Konuk Yazar
6 Haziran 2016
Şüphesiz insan
vücudunda öyle bir organ vardır ki o sağlam olduğu sürece tüm vücut sistemimiz
sağlıklı bir şekilde çalışır.
Tüm hayati
fonksiyonlarımız için, vücudumuzda ihtiyaç duyulan kan en ücra noktalara kadar
ulaştırılır. Yorulmak nedir bilmez, her organ uyur dinlenir, o ise durmadan,
görevini aksatmamak için 7 -24 faaliyetini devam ettirir. Zaten görevini aksattığı an yaşamımızı
tehlikeye sokar, hatta ömrümüzü nihayete erdirir. Bu değerli organımız herkesin malumu “Kalp“ tir.
Kalbimizdir…
Yaşamımızın devam
ettirilebilmesi için elbette kalbimize hak ettiği değeri vermek zorundayız.
Muhakkak onu güzelce beslemeli, zararlı besinlere karşı koruyup kollamalı, spor
ve faydalı gıdalarla ihtiyaç duyduğu bakımını aksatmadan yapmalıyız. Bu
kalbimizin fizyolojik görevini sürdürebilmesi için çok önemlidir.
Bu fizyolojik
görevinin dışında kalbimizin birde manevi boyutu vardır. Halk arasında
genellikle bu manevi tarafını “Yürek” diye isimlendiririz. Yüreğimizdir…
Üzüntülerimiz, sevinçlerimiz, aşklarımız, isyanlarımız, kırgınlıklarımız,
nefretlerimiz, sevdiklerimiz, sevmediklerimiz, cesaretimiz, korkaklığımız,
inançlarımız vs. hepsi yüreğimizle ilgili manevi konulardır. Kısacası her halimiz yüreğimizde saklıdır.
Yüreğimiz ise içimizdeki küçük dünyamızdır.
Yüreğimizde
sakladığımız, yaşadığımız veya yaşattığımız her manevi olay kalbimizin çalışma
sistemini direk olarak etkilemektedir.
Mesela; heyecanlı durumlarda kalbimiz hızlıca çarpar, sevinçli
durumlarda içimiz içimize sığmaz kalp ritmimiz arttıkça artar.
Aksine üzüntülü ve
sıkıntılı durumlarda ise ağrılar yaşamaya başlarız, hatta durum yoğun şekilde
devam ederse kalp krizine bile yol açabilir. Çok defa bu durumlara şahit
olmuşsunuzdur. Yani kalp yürekten
etkilenir, yürek ise kalbi etkiler diyebiliriz.
Bu küçük dünyamız
mademki sağlığımızı olumlu veya olumsuz etkiliyor, yaşam kalitemizi öylesine
değiştirebiliyorsa içerisinde ne barındırdığımız, onu ne ile doldurduğumuz da
her şeyden çok önemli değilmidir sizce…
Sahi ne ile
besliyoruz yüreğimizi?
Her gün bol bol
kibir, nefret, kötülükle mi yoksa alçak gönüllülük, sevgi, iyilikle mi…
Sevgimiz her zaman nefretimize galip gelebiliyor mu ya da her şeye pozitif mi
yoksa negatif mi bakıyoruz hayatta. Bu besleme tüm davranışlarımızda etkisini
gösterecek çünkü. Unutmayalım ki ne ile beslersek yüreğimizi yaşantımızda da
onu sergileyeceğiz, onu aksettireceğiz etrafımıza. Sevgi ve aşk dolu kaptan nefret
ve kin taşması, yalan, nefret, dert dolu kaptan mutluluk ve huzur taşması
beklenemez, beklenmemelidir de… Başka bir şey çıkması muhtemel değildir.
Atalarımız ne güzel söylemişler “ Ne ekersen onu biçersin” diye.
İyi bir insan
olabilmek der dururuz hep…
Hayatta kime
sorarsanız sorun, gayesi ”iyi bir insan olabilmektir” herkesin, bugüne kadar sayısız insanla
iletişime geçmiş biri olarak söylüyorum, hayatı karanlık işlerde geçmiş
insanlar dahi kendilerini kötü insan olarak tanımlamazlar asla. Hatta yaptıkları
birçok olumsuz hareketleri insanlık için yaptıklarını bile iddia ederler. Ne
derlerse desinler bu durum onların kötü insan olduğu gerçeğini değiştiremez.
Kötü insan olarak
anılmak üzücü bir durumdur. Hayatta iyi bir insan olmak, iyi bir insan olarak
her daim hatırlanmak, değer bulmak önemlidir. İnsanı mutlu eder.
İşte insanı mutlu
eden iyi insan olabilmenin yolu da yüreğinizden geçer. Onda taşıdığınız ve
ondan dışarıya taşırdıklarınızdan. Yani
güzel hasletlerden oluşmuş bir yürekten iyi bir insan çıkarırsınız ancak başka
türlü çok zor…
Yüreğimiz, Yüce
Yaratıcımız’ın da nazar ettiği özel bir mahaldir…
Allah bizim
bedenimizle ilgilenmez açıkçası endamımıza bakmaz; bedenimizin şekli, boyumuzun
uzunluğu kısalığı, gözümüzün saçımızın rengi, ırkımız, cinsiyetimiz vs. çokta
önemli değildir onun nazarında… Allah’ın ilgilendiği bizim sadece ve sadece
yüreğimizdir. Hatta bir Hadisi Kutsi de Allah “Ben göklere ve yere sığmam,
fakat mü’min kulumun kalbine sığarım.” buyurur.
Öylesine önemli bir yer burası…
Günümüz dünyasında
maalesef her şey ister istemez az veya çok kirlenmiş durumda; para hırsı, güç
mücadelesi, yaşamdaki tatminsizlikler, yalan dolan, menfaat ve çıkar
ilişkileri, entrikalar, şuursuzca yaşam, eğlence düşkünlüğü, çılgınca yaşanan
teknolojik gelişmeler derken insanın küçük dünyası bu durumlardan olumsuz
olarak ciddi ciddi etkilenmiş durumda ve farkında olmadan etkilenmeye de devam
ediyor aslında…
Bazen öyle oluyor
ki önemli olaylar bile sıradan gelebiliyor artık bizlere yüreklerimizi
etkileyemiyor; savaşta evlerine bomba düşenleri veya ölen çocukları gördüğünde
yürekler titremiyor mesela ya da açlıktan ölen birisini gördüğünüzde ya da
soğuktan üşümüş titreyen birini gördüğünüz zaman etkilenmiyor mesela, bu durumu
sıradan görebiliyoruz, örnekleri çoğaltmamız mümkün…
Yüreğine sahip
çık… Onu sahipsiz bırakma…
Öyle ki yüreğimiz
aklımızı etkiler, aklımız davranışlarımızı yönlendirir. Biz yüreğimize aşkı,
sevgiyi, sevdayı, imanı, merhameti, barışı, mutluluğu en önemlisi Allah’ı
nakşedelim ki içimizdeki tüm güzellikler yaşantımıza yansısın…
Unutmayalım;
Yüreğimiz güzelleştikçe davranışlarımız güzelleşecek, biz güzelleştikçe dünya
daha da güzelleşecek…