İbrahim Halil Okuyan
14 Kasım 2016
Havalar soğudu ve
daha soğuyacağı günler geliyor.
Her yıl yaptığımız
gibi radyatördeki suya antifriz koymalıyız.
Tabi ki bu iş bir
ölçüm sonucu ve yöresel şartlar dikkate alınarak yapılmalıdır.
Bu konuyu biraz
açalım.
Arabamızın motoru
arabayı yürütecek gücü sağlarken bir yandan da ısı üretir.
Motor bloğu içinde
devamlı dolaşan su ile motor soğutulur. Motordan aldığı ısı ile ısınan bu su da
radyatörde havanın yardımıyla soğutulur. Kapalı bir çevrimde ve ideal ısı
dengelerinde devamlı oluşan bu olayın farkına biz ancak Herhangi bir arıza
durumunda soğutma olayı yetersiz kaldığında Radyatörden buharlar çıktığında
Yani bilinen tabiri ile arabamız hararet yaptığında varırız. Kışın soğuk
aylarında Hava sıcaklığı sıfırın altına düşünce Arabamız kapı önünde hareketsiz
halde iken bu soğutma suyu da her su gibi donabilir. Donunca genişler ve
yaptığı basınçla motor bloğunu çatlatabilir. Bu olayı önlemek için suyun içine
Sıfırın çok altındaki derecelerde bile donmasına mani olacak ‘Antifriz’
dediğimiz sıvı ilave edilir. Motorun soğutma suyunun içine ne oranda ‘Antifriz’
konulacağını O bölgede olabilecek en düşük hava sıcaklığı belirler. O zaman
şöyle düşünülebilir. Tam emniyetli olması bakımından Soğutma suyunun yerine
niçin tamamen ‘Antifriz’ doldurmuyoruz? ‘Antifriz’ oranı yüzde yüzü bulunca
sıcaklık ne kadar düşerse düşsün maksimum korunma sağlanmış olmaz mı? Hayır
olmuyor. Mantıken ters gelebilir ama belirli orandan fazla konulan ‘Antifriz’
bu sefer de tamamen ters tepki veriyor. Suya yüzde 50 oranında katılmış
‘Antifriz’ -37 derecede donarken ‘Antifriz’ in kendisi yani saf ‘Antifriz’ -12
derecede donuyor. Suyla karışabilen her şey onun sıfır derece olan donma
noktasını düşürür. Yani donma derecesini düşürmek için suya toz şeker şurup
hatta aküdeki asit bile konulabilir. Hepsi de bir dereceye kadar aynı işlevi
görür ancak hiçbiri diğer tehlikeli yan etkileri bakımından tavsiye edilmez.
İlk otomobillerde şeker ve balın ‘Antifriz’ olarak kullanılmaları denendi
Sonraları ise alkolde karar kılındı. Ancak bu sefer de alkolün kaynama noktası
düşük olduğundan motor sıcakken sorun çıkardı. O halde ideal ‘Antifriz’ in
donmayı önlemesi ama aynı zamanda da suyun kaynamasına sebep olmaması
gerekiyordu. Günümüzde bu amaçla ‘Etilen Glikol’ denilen renksiz kimyasal bir
sıvı kullanılıyor. Suyun içine katılan kimyasalların donmayı önleme özelliği
suyun ve buzun moleküler yapıları ve ‘Antifriz’ in bu yapılara olan etkisinden
ileri geliyor. Bilindiği gibi tüm sıvılarda olduğu gibi suda da moleküller serbest
ve düzensiz halde Katılarda (buzda) ise sabit ve düzgün bir yapıdadırlar. Su
donarken önce moleküllerinin hareketleri yavaşlar sonra da düzgün ve sabit bir
pozisyona gelirler yani kristalleşirler. İşte ‘Antifriz’ in buradaki rolü.
Moleküllerinin su molekülleri ile birleşerek onların buz kristalleri
oluşturmalarına mani olmaktır. Peki, öyleyse ortada su yokken ‘Antifriz’ kendi
kendine niçin daha çabuk donuyor? Çünkü suya katıldığında ‘Antifriz’ in su
moleküllerine yaptığını su da ‘Antifriz’ moleküllerine yapar. Donmayı önlemek
daha doğrusu geciktirmek iki taraflı çalışır su da ‘Antifriz’ in donma
derecesini düşürür. Sonuç olarak arabanın soğutma suyuna önerilenden fazla
‘Antifriz’ konmasının hiçbir faydası yoktur aksine zararı vardır.
Motor soğutma suyu
gibi camsuyun da donmayı geciktirici katkı katılmalıdır.
Herkesin bu konuda
tedbirini tez elden alması akıllıca olacaktır.
Saygılarımla.
İbrahim Halil
Okuyan
İnşaat Yüksek
Mühendisi
22.Aralık. 2010
Şanlıurfa