Av. İzzet Doğan
20 Temmuz 2024
ADALET TARİHİNDE BİR İLK;
CEZAEVİ BASKINI
Bir okul açan bir hapishane kapatır (Victor Hugo)
Elazığ Açık Ceza İnfaz Kurumunda gece yarısı yaşanan olaylar bana önce çocukluğumdaki bir anıyı anımsattı. Urfa cezaevinin Karakoyun deresi tarafına bakan sokakta bir genç elindeki bıçağı, cezaevinin birinci katında bulunan demir parmaklıklı pencereye fırlatıyor ve yüzü görülmeyen bir hükümlünün de eli bıçağı tutmaya çalışıyordu. Bıçak birkaç kez denemede hükümlü tarafından tutulamadı ama sonra yüzü ve gövdesi parmaklıklar arasında görülemeyen o el bıçağı tutmayı başardı.
Bıçağı yukarı fırlatan genç “amcam oğlunu içeride öldürmek istiyorlar o da kendini koruyacak” diye söylenip oradan uzaklaştı.
O günlerde ilkokuldaydım. Sonradan özellikle cezaevi filmlerini izleyince oradaki mahkumlar arasındaki çekişmelerin-düşmanlıkların yaşamı nasıl çekilmez, stresli hale getirileceğini düşünmeye başladım.
Herkesin bildiği yaşadığı örneklerde hükümlü ya da tutuklunun cezaevinden bir an önce çıkmak istemesi, bazılarının ise firar etmesi. Fakat Elazığ Açık Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan olay tam tersi.
Bu olay hakkında Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada; “05.07.2024 tarihinde Elazığ Kampüs Açık Ceza İnfaz Kurumunun etrafında bulunan tel örgülerden atlamak suretiyle kuruma girdiği tespit edilen bir şahıs, kurumda adli suçtan hükümlü olarak barındırılan Murat Bulut’u ateşli silah ile bacağından yaralamıştır. Yaralanan hükümlü vakit kaybetmeksizin ambulans ile hastaneye sevk edilmiştir….Olayla ilgili başlatılan adli soruşturma çerçevesinde, içlerinde saldırıyı gerçekleştirdiği değerlendirilen failin de bulunduğu 5 kişi gözaltına alınmış olup, sorguları devam etmektedir” denildi.
Medyada ise bu olay :”15 suç kaydı bulunan 24 yaşındaki Musa Orhan ve beraberindeki dört kişi, gece 00.20 civarında bir minibüsle cezaevinin yakınına gelerek tel örgüleri kesti ve B-5 koğuşuna girdi. Orhan, burada 20 yaşındaki hükümlü Murat Bulut’a kurşun yağdırdı. Kanlar içinde kalan Murat Bulut hastaneye kaldırıldı. Olay sonrasında maskeyle kaçmaya çalışan Musa Orhan, kısa süre içinde yakalanarak yeniden cezaevine gönderildi. Saldırı sırasında yaralanan Murat Bulut ise hastaneye kaldırıldı.” diye yer aldı.
Cezaevindeki bir kişiden intikam almak için bilinçli olarak suç işleyip içeri girme örneklerini hem gerçek yaşamda görmüş ve hem de filmlerde izlemiştik. Elazığ’da yaşanan olay farklı.
Cezaevini basan, cezaevi firarisi
Sözcü Gazetesinde Saygı Öztürk adıyla yayımlanan haberde tam Aziz Nesin’lik bir bilgi yer aldı; …Cezaevine hepsi sabıkalı 4 arkadaşı ile birlikte minibüsle gelen Musa Orhan’ın yanı sıra Eren Can Yabancı’nın da cezaevi firarisi olduğu ortaya çıktı.
Olayın geçtiği açık ceza infaz kurumu 5275 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinde ‘Açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır’ diye tanımlanıyor.
Sonuçta yaşanan olayın kabul edilemez ve inanılır gibi olmadığı, açık infaz kurumlarında bile can güvenliğinden devletin sorumlu olduğu tartışılamaz.
Biz günlük yaşamda insanların güvensiz olduğunu, kapalı cezaevlerinin de aynı durumda olduğunu düşünürken bu kez açık infaz kurumunun da güvensiz olduğunu öğrenmiş olduk. Zaten yasa da yalnızca firara karşı dış güvenliğin bulunmadığı, güvenliğin kurum görevlilerinin gözetim ve denetiminde olduğu ancak, hükümlülerin güvenliğinin nasıl sağlanacağı açıklanmamış.
Çocukluğumda bir hükümlüye bir yakının elindeki bıçağı, cezaevinin birinci katında bulunan demir parmaklıklı pencereye fırlatarak vermesi olayı benim dar alanlarda birlikte yaşamak zorunda olan insanlar arasındaki ilişkilere olan ilgimi artırdı.
Kerim Korcan’ın eserinden uyarlanan, müziklerini Ahmet Kaya’nın yaptığı “Tatar Ramazan” filminde, Ramazan adam öldürmekten ikinci kez hapse girer.
Koğuşta esrar satan, kumar oynatan bir koğuş ağası ile karşılaşır. Ramazan kimseye bulaşmak istemez ama hapishane müdürü ve gardiyanlar da koğuş ağasıyla dayanışma halindedir. Ramazan ise garibanlarla yakınlık kurar. Ramazan bir gün koğuş ağası Mustafa’nın yaptıklarına dayanamaz ve onu tokatlar. Mustafa ve arkadaşları da Tatar Ramazanı öldürmek ister ama, Ramazan önlemini almıştır, hazırlıklıdır ve daha atik davranıp Mustafa’yı bıçaklayarak öldürür. Bu olaydan sonra Mustafa’nın namı 700 kasaba, 70 il ve 7 düvele yayılır.
Dediğim gibi sınırlı ve dar alanlarda birlikte yaşamak çok zordur. Üniversitede okuduğum yıllarda bir ara Site Öğrenci Yurdunda 4 kişilik bir odada kaldığım geceleri anımsarım. Oda arkadaşlarından biri 40-45 yaşlarında Gavur İrfan lakaplı yıllanmış sözde bir öğrenciydi. Gece o küçük odaya dışarıdan adam getirir ve çok geç saatlere kadar odada kumar oynarlardı. Sesten ve ışıktan uyuyamazdık. Yurt yönetimi de yeterli özeni göstermiyordu. Sonradan odaya gelen iki arkadaşla işbirliği sağlayınca Gavur İrfan’ı başka odaya attırabildik.
Cezaevlerinde hücrede kalmak da çok zordur.
le trou(1960) adlı film, Gaspard adlı mahkumun 4 kişinin yer aldığı bir hücredeki ilişkilerini anlatır. Hücredeki mahkumlar onun katil mi, hırsız mı it mi kopuk mu sapık mı ya da bunlar gibi başka bir şey mi olup olmadığıyla ilgili değildir. Sorun hücredekilerin uzun zamandır. planladıkları ve tıkır tıkır işlemesini umdukları hapishaneden kaçış planlarını hücreye sonradan gelen Gaspard’ın sızdırıp sızdırılamayacağıdır.
Hücre 211 Filmi de ilginçtir. Gardiyan olmak isteyen Juan’ı diğer iki gardiyan cezaevinde gezdirirken birdenbire tavandan düşen bir parçanın çarpması ile Juan bayılır. Arkadaşları onu ayıltmak için 211 sayılı hücreye götürür. Juan’ın bilinci kapalıdır ve hücrede yatarken hapishanede bir ayaklanma başlar. Juan ayıldığında yaşamda kalmak için gardiyan kimliğini saklar ve mahkum rolü oynanarak onların arasına katılır.
Yeşil Yol filminde mahkum John’un masum olduğunu anlayan Paul, onu idam etme düşüncesiyle perişan olur ve onu serbest bırakmayı teklif eder. John, dünyayı zalim bir yer olarak gördüğü ve insanların birbirlerine çektirdiği ıstıraptan dolayı sürekli acı içinde olduğu için, Paul’e infazın bir merhamet eylemi olacağını söyler ve serbest kalmayı kabul etmez.
Yaşamın içinde her şey var. Bugüne kadar izlediğim filmlerde hep cezaevinden firar konusu, mahkumlara işkence, cinsel taciz vs işlenirdi. Şimdi yaşanan olayda ise daha önce cezaevinde yatan birinin cezaevine birini vurmak üzere cezaevini basması, cezaevine geri dönmesi çok ilginç ve adalet tarihinde bir ilk.