İbrahim Halil Okuyan
6 Nisan 2012
İnsanın sıkıldığı zamanlar vardır.
Dünyanın sonu gibi gelen zamanlar vardır.
Her şey üzerinize gelir.
Böyle zamanlarda, geçici de olsa unutmak için;
Bir yer ararsınız sıkıntılardan uzaklaşmak,
Bir omuz arasınız başınızı yaslamak için,
Başınız bile ağır gelir size.
Doksanlı yıllarda Harran Üniversitesine iş yaparken gerçekten isyan ettiğim zamanlar olurdu.
Tanıdığım insanlar burada yazamayacağım sebeplerle işlerimde zorluk çıkarırlardı.
Sıkıldığım zamanlarda Harran Oteli hamamına giderdim öğle zamanları.
Hamam boş olurdu ve kurnalara damlayan su sesleri arasında şöyle düşünürdüm; senin çalışan insanlara, malzeme aldığın insanlara borcun var en azından onlar için yapılanlara sabır etmelisin.
Boş hamamda düşünmek bana iyi gelirdi.
Devlet Su İşlerinde çalışırken; böyle zamanlarda, Anne ve Babamla beraber çocukları da alıp hafta arası Göl Pınar’daki ormana giderdim.
Onlara sorunlarımı anlatmazdım ama rahatlardım Ailemle olunca.
Üniversitedeyken Kuran okumak bana iyi gelirdi.
Örnekleri çoğaltmak mümkün ve yazımız bu konu ile ilgili.
Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında,
Atlas Okyanusunun ıssız bir yerinde milyonlarca kuşun havada çığlıklarla daireler çizerek uçtuğunu görür.
Kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar,
Okyanusun dev dalgaları arasına kendilerini atarak intihar etmektedirler!
Bu olayı yıllar boyunca birçok balıkçı görür,
Birçok Bilim Adamı araştırır.
Kuş bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı Yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfederler, Ancak intihar etmelerinin nedenini çözemezler.
Yıllar suren araştırmalar sonucunda bu trajik olayın yaşandığı yerde bir Ada olduğunu; kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu Adanın bir deprem sonucunda okyanusa gömüldüğünü bulurlar.
İnsanların yokluğunu bile fark etmedikleri ada kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez bir durağıdır.
Kuşlar binlerce yıllık alışkanlıkla adanın yerini bilmektedirler ve uzun ve yıpratıcı bir yolculuktan sonra aradıkları adayı bulamayınca, yorgunluktan bitkin bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına gömmektedirler.
Peki ya siz !!!…
Sizin hiç bir Adanız oldu mu?
Yaşamın uzun göç yollarında size bir yudum taze Soluk verecek, yolunuza dinç olarak devam etmenizi sağlayacak bir Adanız var mı?
Bir gün yerinde bulamazsanız,
İlle de ulaşmak ve sığınmak için başınızın döndüğü,
Dengenizi yitirinceye kadar çırpınıp kanat çırptığınız bir Ada yaratabildiniz mi kendinize?
Sınırsızca her şeyi paylaşabileceğiniz bir Dost,
Yola birlikte çıkacak kadar güven duyduğunuz bir Arkadaş,
Size daima huzur ve mutluluk verecek bir Eş,
Ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir Amaç edinebildiniz mi?
Şöyle daha bir iyi bakın çevrenize…
Size Gelen,
Sizin Gittiğiniz,
Sizi Bulan,
Sizin bulduğunuz kaç Adanız var çevrenizde?
Kaç tane durup nefeslendiğiniz Ada yaratmışsınız kendinize.
Doğarken hazır bulduğumuz ilk Adamız,
Yaşadıkları sürece sığınağımız,
Dert ortağımız;
Anne ve Babamızın kıymetini onlar yaşarken bilmemiz dileği ile.
Saygılarımla…
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
6.Nisan.2012 Şanlıurfa