Ömer Elçi
1 Ağustos 2012
Hangi siyasal partiye mensup olursa olsun, siyasetçilerin,
Oy verdiği siyasi partinin her icraatını doğru gören seçmenlerin farklı kaynaklardan ülke ve dünya oluşumlarını takip, tahlil etmeyip dedikodu kültürüyle yaşayıp; ”Ben bilirim” demeyi alışkanlık edinenlerin “Malum medya” deyişlerinde başımı bir tarafa kaykıltırken gülümserim boşluğa…
Kırsalda, kentte yaşanabilen olumsuzluklara kendince söylenmekten başka şey yapmayan,
İlgili mercilere demokratik haklarını kullanarak sözlü veya yazılı derdini anlat(a)mayan,
Basında haber yapanları, köşe yazısı yazanları gördüğünde ”Niye bu halimizi, ahvalimizi toplumla paylaşmıyorsunuz” diyen. Ancak bireysel veya grupsal oluşumla herhangi bir şekilde ilintiliyse çoğunluğu ilgilendiren habere, köşe yaz(arına)ısına kendi bencillikleriyle orantılı yakıştırmaları marifet sayanları izledikçe dudağımı dişler bir başka gülümserim boşluğa…
Türkiye genelinde son yıllarda medyada “malum medya, malum yazar, …. basın,….yazar …” deme alışkanlığı, yanlışlığı kamplaşmayı, ayrışmayı köklendirdiği gerçeğimiz.
Malumu sıkça kullananların(özellikle bazı siyasetçiler) yaşam evrelerini irdelediğinizde oldukları konuma gelene kadar bazılarının ödünlerine gizlice ağıtlar yaktıklarını da şahit olabilirsiniz…
Türkiye’de malumluk yaydırılırken kamplaşmalar, kutuplaşmalar, ayrışmalar ülkeyi inşallah olumsuzlara mahkûmlaştırmaz.
Malum medya, malum yazar veya kendilerince tanımlamaları yapanlar olsa da yerelde, ulusalda insan ve ülke değerlerini kamuoyuyla paylaşabilmek; gündeki ve gelecekteki insanlara özden sevgidir, özden saygıdır.
Malumlar; malum dedikleri habercileri, köşe yazarlarını çağırmazlar toplantılarına; bilirler ki yurdun saf insanlarına tanımladıkları malumların din, devlet, insan, doğa sevgileri dilde değil yürektedir; karşılıksızdır, gerçektir…
Bilirler ki topluma lanse ettikleri malumlar olması ve olmaması gerekenleri mutlaka sorarlar,
Bilirler ki her ortamda teşhir etmek istedikleri malumlar yurdun saf insanlarının haklarını savunurken vicdanlarını cüzdanlara mahkûmlaştırmazlar,
Bilirler ki malumlar maske takmazlar…
Gülümserim nedensizce başımı herhangi bir yana kaykıltıp gözlerimi gök, tavan boşluğuna çevirirken; düşüncelerin özgürlüğüne yelken açarım…
Her yaştaki, her meslekteki, her dindeki, her mezhepteki, her makamdaki, yaşamda sohbet etiğim, karşılaştığım her canlıya saygı duydum; aynılığımız, ayrılığımız olsa da ne yağcılığı ne de düşmanlığı varlığımda köklendirip boylattırmadım; yıllardan beri yaptığım gibi başımı bir yöne kaykıltıp gülümsedim işte öylesine…
Hz Mevlana ”Nehir gibidir insan, sadece yüzeysel bilinir; derinliklerinde ne saklar, ne fırtınalar kopar söylemez. Sadece sessizce akar, gider” demiş.