İbrahim Halil Okuyan
25 Kasım 2011
İslam toplumunun oluşumunda şehirlerde mahalle hayatı külliyeler çevresindeki mimari yapıda yoğunlaşıyordu.
Külliye, İslam toplumunun Vakıf Hukuku Sistemi ve Hayrat kavramını geliştirmesiyle ortaya çıktı.
Merkezindeki yapı camidir.
Cami en az cuma namazlarındaki zorunlu toplanma yeri olması yanında bir forum ve ilim, tören ve müzakere merkeziydi. Külliye bu merkezi tamamlayan yapılardan oluşur.
Abbasilerden beri İslam mimarisi gelişmiş ve Anadolu’da Türk İslam sanatı külliyeleri ortaya çıkmıştır.
Bu tarzın en önemli temsilcisi Osmanlı Mimarisi ve Mimar Sinan’dır.
Öykümüz bir külliyede geçiyor.
Yahya Baba, II. Bayezid Hân zamanında,
Edirne Bayezid Külliyesi’nin aşçılarından biridir..
Arkadaşları Hoşaf, Kebap, Sebze, Bakliyat pişirir.
Ama onun ihtisası “pilav”dır.
Mübarek işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız.
Pirinçleri Salavat getire getire ayıklar, Yağını tekbirlerle eritir.
Tuzunu Besmele ile suyunu Fatihalarla salar.
Zaman zaman gözünü yumar, Enbiyayı, Evliyayı aracı yapar, Allah’tan bereket arzular.
Onun pilavı herkese yeter, hatta artar.
Ancak o tek Pirinç tanesine bile kıyamaz;
Artanı Tuna nehrine atar.
Balıklar onun geleceği saati bilir, köprübaşında toplanırlar.
Kilerci, bakar Pilav artıyor; Pirinci aşçıya az vermeye başlar. Ama Yahya Baba bir kere bile “Bu pirinç yeter mi?” demez. Kilerci şaşkındır.
Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama Pilav azalmaz, aksine çoğalır.
Yine herkes doyar, Tuna’nın Balıkları bile nasibini alırlar. Kilerci, bunu izah edecek tek kelime bilir:
“Bu bir Keramet!”
Çok dener ve emin olunca Padişah’a çıkar.
“Bu Yahya Baba boş değil sultanım der, hâlbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz.”
Bayezid-i Velî gönül ehlidir ve Aşçı ile tanışmak ister.
Kilerci ile bir plan yaparlar.
O gün Yahya Baba’ya çok az, hatta gülünç denilecek kadar az Pirinç verilir.
O her zamanki gibi okur,
Âlemlerin Rabbinden “Halil İbrahim Bereketi” diler.
Pilavı çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz.
Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tuna’nın yolunu tutar. Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Padişah ortaya çıkar.
“Ne oluyor bre der. Yoksa devlet malını israf mı edersin?”
Yahya Baba tutulur kalır.
Ancak balıklar kafalarını sudan çıkarıp;
“Ayıp olmuyor mu sultanım derler.
Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?”
Yahya Baba öylesine mahcup olur ki, anlatılamaz.
Utancından secdeye kapanır, Allah’a sığınır.
Bâyezîd-i Velî onun kalkmasını bekler, ama geçmiş ola….
Mübarek çoktan ruhunu teslim edip kavuşmuştur rahmet-i Rahmana.
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
25.Kasım.2011 Şanlıurfa