Teşkilâtımıza ve bütün güvenlik güçlerimize üstün başarılar dileriz. Ayrıca şunu da belirtelim ki, Avrupa ülkeleri kendi polislerini hiçbir zaman zaafa uğratma yolunu seçmiyorlar. Son Fransa olaylarında görüldü ki, polis asayişi sağlamak için herşeyi yapıyor ve kendi ıçişleri Bakanlığından destur alıyor. Biz AB diyorsak, bu gerçeklerde de onlara uymalıyız. Kim ne derse desin.. Kötü niyetlilerin dahi canını, malını koruyan da polis değil mi?…