Deniz Güney
25 Şubat 2013
Sırtımı Urfa Kalesine yasladım, ayaklarımı Balıklıgöl’e uzattım, kollarımı her iki yana açtım.
Çift mağaradan bir menengüç kahvesi çektim.
Sonra cep telefonumdan maillerime baktım.
Gördüm ki son zamanlarda güzel mailler de alıyorum, tepki mailleri de.
Doğrusu bundan da gocunmuyorum.
Ancak hakareti de, küfrü de kabul etmiyorum.
Çünkü ben hakaret etmeden yazıyorum.
Yani siz de eleştirilerinizi küfretmeden yapabilirsiniz.
Hakaret etmeden de sözlerinizle beni öldürebilirsiniz.
Çünkü ben, çok hassas çok duygusal biriyim.
Mesela, haksız yere üzdüğüm için üzülürüm.
Her insan gibi ben de kimi zaman överim.
Kimi zaman eleştiririm.
Hatta benim de yazılarım kimi zaman eleştirilir, kimi zaman da taktir edilir.
Sizi bilmem ama ben, beni eleştirenleri severim.
Çünkü eleştiri geliştirir insanı.
Taktir edilmeyi de severim.
Çünkü o da motivasyonumu artırır.
O yüzden kimse alınmasın darılmasın.
Hayatta hiç kimse mükemmel değildir
Hatta hiç kimse dört dörtlük değildir.
Ben toplumun yararına, Urfa’nın menfaatine bakarım.
İnsanlığın yararı, Ülkemin çıkarları ve yaşadığım şehrin menfaatleri benim için önemlidir.
Hiç kimsenin şucu bucu olmasına bakmam.
Diyeceğim o ki;
Birkaç ay önce taktir ettiğim kişinin birkaç ay sonra yaptığı yanlışa atıfta bulunabilirim.
İsterseniz siz benim bu söylediklerimi hiç sallamayın.
Ama ben biliyorum ki bir yerlerden gelecek adalet.
İşte o zaman ne siz kalacaksınız, ne de O çok yıprattığınız makamlar.
Çünkü devlet dairesindeki odalarını saraylara dönüştürüp 50 yıllık lojmanlara tenezzül eden insanları benim aklım almaz.
Vesselam…