Mehmet Göncü
17 Mart 2015
Kıymetli okuyucularım, Çanakkale Deniz Savaşlarının
sonucunda kazandığımız şanlı zaferimizin 100. yıldönümünü kutluyoruz.
Bu zaferle Çanakkale’nin zorla geçilemeyeceğini de
bütün dünyaya ispat etmiş olduk.
Bildiğiniz gibi, 25 Nisan 1915 tarihinde bu savaşlar kara hareketleri
şeklinde devam etti.
Çok çeşitli alanlarda 1916 yılının 10 Ocak tarihine
kadar devam eden bu kanlı savaşlar sonucunda, saldırgan emperyalist güçler
kesin olarak yenilmiş ve geldikleri gibi de memleketlerine mağlup ve mahcup bir
şekilde geri dönmüşlerdir.
Çanakkale savaşlarının Türkiye ve Dünya tarihinde
önemi çok büyüktür. Dünya, siyasi haritasının değişimine de sebep olacak bu
savaşlarda, Türk ordusu destanlar yaratacak kahramanlıklar göstermiştir.
Aziz vatanlarını saldırgan gözü dönmüş istilacılara
karşı savunurken, şehit düşmüş bu fedâkar atalarımıza sonsuz minnet ve şükran
borcumuz vardır. Nur içinde yatsınlar. Nitekim rahmetli annemin de iki amcası
bu savaşta şehit düşmüş. Bu nedenle merhum validem her namazda tüm
şehitlerimize ve amcalarına dua ederdi.
Gerçekten Urfa dahil vatanın dört bir yanındaki her
aileden en az bir şehit verilerek birlik, beraberlik ve fedakârlık ruhu içinde
kazanılan bu savaşların ayrıntılarını, yeni nesillerin şanlı tarihimizi bilmesi
açısından okuyup öğrenmelerinde çok büyük faydaların sağlanacağına inanıyorum.
Bu manada yazımın konu başlığında belirttiğim 57.
Alayın şanlı sancağı ile ilgili öğrendiğim bir gerçek beni çok duygulandırdı ve
gururlandırdı. Sevinçten midir, hüzünden midir bilemiyorum bu olay beni çok
heyecanlandırmış olacak ki, uzun bir müddet göz yaşlarımı tutamadım.
Bilindiği gibi Çanakkale savaşlarında 57. Alayımız
diğer birliklerimiz gibi birçok kahramanlıklar göstermiştir. Bu şanlı alayın
fertlerinin tümü şehitlik şerbetini içerek sancaklarını düşmana esir
etmemişlerdir.
Nitekim; Avustralya Savaş Müzesinde bulunan bu
sancağın kenarında şu ibareler yazılıdır: “Bu sancak esir alınamamıştır. Tüm
mensupları öldükten sonra rüzgarla uçarak konduğu bir ağaç dalından alınmıştır”
Evet sevgili okuyucularım, beni duygulandıran bu
olayda 57. Alayın tamamı şehit olmuş ve sancağı esir alınamamıştır. Bu şanlı
sancağa sonsuz saygı ve selâmlar olsun.
Ayrıca 100 yıl önce meydana gelen bu savaşın
tarafları her 25 nisanda bir araya gelip, Çanakkale’de ve Avustralya’da bir
daha savaş olmasın diye barış çağrıları yaparak, anma törenleri düzenliyorlar.
Gerçekten de iyi oluyor.
Bu manada ilimiz Urfa’da 1917 yılında Çanakkale
dahil, 1. Dünya savaşında şehit düşmüş askerler için Mutasarrıf Nusret bey
tarafından Çanakkale‘de Mustafa Kemal Paşa ve komutasında
savaşan Urfalılar için bir
Abide ve ayrıca 1. Dünya savaşında şehit düşmüş askerler için de şu an İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü önündeki refüjde bulunan Harb-i Umumi anıtı
yaptırılmıştır.
İlimize 2 anıt yaptıran bu değerli Mutasarrıf ne
acı ki İngiliz emperyal güçlerinin teşvik ve tahrikiyle sudan bir bahane ileri
sürülerek haksız bir şekilde idam edilmiştir. Sonradan bu haksızlık anlaşılmış,
sebep olanlar da cezalandırılmıştır.
Bilahare bir vefa örneği olarak bu şehidimizin
ailesine Büyük Millet Meclis tarafından Hidamet-i Vataniye tertibinden bin
kuruş emekli maaşı bağlanmıştır. Gönül temennimiz odur ki, Urfa’nın Kuvey-i
Milliye hareketinin kuruluşunda da rolü olan bu şehidimizin ismi bir alana
verilmelidir. Vefalı Urfalılara da
yakışan budur.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride,
kahırda önde olan engin gönüllü dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.