Rivayet olunur ki Hazreti Süleyman bir gün sarayının mutfağını teftiş ederken, aşçılardan kasap olan birinin bir kuzuyu kesmek üzere olduğunu görür. Hazreti Süleyman’ı karşısında gören kuzu hemen dile gelir ve yalvaran bir sesle ve ağlayarak şöyle söyler:
-Ya Süleyman beni kestirme, ben çok gencim, henüz hayatımın baharındayım. Yaşamak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, genel bir inanışa göre, Hazreti Süleyman hayvanların dilinden anlayan bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle kuzunun isteğini kabul eder ve onu kesilmekten kurtarır.
Aradan uzun bir zaman geçer ve Hazreti Süleyman bir gün aynı kuzuya tekrar rastlar.
Kuzu Hazreti Süleyman’ı görünce dile gelir ve sorar:
-Ya Süleyman, dünyada kaç mevsim vardır?
Hazreti Süleyman cevaplar:
-Dünyada bir yılda dört mevsim vardır. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış.
Kuzu tekrar sorar:
-E… peki başka da mevsim var mıdır?
Hz.Süleyman bu soruya da, “Hayır, dört mevsimden başka mevsim de yoktur” yanıtını verir.
Kuzu bunun üzerine, “Ben dört mevsimi de yaşadım. Başka da bir mevsim olmadığına göre, benim hayattan herhangi bir beklentim kalmadı. Artık beni kesebilirsin.” der.
Bu hikâyenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum.
Bu öyküyü yazmama neden olan ise, bu yıl özellikle yaz başından beri bir çok çocukluk ve sınıf arkadaşlarımın ölüm haberini almış olmamdır.
Onlar fani yaşamdan ebedi yaşama göçüp gittiler.
Cenabı Allah (cc) hepsinin yerlerini cennet etsin.
Artık benim kuşaktakiler de 70 yaşları çoktan geride bıraktılar.
Bizler tabir caizse unumuzu eledik, eleğimizi duvara astık. Yüce mevlam bizi imandan ayırmasın ve ele ayağa düşürmesin.
Zaman zaman Urfa’daki mezarlıklara gidip eski arkadaşları ziyaret ettiğimde gözyaşları arasında onlara şöyle sesleniyorum:
Ey kardeşler ve ey ehli kubur, Sizlerin tekrar bu fani dünyaya dönmeniz artık mümkün değil ama ben günü ve saati geldiğinde sizin yanınıza gelip tekrar sizlere kavuşacağım
Evet sevgili okuyucularım, ne yapalım işte ben de böyle küçük ama gerçek bir teselli ile yüreğimin acısını az da olsa biraz dindirmeye çalışıyorum.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…
Rivayet olunur ki Hazreti Süleyman bir gün sarayının mutfağını teftiş ederken, aşçılardan kasap olan birinin bir kuzuyu kesmek üzere olduğunu görür. Hazreti Süleyman’ı karşısında gören kuzu hemen dile gelir ve yalvaran bir sesle ve ağlayarak şöyle söyler:
-Ya Süleyman beni kestirme, ben çok gencim, henüz hayatımın baharındayım. Yaşamak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, genel bir inanışa göre, Hazreti Süleyman hayvanların dilinden anlayan bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle kuzunun isteğini kabul eder ve onu kesilmekten kurtarır.
Aradan uzun bir zaman geçer ve Hazreti Süleyman bir gün aynı kuzuya tekrar rastlar.
Kuzu Hazreti Süleyman’ı görünce dile gelir ve sorar:
–Ya Süleyman, dünyada kaç mevsim vardır?
Hazreti Süleyman cevaplar:
-Dünyada bir yılda dört mevsim vardır. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış.
Kuzu tekrar sorar:
-E… peki başka da mevsim var mıdır?
Hz.Süleyman bu soruya da, “Hayır, dört mevsimden başka mevsim de yoktur” yanıtını verir.
Kuzu bunun üzerine, “Ben dört mevsimi de yaşadım. Başka da bir mevsim olmadığına göre, benim hayattan herhangi bir beklentim kalmadı. Artık beni kesebilirsin.” der.
Bu hikâyenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum.
Bu öyküyü yazmama neden olan ise, bu yıl özellikle yaz başından beri bir çok çocukluk ve sınıf arkadaşlarımın ölüm haberini almış olmamdır.
Onlar fani yaşamdan ebedi yaşama göçüp gittiler.
Cenabı Allah (cc) hepsinin yerlerini cennet etsin.
Artık benim kuşaktakiler de 70 yaşları çoktan geride bıraktılar.
Bizler tabir caizse unumuzu eledik, eleğimizi duvara astık. Yüce mevlam bizi imandan ayırmasın ve ele ayağa düşürmesin.
Zaman zaman Urfa’daki mezarlıklara gidip eski arkadaşları ziyaret ettiğimde gözyaşları arasında onlara şöyle sesleniyorum:
Ey kardeşler ve ey ehli kubur, Sizlerin tekrar bu fani dünyaya dönmeniz artık mümkün değil ama ben günü ve saati geldiğinde sizin yanınıza gelip tekrar sizlere kavuşacağım
Evet sevgili okuyucularım, ne yapalım işte ben de böyle küçük ama gerçek bir teselli ile yüreğimin acısını az da olsa biraz dindirmeye çalışıyorum.