Sabri Dişli
19 Kasım 2007
Mezopotamya’nın büyük düşüydü…
Fırat ve Dicle akıp giderken, kurak Harran Ovası boynu bükük seyretti, bin yıl…
Ne uygarlıklar gelip geçti…
Her uygarlığın düşünde; Fırat ve Dicle’yi uçsuz bucaksız ovalarla buluşturma hayali, projeleri vardı.
Ve Nihayet Harran’ın bakir toprakları GAP’la uyandı…
Düş gerçeğe mi dönüşmüştü ne?
Öyle sanmıştık.
Düşümüz kâbusmuş meğer!
TEMA Vakfının hazırladığı “Mezopotamya’nın Büyük Düşü” adlı belgeseli izlemeyenler izlesin.
Belgeselde:
Kuruyan Aral denizi ile Harran Ovası mukayese ediliyor…
Aral denizi milyonlarca yılda oluşmuş…
Stalin döneminde Aral’ı besleyen ırmakların yolu kesilmiş… Aral çevresinde Pamuk yetiştirilmiş… En vahşi sulama yöntemi ile… Ve Aral kurumuş, çevresi “Çöle” dönüşmüş.
Harran Ovası milyonlarca yıl önce denizken…
Deniz kurumuş, Yaratanın kurduğu tabiat eliyle… Urfa’nın etrafındaki dumanlı dağları saran topraktan elbise, bu ovalara akmış… O yüzdendir dağlarımızın kaya ve üryanlığı…
Bakir Harran toprakları oluşmuş…
Aral’ın çölleşme sürecini şimdi Harran yaşıyor…
Milyonlarca yılda oluşan topraklar 30-40 yılda çöle dönüşüyor.
*
Yıl, o yıldı, bıyığımızın yeni terlediği yıl…
Derlerdi ki; “büyük uçakların indiği havaalanın yanına hal pazarı yapılacak… Harran da üretilen sebzeler; pazarın yanındaki dev soğuk hava depolarına konulacak, oradan da AB’lere ABD’lere dev uçaklarla taşınacak…”
şimdi yapılana bakın!
Hacılarımızı Havaalanından uğurlayacağız diye neredeyse marhama alıp lorke oynayacağız.
Devlet, pamuk ihtiyacını gidermek için halen pamuk ekimine teşvik primi veriyor.
Prim yerine tuz ver… Aynı şey…
Yahu hiç olmazsa “bir sene pamuk primi veriyorsan, o tarlaya ikinci sene verme!”
Bu ara GAP kâbusundan uyanmak isteyenler; sıcak salonlarda, gösterimli, akademik söylemli, oturumlar düzenleyip, uyukluyorlar…
Oturumla; oturup, konuşuyorlar, akşam kalkıp sıra gecesine… Onlar gidiyor diğerleri geliyor… Otur-konuş-uyukla-kalk- sıra gecesi; kebap. Üzerine de “şıllık”
“Kül aklımla” bu ‘oturum’ (oturt)malarına bende katılıyorum… Salonda aynı kişiler… Aynı Zira-atçılar… Aynı “sulandırma” birlik temsilcileri… Aynı siyasiler ve onların uzantıları… Konuş, söyleş uyu-ye-iç git…
Çiftçi mi? yani marabalar, sulamayı yapan eller, onlar köyde sulandırmaya devam ediyor ve oturumlardan tek cümle duymuyorlar.
Sulama ve Ziraatçıları temsil eden sivil insiyatifin başındakilere bakın: Hangisi tarlasını damlama veya yağmurlama yöntemiyle suluyor(?)!
Altlarında dört çeker, bellerinde ondörtlü… Yarım yolları şaştı…
(Ah! Eski vali Muzaffer Dilek Ah… Neredesin!)
Pamuk yalnız toprağı değil insanımızı da tuzlulaştırıyor…