İbrahim Halil Okuyan
23 Mayıs 2016
“Fırtına
apansız bastırınca, koca gemi bir anda denizin dibini boyladı.
Adam,
issiz bir adanın sahilinde gözlerini açtı.
Ne
gelen vardı ne giden… Ne araç vardı ne gereç….
İstersen
muz ve Hindistan cevizi, istemezsen muz ve Hindistancevizi… Hayati boyunca
evi dışında beş yıldızlı otellerden başka yere adımını atmadığından, Bir süre
ne yapacağını bilemedi…
Sonra
dört ay boyunca muz yiyip, Hindistan cevizi suyu içti. Geçmişte kalan o güzel
günleri düşünerek gözlerini denize dikip, kendisini kurtaracak gemiyi beklemeye
koyuldu…
Bir
gün sahilde uzanmış yatarken, gözünün ucunda bir hareket hissetti.
O
da ne ?
Bir
sandal ve kürekte O güne dek gördüğü en müthiş kadın. Son sürat geliyor…
İnanamadı… “Nereden geliyorsun ?” diye haykırdı ve ekledi
“Buraya nasıl geldin?”
“Adanın
öteki tarafından…” dedi kadın, “gemi batınca oraya çıktım.”
“Ne
şans, benden başka kimsenin kurtulduğunu sanmıyordum. Kaç kişisiniz ?”
“Başka
kimse yok, sadece benim. Sandal da gemiden değil. Gemiden çöp yok…
“Adamın
aklı karıştı… “O halde sandalı nereden buldun?”
“Basit”
dedi kadın.
“Adada
bulduğum malzemeyle yaptım…
Kürekler
sakız ağacı…
Zemini
palmiye dallarından ordum, yanlar okaliptüs…”
“Ama,
ama bu imkansız, aletlerin yok nasıl becerdin?” dedi adam.
“Pek
de sorun olmadı. Öteki tarafta sıra bir alüvyon kaya oluşumu var. Fırında belli
dereceye ısıtılınca islenebilir yumuşaklıkta demir elde ediliyor. Alet yapmak
için kolayca kullandım… Boşveer bunları. hadi göster, nerede yaşıyorsun
?”
Bön
bir ifadeyle orada yaşadığını itiraf etti adam…
Aylardır
oracıkta sahilde yatıp kalktığını…
“Öyleyse
bana gel benim yerime….” diyerek kadın küreklere asildi.
Bir
kaç dakika sonra küçücük bir iskeleye yanaştılar….
Adam
sahile göz atınca az daha sandaldan düşüyordu.
Mavi
beyaz boyalı kulübeyle, iskele arasına taş döşeli yürüme yolu bile yapılmıştı !
Eve
girerlerken kadın omuzlarını silkti, “Pek rahat sayılmaz ama ben yine de
ev diyorum iste….
Otur
lütfen, bir şey içer misin ?”
“Hayır,
hayır teşekkürler…” dedi adam.
Şaşkınlığını
hala üzerinden atamamıştı.
“Daha
fazla Hindistan cevizi suyu içemeyeceğim artik… Tahammülüm kalmadı…”
“Hindistan
cevizi suyu değil ki… İmbiğim var, Pink Colado’ya ne dersin?”
Adam
hayretini gizlemeye çalışarak ikramı kabul etti.
Kanepeye
oturarak sohbete daldılar.
İkisi
de birbirlerinin hayat hikayesini dinledikten
sonra kadın, “üzerime rahat bir şey giyeceğim” diyerek ayağa
kalktı.
“Duş
yapıp tras olmak ister misin ? Üst kattaki banyo dolabında jilet var.”
Adam
artık olayı sorgulamaktan tamamen vazgeçmişti…
Banyoya
girdi, dolapta kemik bir sapın içine sıkıştırılmış oynak mekanizmalı iki deniz
kabuğundan yapılma ustura onu bekliyordu…
“Bu
kadın inanılmaz” diye mırıldandı…
“Bakalım
bundan sonra ne var “
Döndüğünde
kadın onu gardenya kokuları içinde, stratejik bölgeleri üzüm yapraklarıyla
örtülü olarak karşıladı…
Sadece
uzum yaprakları…
Yanına
oturmasını istedi. Sonra yavaşça sokularak fısıldadı…
“Söy
le bana yakışıklı, ikimiz de uzun suredir bu adadayız… Çok yalnız olmalısın,
eminim su anda yapmak için kıvrandığın bir şey var…
Hani
burada tek başına geçirdiğin aylar boyunca en çok yapmak istediğin…
Anlıyorsun değil mi ?
Ne
istersen yapabilirsin…. Gözlerinin içine bakıyordu…
Adam
duyduklarına inanamadı… “Yani…” dedi… “Buradan e-mailimi
kontrol edebilir miyimmm?”
HEPiMİZİN
SONU BÖYLE OLACAK …… “
Saygılarımla…
İbrahim
Halil Okuyan
İnşaat
Yüksek Mühendisi
22.Mayıs.2016
ŞANLIURFA