Cihat Kürkçüoğlu
13 Kasım 2011
Kâbenin etrafını çevreleyen revakların yıkılarak avlusunun genişletileceği haberleri birkaç gündür basında yer alıyor. Haberlerde, Mekke’de bulunan Umm Al-Qura Üniversitesi’nin geliştirdiği Kâbe’yi genişletme projesinin Suudi Arabistan Kralı Abdullah tarafından kabul edildiği, revakların yıkılmasına 5 Aralık’ta başlanılacağı belirtiliyor.
Revakların yapılması ile ilgili proje, Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile Mimar Sinan tarafından hazırlanmış, ancak inşası 1590 yılında (III.Murat dönemi) Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa’ya nasip olmuş. (Mehmet Ağa, İstanbul’daki Sultan Ahmet Camii’ni de inşa etmiştir).
Tavaf alanını daraltıyor gerekçesi ile daha önce de yıkılması gündeme gelen revaklar, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın devreye girmesiyle yıkılmaktan kurtulmuştu.
500 küçük kubbeden oluşan bu eserin yıkılmasını “Osmanlı mirası yok ediliyor” şeklinde yorumlayanlar olduğu gibi, bunun bilinçli bir yok etme politikası olmayıp zorunluluktan kaynaklandığını savunanlar da var. Sebep ne olursa olsun. Ortada bir gerçek var. O da, 420 yıllık Osmanlı kültür mirasının göz göre göre yok edilecek olması. Ecdat yadigarı bu eserin yok edilişine gönlü razı olmayanlar revakların sökülerek Türkiye’ye taşınması konusunda görüşlerini dile getiriyorlar.
Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.İskender Pala 10.11.2011 tarihli Zaman gazetesinde yazdığı “Kabe’nin Yolları” başlıklı yazısında revakların Kültür Bakanlığının uygun bir diplomasi hamlesi ile olduğu gibi sökülüp Anadolu’nun bir şehrine kurulmasını önermiş ve konuyu ayrıca Üsküdar Belediye Başkanının ve Uşak Valisinin dikkatlerine sunmuş. Sayın Pala çok haklı olarak; “Sökülen bu revaklar söküldüğü biçimde yeniden kurulmalı, kültür mirası olarak saklanmalı, milli park tarzında kültürel maksatlı kullanıma açılmalı veya kültür merkezi yapılmalıdır” dedikten sonra, “Böyle bir kültür mirasını her nereye kursanız tam bir merkeze dönüşeceğinden şüpheniz olmasın” yorumunda bulunmuş.
Uşak Valisi Özdemir Çakacak ve Sesli Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Hazim Sesli İskender Pala’nın bu önerisine hemen destek vermişler. Vali Çakacak Kâbe’nin Müslümanların en kutsal mekânı olduğunu vurgulayarak, “Bu kutsal mekânda atalarımız Osmanlı’nın bıraktığı tarih ve kültür mirasına sahip olmak ve elde tutmak bizim için mutluluktur. Her şehir, böyle bir eserin kendinde sergilenmesini ister. Böyle bir proje ortaya çıkarsa valilik ve sivil toplum kuruluşları olarak her türlü desteği veririz” şeklinde konuşmuş. Hazim Sesli ise, “Nasıl İstanbul’da Miniatürk var, biz de Mekke ve Medine’nin minyatürünü yapıp ziyaret edilmesini sağlayacak bir organizasyona her türlü desteği veririz. ” demiş.
Uşak Valisi Sayın Özdemir Çakacak ve Sesli Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Hazim Sesli’nin kültürel mirasımıza sahip çıkmaları çok mutluluk verici bir olay. Bu duyarlı davranışlarından dolayı kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Ancak, Kâbe revaklarının, Kâbenin mimarı İbrahim Peygamber’in doğduğu şehir olarak kabul edilen, dünya inanç turizminin önemli merkezlerinden biri olan ve “Peygamberler Şehri” olarak tanınan Urfa’ya daha çok yakışacağını düşünüyorum.
Meseleyi Uşak-Urfa veya Urfa- başka bir şehir yarışına getirmeden aklın yolu ile hareket edilerek çözmemiz gerektiğine inanıyorum.
Revakların düzenli bir biçimde sökülüp Urfa’ya getirilmesi, Haleplibahçe Projesi çerçevesinde Haleplibahçe’ye kurulması konusunda Sayın Parlamenterlerimize, Sayın Valimiz Celalettin Güvenç’e, Sayın Belediye Başkanımız Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba’ya, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız Sayın Eyüp Sabri Ertekin başta olmak üzere Sivil Toplum Kuruluşlarımıza önemli görevler düşüyor. Şanlıurfa Turizmi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi değerli dostum Selim Bakır da revakların Urfa’ya getirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyor ve bu konuda üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını ifade ediyor.
Urfa’nın turizm potansiyeline büyük katkılar sağlayacak bu projenin hayata geçirilmesi için zaman kaybetmeden gerekli girişimlerde bulunmak gerekiyor.
Çünkü revakların yıkılmasına az bir zaman kaldı.