Av. İzzet Doğan
14 Şubat 2023
E. İstanbul Hakimi. İzzet Doğan
Ateş düştüğü yeri yakar. Fakat bazen bir kıvılcım bile yalnız düştüğü yeri yakmaz büyür bir ormanı yakar.
Bu kez de öyle oldu. Ateş yalnızca düştüğü yeri yakmadı. Büyüdü, hüzün olmaktan çıktı büyük ve dayanılmaz bir acıya, dinmeyen gözyaşına dönüştü, duyan düşünen sorumluluk sahibi ve duyarlı her insanın yüreğini yaktı. Canı yanan insanlar biz yandık, bundan sonra kimse yanmasın diye haykırdı.
Oysa kar yağacaktı Kar bekliyorduk.
Kar yağacaktı ve kar temizlik bereket getirecekti. Barajlar dolacaktı. Ülkemiz beyaza dönüşecek, iklim bir beyaz sayfa açacaktı.
Fakat o akşam ay akşamdan doğdu ve güvendiğimiz dağlara kar yağdı, deprem oldu. Kuşluk vakti acılarla dolu bir güne gözlerimizi açtık.
Bu yazının yazıldığı saatlerde yaklaşık 20 bin canı yitirdik, bir yıldız gibi kayıp gittiler aramızdan.
Kahramanmaraşın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetinde olup Kahramanmaraş, Adana, Gazeantep, Hatay, Malatya, Kilis, Osmaniye, Diyanbakır, Şanlıurfa ve Adıyaman olmak üzere 10 ili vuran depremde arama ve kurtarma çalışmaları sürdürülürken bu satırların yazıldığı saatlerde ölü sayısının 29 bini geçtiği yaralı sayısının ise 80 bini aştığı bildirilmişti.
Yüreği, ciğeri, içi yanan insanlar ise sayısız.
24.01.2020 tarihinde Elazığ’da meydana gelen ve tüm ülkemizi derinden sarsan depremi Yıldız Teknik Üniversitesi profesörü Bedri Gencer, çocuk yaşta evliliğin yasaklanmasına bağladı.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Göker ise söz konusu depremlerde yaşamını yitiren yurttaşları deprem veya depreme karşı tedbir alınmayan binaların değil, “Allahın öldürdüğünü” iddia etti:
“Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür. O da eceli geleni.. “
Hatay’da Fahri Öz İnşaat’ın yaptığı site yerle bir oldu. Bina enkazında “Depreme dayanıklıdır. Altınpark Sitesi, üst düzey standartlarda tasarlanarak, kaliteli, sağlam,dayanıklı malzemeler kullanılarak ve alaında uzman profesyonel ekiplerce inşaa edilerek siz değerli sakinleri beklemektedir.” yazılı reklamı sapasağlam yerinde durdu.
İnşaat sahibi Fahri Öz yerle bir olan siteyle ilgili olarak: “Allah’ın takdiri yapacak bir şey yok” dedi.
Ne güzel savunmalar, ne güzel çıkış yolları!!!
Görülüyor ki bakış acımızda bir değişiklik yok!
Depremle ilgili kurumlarda Liyakatlı bilim insanları görevli değil.
Yapılar, bilgisi olandan çok parası olan müteahhitler tarafından yapılıyor. Mühendislik hizmetlerinin denetimi yok veya eksik.
Her zaman ki gibi bilim yerine, söylentilere daha çok değer veriyoruz.
1974 yılında Türk Hava Yollarına ait yolcu uçağı Paris-Londra seferini yaparken, Paris yakınlarında çakılmış ve 346 kişi ölmüştü. O uçakta iki doktor arkadaşın, yine arkadaş olan iki çocukları bulunuyordu. Kara haberi alan iki arkadaş Fransa”ya gittiler. Birinin oğlunun vücudundan bazı parçalar bulundu, diğerinin çocuğu bulunamadı. Doktor arkadaşına sarıldı ve “sen ne kadar şanslısın, ben çocuğumun tırnağından bile bir parça buladım “dedi.
O buz kesen soğuk, açlık, susuzluk, uykusuzluk içinde insanlar, kollarını, ellerini, ayaklarını molozlar arasında gördükleri çocuklarının, annelerinin, babalarının cesetlerinin çıkarılmasını bekliyorlar.
Kimi zamanda karamsarlık umuda dönüşüyor ve son anda bir enkazın altından bir insan kurtarılıyor.
Depremden saatler sonra kurtarılan ve elindeki muhabbet kuşunu bırakmayan, önce kedimi kurtarın diyen, kurtarıldığında “su içebilecek miyim?
Çok susadım çok “diye seslenen çocukları unutabilecek miyiz?
Bu doğal afeti yıllar önce de yaşadık. Peki ders aldık mı? 2018 yılında İmar Barışı adı altında yürürlüğe giren kanunun geçici 16. maddesinde yapılan düzenlemede; “Yapının depreme dayanaklığı malikin sorumluluğundadır” kuralı yer almadı mı?
İmar Yasasına eklenen geçici 16. madde; Anayasamıza göre devlete yüklenen sorumluluk, denetim ve gözetim görevini yalnızca vatandaşa yüklüyordu.
Marmara depreminden sonra çöken binaların kusurlu yüklenicileri hakkında iki bini aşkın dava açıldı. Çoğu zamanaşımı nedeni ile sonuçlandı. Birkaçı hükümlülükle sonuçlandı ise de bu küçük cezaların da bir kısmı paraya çevrildi ve bir kısmı da ertelendi.
Yani biz de her şey yapanın yanına kar olarak kalıyor ve atı çalan soluğu Üsküdar da alıyor.