Nejat Karagöz
6 Temmuz 2012
Klavyenin karşısına oturduğumda kafamın içerisi deyimimi hoş görün-mezat pazarı gibi oluyor. Hani orada herkes elindeki malı yüksek sesle över de pazarlamaya çalışır ya, tıpkı onun gibi; memleketin düzinelerce sorunu adeta ses vermeye başlar bende…
Memleketin her köşesinde iyi-kötü bir takım imar çalışmaları yapılıyor; Allah, emek verenlerden razı olsun. Ancak, bu işler projelendirilirken dikkate alınan “görüş mesafesi” memleketin genel gidişiyle, medeniyetin yol aldığı istikametle ve genel olarak toplumsal ihtiyaçlarla doğru orantılı olamıyor çoğu zaman…
Yıllardır boşaltıldığı halde bir türlü el sürülemeyen sanayi çarşısı, Yıllar yılı restore edilmeyi bekleyen Millet Hanı,
Bir türlü başlanılamayan, adeta yılan hikâyesine dönen Kentsel Dönüşüm Projeleri…Bunlar yapılması gerekirken yapılmayanlar.Bir de yapılanlar var ki onlar da zevahiri kurtarma adına yapılıyormuş gibi…
Hele de şu 11 Nisan Stadı Projesi!
Daha Yusuf Yavaşcan valiliği döneminde bir TV programında anlattı projeyi ve ekledi: ”Beş yıl içerisinde bitirilecek!”
Yusuf Yavaşcan gideli 3 yılı geçti, orada en küçük bir hareket yok.
Aslında olmasa daha da iyi! Çünkü birileri memleketin bu en kıymetli, adeta gözbebeği yerine çöreklenmenin hesapları içerisinde…
Medeniyetin sıfır noktası diye lanse edilen şehrin, mendil kadar yeşil alanı yokken, yeşillendirilebilir alanların rant alanları haline dönüştürülmesi, idarecilerin de buna çanak tutması (Yakın bir geçmişte yazdığım Veysel Karani mahallesindeki olayda da olduğu gibi) anlaşılır şey değildir.
Siyaset kurumu, kendi içindeki hesaplaşmaları devletin çalışma alanlarının dışına taşımak zorundadır. Bunu başaramayanlar yakın bir geçmişte Urfa’da örneğini yaşadığımız belediye-hükümet kavgasının hükümet aleyhine kaybedilişine benzer örnekleri sıklıkla yaşayabilirler… Seçmenin açtığı kredi ilânihaye değil çünkü.
Bu kavga bir yönüyle de bu tür geçimsizliklerin, memleketin gelişmesine, ilerlemesine sebep olduğu için, verdiği zarar daha da büyük olmaktadır.
Geçmişte, bu kavgada hükümet tarafında yer alan vekillerin uğradıkları hezimetten ders çıkaran yeni vekillerin artık etliye-sütlüye karışmayıp, varla yok arası bir mesabede seyrüsefer etmeleri insanımızın bir talihsizliği olsa da anlaşılır bir şeydir. Endişemiz, bu arada memleketin, bir bakanla bir belediye başkanının icra-i hüküm ettikleri bir arenaya dönüşmesinden çimenlerin zarar görmesidir.
Fazlaca bir beklentimiz zaten yok…