Sabri Dişli
25 Ekim 2007
Adı Hemo ya da Mehmet…
Hepsi Ülkemin insanı, her biri ana kuzusu… Her biri ayrı emeklerle büyümüş… Hepsinin ayrı bir öyküsü var… Hiç biri ama hiç biri sevdiği kız Kürt diye yavuklusunu alıp dağa kaçmamış… Ya da sevgilisi Türk diye…
Sorun halk arasına etnik köken ayrımcılığa inmemiş…
Mezhep ayrılığında olduğu gibi çizgiler kalın çizilmemiş.
Oluk, oluk akan kana rağmen, halen olayların hâkimiyeti genetik, kuru kafacıların eline geçmemiş.
Halk arasında sorun yok…
Kimse “Kürt komşusuna taziyesine bile gitmem” demiyor…
Kimse “Türk diye ben onla bayramlaşmam” diyebilecek tiksinti boyutuna ulaşmamış.
Öyle ise ayrıştırma süreci tamamlanmamış…
Öldürmeye devam!
Daha fazla demokrasi… Daha fazla kültürel hakkı isteme adına… Kuş uçmaz, kervan geçmez köprülere, dağlara, taşlara, daha fazla pusu kurulmalı, daha fazla mayın, daha fazla bomba, atılmalı…
şu anda yüz binlerce evde; tereddüt, endişe, korku had safhada…
Kapı zili, ev veya cep telefonu her çaldığında yüreği ağzına gelen… Telefonundan gelebilecek o korkunç haberin ağır sancısını taşıyan kaç ANA kaç AVRAT var?
Kim bilir kaç evde baba, haber kanallarının başında nöbet tutuyor?
Kim bilir kaç baba, oğlunun kızının dağda olduğundan habersiz, metropollere çalışmaya, üniversiteye, yurt dışına gittiğini, sanıyor.
Kim bilir kaç kişi köyünden koparılarak, dağa, sözüm ona gerilla eğitimine zoraki tabi tutulmuş kim bilir kaç gencimiz var.
Sanki bu ülkede askerlik mecburi değilmiş gibi hedef ilân edilmiş…
Peki, öldürülenler kimin çocuğu?
Mehmet ya da Hemo işte…
Bu kirli savaş neler türetmedi ki;
Siyasi rant atının üstüne binmiş, dört nala hedefsiz koşan politikacılar … Sony steyşin atari oyunu oynarcasına harita üzerinde stratejik uzman kesilenler… Kalemi eline almış, çözüm yerine hamaset nutku atanlar…
Bühtan yalan haberi pelesenk ederek: “Liderimizi zehirlediler” iknası ile ‘CANLI’ bomba patlatanlar…
Sekiz askerin kayıp olduğunu resmi ağızlardan duymadan, arabuluculuğa soyunanlar…
Sam amca yazmış karakter, roller önemli değil… istem veya istem dışı herkes bir aktör…
Baş aktörlerin, hiç birinin dağda veya ön cephede savaşan yakınları yok!
Onlar fil, at, kale, vezir ve kral… Diğerleri piyon…
Kültürel hak isteyenlerin tüm yolları kapanmış sanki…Hakları siyasi arenada aramanın yolları tıkanmamış…
Ağır aksakta olsa bölge ülkelerinin çok ilerisinde işleyen bir demokrasimiz var… Mecliste temsil istiyorlardı… Aldılar ama yetmedi. ılâ silah…
Peki, nereye kadar…
Ta ki; her evden bir “Hemo” her evden bir “Mehmet” cesedi çıkana kadar…
Ayrımcılık halk arasına inene kadar…
Öyle ise öldürmeye devam!