KİMSENİN BİLMEDİĞİ URFALI
Ebru Okutan Akalın
4 Şubat 2011
KİMSENİN BİLMEDİĞİ URFALI
Güneri Civaoğlu. Yıllarca ülkenin en önemli gazete ve televizyonlarında etkin görevlerde bulundunuz. Hayatınızın her detayı neredeyse herkes tarafından biliniyor. Ancak bilinmeyen bir detay var ki o da aslında Urfalı olduğunuz…
Evet ben Urfalıyım. Rahmetli Babam hep biz Urfa Viranşehirliyiz derdi. O da kendi babasından duyarmış. Babamın söylediğine göre Viranşehir’de ailemizin arazisinin içerisinde bir su akarmış, adı Civa Deresiymiş. O yüzden Civazadeymiş lakabımız. Sonra soyadı kanunun çıkmasıyla zade yasaklanınca Civaoğlu olmuşuz. İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof. İlhami Civaoğlu da yine bizim ailedendi . Bir özel davette karşılaşmıştık ve sadece kısa bir sohbet edebilmiştik. Maalesef şimdi hayatta değil. Hayatta olsaydı, onunla bu konuyu uzun uzun konuşmak isterdim. Belki onda daha çok bilgi vardı.
Bizim nüfus kaydımız İstanbul. Aslında bu konuyla ilgili detaylı bir araştırma yapmak istiyorum ama fazla vaktim yok. Ankara’da bir arkadaşımız “abi ben araştırayım” dedi ama ne yaptı bilemiyorum.
Hatta ben yıllar önce Beka Vadisinde Abdullah Öcalan’la bir ropörtaja gitmiştim. O da duymuş benim Urfalı olduğumu. Bununla ilgili bir konuşma geçmişti aramızda. “Ben aslen kadastrocuyum araştırırım, siz bizdensiniz” demişti bana.
Peki bu kültürden ailenizde kalan bir şeyler var mı?
Maalesef o kültüre ait hemen hiç bir şey yok. Babamın ailesi uzun süre önce göç etmiş. Pek bağımız kalmamış. Dediğim gibi çok araştıramadığım için detaylarını iyi bilmiyorum.Tabii Annem de Boşnak’tı. Bu nedenle O kültür daha baskındı sanırım evimizde. Annemin babası Sarayda muhafız alayının başındaymış. Padişah Abdülhamit dedemleri Bosna’dan getirtmiş. Kılıçali’ye yerleşmişler. Kılıçali’de iki konak varmış.Birinde Anneannem ve ailesi kalırmış. Gaz tenekesiyle limonatalar gelirmiş.Çerkez tavuğu yaparlarmış. Saraydan yaklaşık 5000 eve Çerkez tavuğu dağıtılırmış. Yemekleri saraydaki cariyeler pişirirmiş. Çerkez Tavuğu soğuk yenir diye bilinir ancak işin aslı Çerkez Tavuğu tamamen dağıtılıncaya kadar soğurmuş. Ayrıca Boşnak böreği de yapılırdı evimizde. Mezelerimiz vardı. Rakı içilirdi ben de rakı severim.
Urfa’nın yemeklerini de çok severim. Hele Urfa Kebabı;.çok özel ve güzeldir.Gittiğim restoranlarda da özel olarak yaptırırım.
Urfalı çok sevdiğim dostlarım da vardır. Erel Oral iyi dostumdur mesela, Bucak Aşireti reislerinden Hasan Oral’ın oğluydu.Hasan Amca derdik, senatördü.Yüksel diye bir kardeşi vardı, o daha çok köydeydi.Atla arazide gezerdi. Erel Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni birincilikle bitirdi. Şimdi Amerika’da yaşıyor.Senede bir gün gelip köylerden gelen paraları toplayıp gidiyorlar.Erel uzun boylu yeşil gözlü Hollywood artistleri gibi bir adamdı. O, beni çok davet etti Urfa’ya ama gidemedim bir türlü.Sedat Bucak da sevdiğim bir insandı, o küçüktü o zamanlar ama çok kahraman bir çocuktu.
Daha önceleri Urfa’da bulundunuz mu?
Tabi birkaç defa geldim. Ama bayağı oldu en son Turgut Özal ‘la gitmiştim.
Tekrar gelmeyi düşünüyor musunuz?
Evet istiyorum ama çok yoğunum. Bakın saat şimdi 19:00’a geliyor. Ben buradan çıkacağım Kanal D’ye geçip Şeffaf Oda’nın montajıyla ilgileneceğim. Bu binadan çıkmam 21:00’i bulur.Yaşlandıkça yoğunluğumuz azalır dedik ama arttı.Bir de dans yarışmasına girdik.
Evet o konuda da olumlu yorumların yanı sıra çok eleştirildiniz.
Evet ama ben o yarışmaya gençlere örnek olsun diye girdim. Diyarbakır’da halkımız kadın ve erkeğin sarılarak ortada salınmasına henüz hazır değil deyip dans kursunu iptal ettiler.Ben buna tepki olarak bu yarışmaya katıldım.Kan kültürünün yerini spor almalı, dans almalı, müzik almalı mesajını iletmek istedim gençlere.
Hayatınızda yeri olan Urfalılar kimlerdir?
Necmettin Cevheri çok yakın dostumdur. Galatasaray’ın eski başkanlarından Selahattin Beyazıt’ın da yakın dostuydu. Bir gün Selahattin bana yeşil çok güzel ipek bir kravat hediye etti. Teşekkür edip aldım Nereden çıktı diye sorduğumda, “Necmettin bana Amerika’dan Güneri’ye yeşil bir kravat al ve benim adıma hediye et” dedi. Cevheri tam anlamıyla bir siyaset bilgesidir. Galatasaray Lisesinden mezun, görgülü, kibar bir adamdır. Onu çok severim. Kemal Kınacı, Hüseyin Kırcalı ve Bekir Coşkun da çok değerli sevdiğim meslektaşlarımdır.
Gazeteciliğin standartlarını değiştirdim yükselttim dediğiniz Güneş Gazetesi yıllarını anlatır mısınız?
Evet bunu sadece ben söylemiyorum. Herkes söyler gazetecilerin hayat seviyesi yükseldi. Hatta Ertuğrul Özkök “bizim sendikamız Güneri Civaoğlu’dur” der. O zaman sadece bizim transfer ettiğimiz gazeteciler değil, diğerlerinin de maaşları durduk yere yükseldi.Bu gazeteciler için önemliydi. Zira geçim yapmakta zorlanan gazeteci işine yoğunlaşamaz. Başarı gösteremez.
Konuştuğum eski gazetecilerin çoğu Babıali yokuşlarını özlemiş görünüyor. Bugünün Medya Center’larının soğuk duvarlarına ve görkemli görüntüsüne alışamadıklarını dile getiriyorlar.Ya siz?
Tabi ben de aynı şekilde düşünüyorum. Bu yanlış bir şeydi. Gazeteci halkın içinde olmalı. Babıali’deyken şehrin göbeğindeydik. Sorunları daha rahat görüyorduk. Trafiğin içindeydik. Öğlenleri Sultan Ahmet’te yemek yerdik. Böylece sorunların da göbeğinde olurduk. Buralara taşınma fikri Bedrettin Dalan’ın fikriydi. Size arsa vereyim şehrin dışına taşının dedi. Şimdi bu cam saraylara kapandık.Eski sıcaklık kalmadı.
Dışarıdan oldukça ihtişamlı bir yaşam süren hatta sanki hiç sıkıntı yaşamamış, gününü gün etmiş bir Civaoğlu imajı var. Gerçekten böyle mi?
Hiç sıkıntı yaşamaz olur muyuz ?! Aksine biz psikolog gibiyiz, her türlü dert bizi bulur.Sonra ailevi sorunlar,sağlık sorunları ve ülkenin sorunları varken nasıl olur da hiçbir şeyi dert etmeyiz ? Ancak buradan çıktıktan sonra 10 dakika içinde ölüp ölmeyeceğimiz belli değil, o yüzden her anımızı en iyi şekilde yaşamamız gerektiğine inanırım.
Gazetecilik mesleğinin duayenlerinden Güneri Civaoğlu aslında bir avukat? Peki neden gazetecilik değil de hukuk okudunuz?
Aslında ilginçtir ama ben mimar olmak istiyordum. Ancak orada devam zorunluluğu vardı. Benim de hem çalışıp hem okumak zorunda olduğum bir dönemdi.O nedenle Hukuk Fakültesini tercih ettim.Zaten 1. sınıftayken çalışmaya başladım ve çalışmaya başladığım ilk sene yılın gazetecisi ödülünü aldım. Sonra 8 yılda hukuk fakültesini bitirdim. Halen İstanbul Barosuna kayıtlı avukatım.
Haftada altı gün yazmak zor gelse de üç gün yazmadığımda içim sıkılır dediğiniz bu mesleği bırakmayı düşünmüyor musunuz?
Bu meslek beni bırakmadıkça ben onu bırakmayı düşünmüyorum.Tabii sağlığım el verdiği müddetçe.
EDİTÖRÜN NOTU..
Urfalı İstanbul Beyefendisi
53 yıl önce bugün dedem İsa Okutan oğulları Nuri ve Ömer Okutan’ı yanına alarak bize bıraktığı en değerli mirası olan gazetemizi kurmuş. Ailenin 2.kuşak temsilcisi Bülent Okutan da güçlü kalemi ve sağlam yüreğiyle Hizmet Gazetesine altın yıllarını yaşatmış. Bense ailenin 4.kuşak temsilcisi olarak ağabeyim Önder Okutan’dan acısıyla birlikte 2005 yılında devraldığım bayrağı taşımaya çalışıyorum.
O günden bugüne gazetemizin emekçileriyle birlikte her sene yıl dönümümüzde, siz değerli okurlarımıza daha özel bir gazete çıkarma telaşını yaşıyoruz. Bu gün de sizlerle şimdiye kadar hemen hiç kimsenin Urfalı olduğunu bilmediği, Türk Basınının duayenlerinden Güneri Civaoğlu röportajını paylaşmak istiyoruz.
Güneri Civaoğlu güler yüzlü, alçak gönüllü ve oldukça cana yakın bir insan. O, her ne kadar ailesinde bu kültüre ait pek bir şey kalmadığını söylese de, sıcak ve sevecen duruşuyla genlerindeki Urfalılığı çok iyi yansıtıyor. Hele Urfalı dostlarından bahsederken gözünde parlayan ışığı görünce, aslında Urfalılığı ne kadar özümsediğini hissetmemek mümkün değil.
Güneri Civaoğlu’yla Milliyet Gazetesi’ndeki mütevazı odasında gerçekleştirdiğimiz röportaj benim için gazetecilik kariyerim açısından da oldukça heyecan verici ve anlamlıydı. Onun gibi Türkiye’ye mal olmuş bir efsanesinin karşısında heyecanlanmamak tahmin edersiniz ki mümkün değildi.Ancak pozitif yaklaşımı heyecanımı kolayca yenmeme ve röportajın doğal bir sohbete dönüşmesini sağladı.
Usta kaleme tüm bunlardan ötürü çok teşekkür ediyorum ve hep birlikte Urfa için güzel haberlerle dolu nice yıllara diyorum.
Biyografi
Güneri Cıvaoğlu (1 Ocak 1939, Ankara)
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okurken aynı zamanda gazetecilik de yapan Cıvaoğlu, Akis dergisi ve Yeni İstanbul gazetesinde muhabir olarak çalıştı. TRT’nin kuruluşunda sabah haberlerini hazırlayan ekibin başındaydı. Hukuğu Strasbourg Üniversitesi’nde bir süre ekonomi okudu, izleyen yıllarda Tercüman Gazetesi’nin genel yayın yönetmeniydi. Güneş Gazetesi’ni ortağı ve genel yayın yönetmeni olarak kurdu.1986-1996 yılları arası Sabah Gazetesi’nde köşe yazarı, Show TV nin ilk genel müdürü idi. 1996’dan bu beri Milliyet Gazetesi’nin başyazarı. Kanal D’de 8 yıl siyasi olayları yorumladı. Durum adlı programı hazırladı ve sundu. 5 yıldır Kanal D ‘de yayınlanan Şeffaf Oda programını hazırlıyor ve sunuyor.
Bilgi Üniversitesi’nde İletişim dersleri veren Cıvaoğlu, aynı zamanda İstanbul Barosunda kayıtlı avukat. Medeni hali evli.