Nejat Karagöz
22 Eylül 2023
Asrın başında, Birinci dünya savaşının galipleri, dünya haritasını önüne açmış, ellerine bir cetvel bir de kalem almışlardı.
Kana buladıkları coğrafyada yeni yeni ülkeler kuruyorlar, yeni yeni monarklar yaratıyorlardı.
Anadolu toprakları da çok iştah kabartıcıydı; buralarda da tarihsel hayaller can bulabilirdi, hayata geçebilirdi ama bir sorun vardı: Atatürk
Merak edenler bu konuları tarih kitaplarından okuyup öğrenebilirler. Ama şunu söylemek yeterli olacaktır ki Atatürk, bu cetvel-kalem oyununu bozmuştur.
Peki, topyekûn bir milletin derinden minnet duyması gereken bu adama 100 yıldır bu topraklarda düşmanlık niye bir türlü bitmedi dersiniz?
Çünkü bir eliyle o cetveli tutanlar, öteki eliyle de birilerinin tasmasını tutuyorlardı ki bunların arasında hoca kılıklı İngiliz Muhipleri Cemiyetinin ileri gelenleri bile vardı…
İşte tasması o cetvel ve kalem tutanların elinde olanlar, harf inkılabından, kılık kıyafet kanunlarından, medeni kanundan, hilafetin ilgasından, tekke ve zaviyelerin kapatılmasından, hasılı Atatürk’ün o gün ortaya koyduğu ve amansız bir biçimde uyguladığı muasırlaşma hareketinden ölümcül derecede rahatsız olmuşlardı.
Peki, ama ona ne ile karşı koyabileceklerdi?
Bütün bu yenilikleri dine aykırı bulan fetvalar icat edip, karşı durabilirlerdi. Onu yaptılar.
Günümüzde bir takım karanlık mahfillerde beynine fesat, yalan, kin ve düşmanlık enjekte edilen çocukların medyaya yansıyan görüntü ve haberlerine bakarak bu Atatürk düşmanlığını son 22 seneye sığdırmak çok büyük bir hata olur. Bugünkü iktidar sahipleriyle yaşıttır Atatürk düşmanlığı bu ülkede, hatta daha da eskidir. Tıpkı bugünkü gibi; saraydan kemiği kesilen, ballı ihale olmasa da ballı ianeleri devşirenlerin, “bir gecede toplum cahil bırakıldı” çığırtkanlarının programıydı Atatürk düşmanlığı. Ellerinde tıpkı bugünkü gibi bir din kalmıştı, onu satılığa çıkardılar.
Bilimde, felsefede, teknolojide modern dünyanın çöplüğüne bile erişemeyenler, acziyetlerini, alçaklıklarını örtmek için Atatürk düşmanlığına sarıldılar. O gün bugündür bu yolla da zenginleştiler. Tarikatlar, cemaatler, hizmet hareketleri vb. hep bu pınardan su içti, bu sofradan doydu.
Araştırın, bakın; fakir hatta orta halli bir tarikat şeyhi bulamazsınız, her hangi bir işte çalışan, alın teriyle evine ekmek götüren bir cemaat önderi bulamazsınız.
Hayal edemediğiniz ölçüde lüks bir hayatları, çevrelerinde öl deyince ölecek insan kılıklı birlerce zavallı yaratık olan bu güç odaklarının bir eli de tabii ki siyaset kurumunun ta kalbindedir. Esas güçleri de aslında buradan gelmektedir.
Toplum, bu fesadın, bu ihanetin, bu yıkımın farkına varmadığı, bunun için gerekli tedbirleri almadığı, çocuklarını ve gençlerini bu illetten korumadığı sürece batmaya devam edecektir.
Sezen Aksu’nun birkaç gündür medyayı meşgul eden, Atatürk’e hakaret eden çocuğa söylediği bir sözle bitireyim: Atatürk’e bir şey olmaz çocuk…