Konuk Yazar
8 Aralık 2016
Alaattin Aktaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ve kimi zaman doğrudan müdahalesiyle özellikle AVM’lerde kiraların birer ikişer dövizden Türk Lirası’na döndürüldüğü haberleri geliyor. Bu, kendi paramızı kullanma adına olumlu bir durum kuşkusuz. Ama durun! Öyle hemen avuçlarımız patlarcasına alkışlamadan önce biraz düşünelim…
Önce şu soruya bir yanıt verelim: “Şimdiye kadar neden döviz üstünden kira sözleşmesi yapıyorduk?”
Dövize dayalı kiralama, mal sahibi için de, kiralayan için de avantajlıydı da ondan. AVM’lerin yapımında önemli boyutta döviz ya da dövize dayalı borçlanma söz konusu olmuştu ve bu borcun ödenmesi için de dövize ihtiyaç vardı. Dolayısıyla kiranın döviz üstünden alınmak istenmesi gayet normaldi.
Kira sözleşmesinin döviz üstünden yapılması kiralayan açısından da avantaj doğuruyordu. Çünkü uzun bir dönem dikkate alındığında dövizdeki artış, fiyat artışının altında kalıyordu.
Ama son birkaç aydır döviz kurlarında yaşanan hızlı artış sıkıntı yaratmaya başladı. Hem Türkiye ekonomisinde işler pek iyi gitmiyordu ve ekonomi eski canlılığını mumla arıyordu, hem de bu kur artışı sorunu daha da büyütüyordu.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dövizinizi bozdurun” çağrısı doğrudan AVM’lere dönük bir çağrı da sayılmaz. Erdoğan, her kesimin döviz yerine Türk Lirası kullanması gerekliliğinden hareketle bu çağrıyı yaptı. Tüm Türkiye’ye yayılmış olan ve ticarette önemli bir yeri bulunan AVM’lerdeki döviz cinsi kiralar da bu süreçte şikayet konusu olmaya başladı. İşte Erdoğan da bu aşamada yaptığı açıklamalarla ve bazı AVM sahip ve yöneticilerini bizzat arayarak dövizden vazgeçmeleri çağrısında bulundu.
Yapılan ağırlıkla ne?
Kiralarda dövizden TL’ye geçildiği ifade ediliyor. Bu tam olarak doğru değil, bu konuda bir kavram karmaşası yaşanıyor.
Bu konuyu en iyi bilecek konumda bulunan isimle, Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYM) Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Belgü ile konuştuk.
Hulusi Belgü’nün verdiği bilgiye göre dövizden TL’ye geçiş öyle çok yaygın değil.
Belgü, ağırlıklı olarak döviz kurunun cari kurdan daha aşağı çekilerek sabitlenmesi ya da cari kur uygulamakla birlikte kira tutarında indirim yapılması uygulamasına gidildiğini söyledi.
Kuru aşağı çekme anlamında tek bir düzey verilemeyeceğini, aynı şekilde indirim için de tek bir oran ifade edilemeyeceğini dile getiren Belgü, genel olarak yüzde 20 dolayında indirimle cari kur uygulanmak kaydıyla yeni sözleşme yapıldığına dikkat çekti. Hulusi Belgü, bir diğer yöntem olarak kurun bir miktar geri çekilmek suretiyle sabitlendiğini, ama bu durumda kira tutarının değiştirilmediğini söyledi.
Yani örneğin 1000 dolarlık kira ya 800 dolara indiriliyor ve cari kur uygulanmaya devam ediliyor… Ya 1000 dolarlık kira aynı düzeyde tutuluyor ama kur daha aşağıda çekilerek sabitleniyor.
“TL’ye dönün” demenin diğer anlamı
Sözleşmelerde tümüyle TL’ye dönüşün çok da yaygın olmadığını gözlemledik. Aslında bu öneri çok tehlikeli.
Tehlikeli, çünkü “Döviz cinsinden olan kira sözleşmelerini TL’ye döndürün” demek, dolaylı biçimde “Döviz daha da artacak” demekten başka bir şey değil.
“Döviz kurunu daha aşağıda sabitleyin ya da kira sözleşmesindeki tutarı indirin” demek başka, “Dövizden TL’ye geçin” demek başka…
Ya döviz kuru gerilerse?
Varsayınız ki bir işyerinde kiracısınız. Aylık kiranız da 1000 dolar. Yapılan çağrıları mülk sahibi de dikkate aldı ve doların daha da artacağı kaygısıyla 1000 doları TL’ye çevirip sabitleyeceksiniz. TL’ye geçişi cari kurdan, örneğin 3.50’den yaptınız ve kiranız artık 3500 lira.
Bu yeni sözleşmeden sonra kiracı olarak şöyle bir temenniniz vardır artık: “Kur daha yukarı gitse bari…”
Ama tersi oldu ve dolar hızla gerilemeye başladı. Önce 3.40, ardından belki 3.30, belki 3.20… Siz 1000 dolar, yani 3200 lira ödeyecekken, 3500 liraya kendinizi mahkum etmişsiniz bir kere.
Cari kurdan TL’ye geçişin böyle bir açmazı var işte. Hatta cari kurdan TL’ye geçiş, bu açmazdan öte, daha önce de belirttiğimiz gibi örtülü biçimde kurun daha da artacağını kabullenmekten başka bir şey değil.
Diyanet’in kur hesabı kafa karıştırdı
Diyanet İşleri Başkanlığı umre ziyaretinde ücreti dolar yerine TL cinsinden almaya karar verdi. Ama Diyanet dolar kurunu tura göre farklılık gösterecek şekilde 3.09’dan da sabitledi, 3.60’tan da.
Yani “TL’ye geçin” çağrılarından önce vatandaş 1.950 dolar ödeyerek yerine getireceği umre ziyareti için şimdi 7 bin 20 lira ödeyecek. Oysa 1.950 doların dünkü karşılığı 6 bin 670 lira.
Diyanet bir yönden haklı, çünkü döviz ödeyerek vereceği bir hizmet için kendisine bir marj bırakıyor. Bugün için 3.60’lık kurun yüksek olduğunu söylüyoruz ama yarın kur 3.70’e çıkarsa ne olacak? O zaman da Diyanet zarara uğrayacak.
Peki kur 3.40’ın üstünde seyrederken 3.09’luk kurdan TL’ye geçişin mantığı ne, kesin bir yanıtı yok. Diyanet 3.09 ve 3.60 ile ortalama bir maliyet mi oluşturmaya çalışıyor acaba?
Gelin ödemenin döviz cinsinden yapılacağı durumlar için tahsilatın da döviz cinsinden gerçekleştirilmesinin yolunu kapamayalım. Şimdi dolar 3.70’e ya da daha yukarıya çıkarsa ve doları daha aşağılardan sabitlediği için Diyanet bundan zarar görürse, farkı umreye gitmeyen vatandaş ödeyecek, değil mi…
Bu, ne akla, ne ekonominin gereklerine, ne de Müslümanlığın genel ilkelerine uygun bir durumdur. Hem Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Dursun Aygın de daha birkaç gün önce hac ve umre ibadetinin, neden dolar üzerinden yapıldığını açıklarken, bunun ödemelerin neredeyse tümünün dövizle yapılmasından kaynaklandığını söylememiş miydi? Ne yani, Diyanet yurtdışındaki ödemeleri artık TL ile yapacak da mı bu değişikliğe gittik!