Konuk Yazar
10 Haziran 2016
Yaklaşık son 10
aydaki şehit sayımız 500’ün üzerinde, terörle mücadelenin başladığı ilk günden
beri şehit düşen asker, sivil halk ve askerde intihar eden askerlerin sayısı on
binlerle ifade ediliyor.
Bebek ölüm hızında
ise dünyanın gerisinde değiliz maalesef.
Türkiye istatistik
kurumu (TİK) verilerine göre; ölümle sonuçlanan intihar sayısı 2014 yılında 3
bin 65.
Yine TİK
verilerine göre; ülkemiz karayolu ağında 2014 yılında meydana gelen trafik
kazalarının 168 bin 512 tanesi ölümle sonuçlandı.
Türkiye’de 2014
yılındaki iş kazalarından ölüm sayısı1626 olarak bildirilmiş.(TİK)
İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Meclisi, 2013, 2014 ve 2015 yılında 99 işçinin intihar ettiğini
açıkladı…
Zonguldak
Kozlu’daki grizu patlamasındaki 263 ve Soma’ da göçük altında kalarak
hayatlarını kaybeden maden 301 maden işçisiyle beraber; Türkiye maden faciaları
açısından dünyada ilk sıralarda yer almaktadır…
Sakarya’nın
Pamukova İlçesi’nde 2004’de 41 kişinin ölümü, 89 kişinin de yaralanmasıyla
sonuçlanan hızlandırılmış tren kazasını unutmamak gerekir…
Artık
sayılamayacak noktaya gelen; kadın cinayetleri ve tecavüz olayları…
Yine tüm dünya
karşısında utancını yaşadığımız erkek çocuk tecavüzleri…
Günden güne artan
ve vahşice yaşanan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları, öldürülen
değerli doktorlar…
Ve de bu olaylarla
ilgili vahim yargı kararları. Tecavüzcülere iyi hal indirimi, tecavüz için kız
çocuğunun rızası vardı indirimi, hızlandırılmış tren kazasındaki takipsizlik
kararı, kâğıt üzerinden uygulamaya geçilemeyen iş güvenliği uygulamaları…
Yaşanan talihsiz olaylar ve daha vahimi üzerlerinin örtülme çabası…
Bu liste o kadar
uzun ki. Ancak bu kadarlık kısmını alabildim.
Ülke olarak hep
birlikte; aynı gemide olarak yaşadığımız bu olaylara ne yazık ki birçok
gerekçeyle aynı açıdan ve aynı duyarlılıkta bakamıyoruz. Ve en kötüsü de bu
olaylara; bizimle alakası yokmuş gibi uzaktan bakıyoruz.
Hatta artık o
kadar benimsedik ki bakmıyoruz bile. Çünkü bizler evimiz ve işimizle uğraşan
masum insanlarız, sorumlular kimse onlar düşünsün değil mi?
Mesela hükümet
terörü bitirsin, benimle ne alakası var, ya da asın tecavüzcüyü temizlensin her
şey.
Ha bir de
“idam” cılar var bu ülkede. İdam olunca her şey çözülecek
zannedenler.
Ancak; hiç birimiz
sandığımız kadar masum değiliz! Kendimizi tamamen soyutlayıp, mutlu hayatımızda
masumca yaşayan bireyler değiliz.
Bu durum
“masumluk hezeyanı, masumluk yanılgısından” öte bir durum değil ne
yazık ki!
Yaşanan tüm
olaylardan hepimiz sorumluyuz.
İşini hakkıyla ve
dürüstçe yapmayan her vatandaş sorumludur.
Öğrencisine iyi
eğitim vermeyen öğretmen, ihalede usulsüzlük yapan başhekim, işi bilen kişileri
değil de dilediği gibi yöneteceği, suçuna ortak olabileceği kişileri yönetime
seçen genel sekreter ve makam uğruna suç ortaklığını kabul eden kişi, hastasına
ilgi göstermeyen doktor, bankada saatlerce sıra bekleyip, hastanede on dakika
bekledi diye sağlık çalışanlarına vahşice saldıran vatandaş, kalemini satan
gazeteci ve televizyon programcıları, mesai doldurmaktan başka bir iş yapmayan
memurlar, çalışanına mobbing uygulayan yöneticiler ve bu yöneticilere göz yuman
işverenler, bakanlar, milletvekilleri,yaşanan olayları izlemekten bile kaçan
insanlar, kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışanlar, yaptığı iş yanlış olsa da
üst’üyle arasını bozmamak adına sisteme uyanlar, erkek çocuklarını kız
çocuklardan daha üstün tutan anne-babalar, kısacası işini hakkıyla yapmayan,
yalnızca kendini ve günü kurtarmaya çalışan herkes sorumludur…
Şimdi sıra sizde;
isterseniz inkâr edip vicdanınızı rahatlatın, isterseniz daha güzel bir gelecek
için; değişime kendinizden başlayın.
“Küçük adamın
aradığı başkasında, büyük adamın aradığı kendindedir”
Konfüçyüs