Harran’ın 27 km doğusunda bulunan antik şehir kalıntısı Şuaybşehir’in gerçek adı bölge Arapçasında “yaşlı şehir” anlamına gelen ŞAEBŞAR (Şaeb Arapça, şar eski Farsça) idi. Ve herhangi bir peygamberle ilgisi yoktu. Birileri ortalığı karıştırdı ve bu ismin genetiğiyle oynayıp onu Şuaybşehir yaptı. Bu kadarla da kalmadı Hz. Musa’yı Mısır’dan kaçırtıp 2500 km.lik yoldan buraya getirdi.
Hz. Musa gerçekte Mısır’ın 500 km. doğusundaki Medyen şehrine kaçmış ve orada Şuayb peygamberle tanışmış ve onun kızıyla evlenmiştir. Şaebşar Şuaybşehir olunca mevcut rivayet buraya kaydırıldı. Hatta burada bir mağaraya Hz. Şuayb Mağarası denildi. Bu yetmedi Soğmatar şehir kalıntısında bir kuyuya da Musa Kuyusu denildi.Oysa gerçekte Medyen burası olmayıp Musa Kuyusu da burada değildi. Ünlü tefsirci, tarihçi gazeteci ve yazar Mevdudi, bu konuda uzun araştırmalar yaptı ve bunu tefsirine aldı.
Mevdudi, Medyen şehrinin konumu hakkında şu coğrafi bilgileri vermektedir: “Hz.Musa’nın ulaştığı bu yer, Arap kaynaklarına göre Akabe Körfezi’nin batı kıyısı üzerinde Makna denilen yerin kuzeyine birkaç mil mesafede bir mahalde gösterilmiştir. Bugün buraya El-Bid’ denmektedir ve küçük bir ikamet mahallidir. Burayı Tebük’ten Akabe’ye seyahat ettiğim 1959 yılının Aralık ayında ziyaret etmiştim. Yerli ahali bana, yaşlılarından buranın Medyen denilen yer olduğunu işittiklerini anlattı. Josephus’dan Burton’a kadar bütün kadim ve modern kâşif ve coğrafyacılar buranın eski Medyen olduğunu teyit etmişlerdir. Oranın yakınlarında şimdi Mağair-i Şuayb (Şuayb Mağaraları) yahut Mağarat-ı Şuayb denen bir yer bulunmaktadır. Burada Semud kavmine ait bazı abidelere rastlanmaktadır. Bir mil kadar ötede bazı kadim harabeler vardır. Biz orada iki kurumuş kuyu görmüştük. Bana o kuyulardan birinin Hz. Musa’nın keçileri suladığı kuyu olduğu söylendi.”
Aynı rivayet Ebu’l-Fidâ’nın (öl. hicri 732) Takvim’ül-Buldan adlı eserinde ve Yakut’un el-Mu’cem’ul Büldan’ında Ebu Zeyd el-Ensari’den (öl. hicri 216) naklen zikredilmiştir. Mezkûr rivayete göre oranın yerlileri aynı kuyuyu Hz. Musa’nın kuyusu olarak göstermişlerdir. Bu rivayetin halk arasında yüzyıllar boyu dilden dile ulaştırıldığını ve dolayısıyla bu yerin Kur’an’da zikredilen yerle aynı olduğunun tereddütsüz ileri sürülebileceğini gösterir.
Kaynak: Mevdudi, Tefhimü’l Kur’an, cilt IV, s. 173