Konuk Yazar
20 Mayıs 2016
Maalesef
çocuk istismarı son günlerde 3. sayfa haberlerine çok sık konu olur hale geldi.
Hangi gazeteyi elimize alsak, hangi ana haber bültenini seyre koyulsak, hangi
haber portalını ziyaret etsek, çocukların cinsel istismara maruz kalışına
şahitlik eder olduk.
Üstelik
bu şiddetin zanlıları kimi zaman kimi zaman baba, kimi zaman okuldaki öğretmen,
kimi zaman yakın bir akraba…
Ülkemizde
özellikle çocuğa cinsel istismar olayları önü alınamaz bir hal almaya başladı.
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün verileri de bu
vahim tabloyu doğrular nitelikte.
2009
yılından 2014’e kadar açılan dava sayıları yüzde 50 artarak 18 bin 104 olmuş.
Yıl yıl inceleyecek olursak rakamlarla adli vakalar şu şekilde: 2009: 12.635,
2010: 16.135, 211: 16.828, 2012: 17.589. 2013: 17.948, 2014: 18.104.
Türkiye’de
geçtiğimiz yılın başındaki verilere göre bin 377’si erkek, 9 bin 718’i kız
çocuğu olmak üzere toplam 11 bin 95 çocuk cinsel istismar mağduriyeti yaşadı.
TÜİK’in
verilerine göre en fazla cinsel istismara maruz kalan da 7-14 yaşlarındaki
çocuklar.
Çocuklara
uygulanan cinsel istismar suçlarında birinci il İstanbul olurken, İstanbul’un
hemen ardından İzmir ve Adana çocuğa istismar suçlarında iki ve üçüncü sırayı
aldı.
Tabii
bu tablo, istismar suçunun adli makamlara yansıyan bölümü. Bir de dile
getirilmeyen, üzeri örtülen istismar vakaları var ki; sayısı hakkında hiçbir
bilgi yok.
Burada
en büyük handikap, çocuğun cinsel istismarı dile getirememesi veya türlü
sebeplerle istismarların aileler tarafından gizlenmesi.
Yapılan
araştırmalara göre, Türkiye’de ergenlerin de yaklaşık 10’da biri en az bir kez
cinsel istismar mağduriyeti yaşıyor.
Maalesef
günümüzün hayat şartları, eğitim seviyesi ve anne babalık konusunda
bilinçsizlik gibi sebeplerle birlikte aileler, çocukları ile yeterince
ilgilenmiyor. Bunun üzerine cinsel konularla ilgili yeterli bilgiye sahip
olmamaları da çocukların daha rahat cinsel istismara maruz kalabilmesine zemin
hazırlıyor.
Yaşanan
istismarlar sonucu çocuklarda çok büyük travmalar görülebiliyor.
İstismara
maruz kalmış çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda ailelerin çocukları ile
yeterince ilgilenmediği ve çocukların başlarına gelebilecek bir kötü olay
sonrasında ailelerine bu olayı anlatamadığı anlaşılıyor.
Her
ailenin önce kendisini eğitmesi ve çocuğunu bilinçlendirmesi gerekli. Çocuğa
bedeninin kendine ait olduğunu ve o izin vermediği sürece ona kimsenin
dokunamayacağı algısını yerleştirmek önemli bir detay.
İşin
daha vahim tarafı da istismar suçuna ortak olmak!
Cinsel
istismar vakalarının büyük çoğunluğunda suçlu, aile içinden ya da ailenin yakın
çevresinden biri oluyor.
Bilinçsiz
toplum içinde istismara uğramış olan kişinin dışlanması, aşağılanması gibi
vakaların yaşanması aileyi çocuğunu korumak adına sessiz kalmaya itebiliyor.
‘Elalem
ne der?’ düşüncesi istismar olayının sümen altı edilmesine yol açıyor.
Bir
başka sebep de istismar olayının birkaç aileyi birden kapsaması.
Örnek
verecek olursak; kuzenler arasında yaşanan bir istismar hadisesi öğrenildiğinde
mağdurun şikayetçi olması durumunda tüm ailenin dağılma tehlikesine girmesi
nedeniyle aileler sessiz kalabiliyor.
Olayın
konuşulmaması durumunda unutulup gideceğini düşünen aileler istismara uğrayan
çocuğun hayatıyla oynuyorlar.
Öncelikle
çocuğun karşılaşacağı her türlü istismara karşı aile önlem almalı elbet. Ancak
önlenememiş bir istismar söz konusuysa aile bunu konuşmaktan kaçmamalı. Aksi
takdirde çocuğun yaşadığı travmayı çok daha ağırlaştırabilir. İstismar suçunu
örtbas etmek çözüm değil tam tersi bu da ayrı bir suç. Peki böyle bir olay
yaşandığında aileler nasıl hareket etmeli? Bunun için önce bilmeniz gerekenler
var…
-İlk
ve en kuvvetli ihtimal çocuğun yaşadığı olayı anlayamamasıdır. Unutulmamalı ki
çocuk, olayın ne olduğunu anlayamadığı gibi bunu kelimelerle ifade edemeyecek
kadar küçük olabilir.
-İstismarı
gerçekleştiren kişi ya da kişiler tarafından, yaşanan olayı kimseyle
paylaşmaması için tehdit edilebilirler.
-Ailenin
veya çevresinin kendilerine inanmayacağını düşünebilirler.
-Kendilerini
suçlayabilirler ya da yapılan istismarın kendileri için bir ceza olduğu
duygusuna kapılabilirler.
-Utanabilirler.
-Cinsel
istismar sebebiyle gösterilen ilgiden ötürü kafaları karışabilir ve duygu
karmaşası yaşayabilirler.
-Cezalandırılma
korkusuyla karşı karşıya kalabilirler.
-Sevdikleri
kişilerin sorun yaşamasından korkarak hareket edebilirler.
Çocukların
genellikle yaşanılan cinsel istismar olaylarını dile getiremediğini artık
sebepleriyle biliyoruz. O halde bunun duygusal, davranışsal ve bedensel
belirtileri olduğunu da bilmeliyiz.
O
belirtileri sıralayacak olursak; ‘öfke nöbetleri, kâbus, altına kaçırma (küçük
ya da büyük tuvalet), uyku ve yeme alışkanlıklarında değişiklik meydana
gelmesi, oyun ve resimlerde cinsel içerik, mutsuzluk ve hüzünlü bir hal içinde
olma, içe kapanıklık, nedensiz korku, kendini güvende hissetmeme, ağlama
krizleri, anneye aşırı bağlılık, yalnız yatamamak.’ gibi olağandışı
değişiklikleri örnek gösterilebilir.