Bülent Okutan
6 Şubat 2012
Dün bu gazete 54 yaşına bastı. Bugün itibari ile de, eskilerin yakıştırmasıyla yaşından gün aldı..
Yıldönümlerinde hazırlanacak özel sayılarda, o nüshayı özel kişilere atfetmek fikri ilk önceki sene oluşmuştu. O sayıyı göğsümüzü kabartmış isimlerle, geçmişleri dolu dolu hemşerilerimizle süsleyip, onları da onurlandırarak, yad ederek sunma fikri yani.
Düşünce Yazı İşleri Müdiremiz Ebru’ya aitti. Geçmişte de çok özel sayı çıkarmıştık, ama o özel günler bize has değildi. Bir genellik söz konusuydu. Bu nedenle Ebru’nun fikri bana çok cazip gelmişti. Ben daha ilk kişi kim olmalı diye kafamda isim üretmeye çalışırken, konunun mucidi hevesimi kursağımda bırakmıştı bile. ‘ İlk konuk Hüseyin Kırcalı Bülent ağbi’ deyiverdi.
Harika bir tesbitti. Dünyaca tanınan ve sosyal, görsel, magazinsel özelliklerle donalı bir isim konu ve konuk olacaktı.
Neredeyse iki aya yakın bir zaman uğraştık. Hem Özel sayı, hem de Kırcalı ile ilgili bulgular, veriler, malzeme için. Sonuç bizi bir hazine bulmuşcasına sevindirdi. Çünkü beklediğimizden daha zengin içeriklere sahip bir özel sayı ortaya çıkmıştı.
Ebru insana büyük keyif veren röportajlarına 2006 yılında başladı. İlk röportajın da konuğu basındaki bir diğer gururumuz Bekir Coşkun ağabeyimizdi. O röportajında bu işte ne kadar titiz ve başarılı olacağının mesajını o koca söyleşinin binlerce kelimesinin arasından adeta cımbızlayarak çıkarmış ve bunu ‘Editör’den’ köşesinde vermişti. Coşkun, röportaj sırasında Urfa kelimesini tam 63 kez kullanmıştı. Bu o röportajın özsuyu, usaresiydi aslında. Çünkü Coşkun’un bilinen Urfa sevdası, gizlenen ayrıntıda yakalanmıştı.
Sonrasında birbirinden güzel konu ve konuklar birbirini izledi. Gerçek bir gazetecinin olması gerektiği gibi susup, dinlemesini bilen Yazı İşleri Müdiremiz, bir bayan titizliğini de işine katıp, mesleği ile yoğurup ortaya çok güzel şeyler çıkardı. Sizlere aktarılacak kişiler yakınlarda bir yerlerde ise, onları konuk edip söyleşti, uzaklardaysa hiç üşenmeden idealistçe memleketin öbür uçlarına gidip, işin maddi boyutunu hiç düşünmeden, hesaba katmadan, söyleşti, dönüp, günlerce uğraşıp, düzenleyip size aktardı.
Sanırım Aralık ayının sonuydu. İzmir’deydim telefonum çaldı. Arayan oydu. ‘Bülent Ağbi yıldönümü geliyor’ dedi. Bunu başkası söylese ilk yanıtım ‘Allah’tan kork daha iki ay var’ olurdu ya, Ebru olunca iş değişiyor tabi. Çünkü titizliği başta olmak üzere yapısını huyunu suyunu çok iyi bildiğim ona, bunu diyemezdim. Yine özenli bir şeyler ortaya çıkarmak adına erkenden güzelce, telaşlanmıştı işte.
Bu sefer okuyucularımızla kimi paylaşacağımızı, ne düşünme, ne de isim ortaya atma gibi bir hevesim olmadı. Kesinlikle belliydi ve hakeden biriydi muhakkak. O yüzden sadece sordum, özel sayımızı taçlandıracak konuk kim diye.
‘Necmettin Cevheri’ dedi.
İki aylık hummalı bir çalışmada, onun tarafından böylece başlatılmış oldu. Urfa dışında oluşum nedeni ile bu sefer yük tamamen onun omuzlarındaydı. Ve ardından çantasına küçük teybini, not defterini koyarak, can tezliği ile uçağa atlayıp soluğu Ankara’da aldı.
Ve röportajında ilginç bir saptamayı, o büyük politikacının en duygu yüklü cümlesini, yüreğinden alıp, gazetenin manşetine yukarıdaki gibi taşıdı.
Şahsi görüşüm Sayın Cevheri istediği helalliği hak eden bir büyüğümüzdür.
Ama birileri de bizden başka bir helallik sorsa, şunu söylerim ;
Urfa için, hizmet uğruna ve memleket sevdamız adına yıllardır yürüttüğümüz bu mücadelede, bir hakkımız varsa, o da sizlere helal, hoş olsun..
Birlikte nice yıllara sevgili okurlarımız…