Ali H. Demir
12 Mart 2013
Okulun verimliliği kavramı eğitim sistemi içinde hemen hiç irdelenmeyen hususların başında gelmektedir. Okul, eğitim faaliyetinin bizzat üretildiği yerlerin başında gelmektedir.
Eğitim var olan bilgi birikimini, toplumsal değerleri, bireylerde var olan her tür potansiyeli bireyin kendisi ve ait olduğu toplum yararına kullanabilir hale getirmede önemli bir araçtır ve gerçek anlamda okullarda yapılır. Okulda eğitim faaliyetleri eğitimin hem öznesi hem de nesnesi durumundaki öğrencilerle öğretmen etkileşiminin sonucunda gerçekleşir. Bireyin bilgi, beceri, tutum ve değerleri edinmesi sınıf içinde yapılan eğitim öğretim etkinlikleri ile olmaktadır. Bu yönüyle okuldaki eğitimin yapılmasında, öğrencinin yönlendirilmesinde, şekillendirilmesinde baş sorumlu olan kişi öğretmendir. Bu nedenle öğretmeni eğitim faaliyetinin en can alıcı unsuru olarak görmek gerekmektedir.
Öğretmen sınıfta eğitim sisteminin geliştirdiği programları uygularken hiçbir etkisi olmayan cansız bir parça değildir. Programlar eğitim öğretim faaliyetinin sistemli hale getirilmesi için oluşturulmakla birlikte bunların hayata geçirilmesi öğretmene bağlıdır. Dolayısıyla programlar öğretmenle anlamlı hale gelmektedir. Programı hazırlamak eğitim öğretim faaliyetinin sistemli olmasının sadece bir basamağıdır. Bu basamağın ardından diğer adımların atılması gerekmektedir. Bu adımların öğretmene rağmen atılabilmesi mümkün değildir.
Eğitimin konusu insandır. Eğitimde süreçleri işletecek olan öğretmen, süreçlerde ham madde durumundaki öğrenci insandır. Bu yönüyle insan unsurunun büyük ağırlıkta olduğu böylesi bir süreç toplum içindeki hiçbir alana benzememektedir. Eğitimi toplumsal bir hizmet alanı olarak gören ve buna göre eğitim sistemini dizayn eden bir anlayış eğitimdeki insan unsurunun bu önemini hiçbir zaman gözden uzak tutmaması gerekir.
Eğitim sistemi devlet içindeki diğer toplumsal hizmet alanları ile birlikte bir sistemdir ancak eğitimin kendine özgü nitelikleri ona özgü yaklaşımların benimsenmesini de gerektirmektedir. Eğitimin yapıldığı yerler olan okullar ülke içinde hiçbir kurumsal yapının olmadığı kadar yaygın bir durumdadır. Bu kadar geniş ve farklı sahalara kadar yayılmış okullara özgü çalışmaları tek merkezden alınan kararlarla yönetebilmek, yönlendirebilmek, değerlendirebilmek neredeyse imkânsızdır. Buna rağmen ülkemizde yıllardır bu imkânsızın gerçekleştirilmesine çalışılmaktadır. Eğitim sisteminin işletilmesi Milli Eğitim Bakanlığı olarak organize edilmiş devasa boyutlardaki bürokratik yapı tarafından yerine getirilmeye çalışılmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı eğitimle ilgili sürekli değişim yapma gayreti içindedir. Yapılan değişikliklerde daima eğitimde niteliğin hedeflendiği, çağın getirdiği değerlerin eğitime yansıtılmaya çalışıldığı, eğitim alt yapısının iyileştirilmek istendiği, teknolojik gelişmelerin eğitime aktarma yollarının araştırıldığı, personel politikalarına yönelik çözümler geliştirilmeye çalışıldığı söylenebilir. Bu değişim çalışmalarına bakıldığında hemen tümünün bakanlık merkez teşkilatı tarafından hayata geçirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Değişim çalışmalarının yapısına, işleyiş stiline, gelişim sürecine ve uygulamalara bakıldığında büyük miktarda maddi kaynakların ayrıldığı, merkezde oluşturulan ekiplerin genel olarak yurt dışı destekle geliştirilen projelerde görevlendirildiği, bu ekiplerin illerden belirlenen görevliler aracılığıyla okullara ulaşmaya çalıştıkları görülmektedir. Yapılmaya çalışılan değişim faaliyetleri bakanlık merkez teşkilatında üst düzey bürokratik makamlar tarafından açıklanmakta, uygulamanın hayata geçirilmesine yönelik kararlar üstten alta doğru bir sıradüzen takip etmekte ve uygulamanın her aşaması merkezden gönderilen yönergelerle açıklanmaktadır. Bu yönüyle merkezden belirlenen politikaların tüm okul sistemlerinde ve türlerinde aynı şekilde uygulanması beklenmektedir. Uygulanan bu projelerin yararı konusunda herkesi ikna eden bir sonuçla karşılaşabildiğimizi söylemek oldukça zor görünmektedir. Uygulamaya geçirilen projelerin uygulama sonuçlarına ilişkin yeterli ve sağlıklı değerlendirmelerin yapıldığı veya değerlendirme yapılıyorsa bile sonuçların ilgililerle paylaşılması gibi bir durum da görülmemektedir. Son dönemde hayata geçirilmeye çalışılan değişim faaliyetleri bu yönüyle okulu, okulda yapılan eğitim faaliyetlerini, eğitim faaliyetlerinin en can alıcı unsuru olan öğretmenleri yeterince etkileyememektedir.
Eğitimde değişim faaliyetlerini sınıf içi süreçler ve öğretmenler dikkate alınmadığı sürece faydalı sonuçlar alınmasını beklememek gerekiyor. Oysa eğitim sisteminin son dönemlerdeki değişim politikalarına bakıldığında sınıf içi süreçler ve öğretmenler neredeyse hiç dikkate alınmamaktadır. Tersine sınıf içi süreçler ve öğretmenler çok daha fazla geri plana itilmektedir.
Eğitimde sonuç alıcı çalışmalar için üstten alta tek yönlü kararlara dayanan projeler yerine eğitimin asıl üretim yerleri olan okul ve sınıfların, sınıflardaki öğretmen öğrenci etkileşimlerinin nitelikli hale getirilmesine yönelik projelere öncelik verilmesi gerekmektedir. Bunun için de eğitimin niteliğine vakıf kişi ve gruplarla yakın bir işbirliğine gidilmesine öncelik verilmelidir. Bu işbirliği eğitimi konu alan çalıştaylar, değerlendirme toplantıları, görüş alış verişini önceleyen çalışmalar, yıl içinde eğitim süreçlerinde yaşanan sorunların gündeme getirilmesine dayanan mevzuat ve program değerlendirmelerini konu alan tartışma gruplarının oluşturulması ile hayata geçirilebilir.
Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..
Ali Hikmet DEMİR