Ömer Elçi
1 Mayıs 2008
Teni yakan sıcaklıkta yürüyüş sonrası, dinlenmek için oturduğum kayalıkta; Nisan esintisinde gözlerimi gök maviliğine çeviriyorum.
Mavilikte ufacık bir bulutçuk hareketsizce duruyor.”Baharı yaşayamadan yaz sıcakları oluşmaya başladı “ derken gözlerini bulutçukta görmenin şaşkınlığını, heyecanını yaşamaya başlıyorum…
Onlarca adım uzağımdaki badem ağaçlarından birine konmuş olan ama göremediğim bir kuşun ötüşünü dinlerken; yağmursuzluktan sararmaya başlayan dağ otlarının, çiçeklerinin kokusu ayrı bir güzellik oluyor…
Bulutçuktaki gözlerin, dağ sessizliğinde yankılanan kuş sesi; ciğerlerime doluşan kır çiçeklerinin kokusu mutlulukların en anlatımsızı…
ılkbaharı yoksunluğunda yaz mevsimini yaşamak zorunda kalan mor sümbüller, keme otları, dağ çövenleri ve oturduğum kayalığın hemen yanındaki kılıç otu(mor glayöl) esen sıcak rüzgârda salınıyor…
Üç yana göz alabildiğine uzanan ve birkaç güne kalmadan her yanı yeşile büründürecek fıstık bahçelerini seyrederken, karşıdaki dağlara; uzaklara gidiyor gözlerim ve düşüncelerim…
Gözlerim doğada ve mavilikte dansa kalkıyor saniyelerde…
Maviliğe, mavilikteki tek beyaz bulutçuğa ve bulutçuktaki gözlerine gülümsüyorum…
Çölde kaybolmuşların, susamışların halüsinasyon hali diyerek kendime gülüyorum…
Buluta, buluttaki gözlerine gülümsüyorum…
Gülümserken zaman duruyor…
*
Sigaramı yakarken, gözlerim badem ağacının dibinde sararmaya başlamış filizlenen otlar arasındaki beyaz papatyaya takıldığı an ötücü kuşun sesi kesiliyor…
“Haftalardır yağış yok, toprak kavruk, güneş yakıcı” diye düşünürken; arı vızıltısı sessizliğe hançerleşiyor. Mor çiçekli glayöl etrafında vızıldayan arı, glayölün az uzağındaki inci sümbülüne pike yapıyor…
Gözlerin bir anda papatyada da oluşuyor…
Gözlerin hem bulutçukta, hem papatyada…
Duyguların gelgitlerinde gözlerim kâh papatyada, kâh bulutçukta…
“Bulutlar dünyadaki güzellikleri görür ve güzelliklere ağlar; bulutların gözyaşlarıyla canlanır hayat ” derlerdi çocukluğumda büyükler…
Her yağmurda, karda daha çok severdim doğada oluşmaya başlayan değişiklikleri. Doğanın güzelliklerine, dünyada yaşamın sürmesi için ağlayan bulutları bir başka severdim ve hep bulut olmak isterdim…
Bulutlarsa artık çok yükseklerde ve tek tük…
“Bulutlar sevgiyi, saygıyı sözel yaşayan; güzellikleri unutanlara küskünleşti ve kızgınlaştı mı?” diye düşünürken bulutçuktaki gözlerin kaybolmaya başlıyor…
“Bulutçuk” diye haykırmak istediğim an bulutçuk mavilikte tülleşiyor ve Afrika çöllerinden savrulup gelen tozlar maviliği sarartmaya başlıyor…
Mavilik sararıyor, gülümsemem sararıyor; yere konuşmaya başlayan tozlarda papatya sararıyor…
Maviliğe ve arkama bakmadan yürümeye başlıyorum bahçelerin üzerine inmeye başlayan sarı çöl tozlarına doğru…
Aramayacağım artık diyorum mavilikte kaybolan gözlerini…
Aramayacağım artık diyorum artık gözlerini papatyada…
Aramayacağım diyorum, çünkü gözlerin beynimde…